Çok değil daha 6 ay önce sağlık bakanlığının sağlıkta dönüşüm programının yerli, milli ve helal politika laboratuvarlarında 2016 boyunca (epey para harcayarak?) geliştirdiği II. faza geçmenin bunaltısı içindeyken yeni bakanla birlikte bir esneklik geldi, sanki…
O kadar emek emek laboratuvarlarda geliştirilen bir “ürün” varken şimdi döndük “geleneksel ve doğal” olana.
Şöyle diyor sağlık bakanı 13 Kasım’da yayımlanan röportajda:
“Bir modelden de bahsedeyim yeri gelmişken. Biz yasal düzenlemelerimizi geleneksel yapı gibi yapmak istemiyoruz. Taslaklarımızı sizin aracılığınızla STK’lar aracılığı ile kamuoyuna sunacağız. Muhalefette tartışsın ilgili kurumlar tartışsın ondan sonra olgunlaşsın ondan sonra diyelim ki tasarımız bu.
Bir model daha düşünüyorum.
Çok ilginç gelişmelerin peşindeyiz.
Esnek çalışma modeli üzerinde çalışıyoruz ama eski sistem gibi düşünmeyin. Bu yepyeni bir model.”
Ropörtajın bütününden çıkan sağlık bakanı düşünüyor, çalışıyor ve sanki asıl mesaisini de eskiyle (tarikat?, kadrolar?, hatalar? vb) bağını koparmak için harcıyor, çabalıyor. Ancak bu kadar koşturmaca içerisinde, röportajda söylediği “emeklilikleri biraz düşük hekim arkadaşlarımızın” cümlesindeki “biraz” kadar bir me(n)tal yorgunluk da var gibi. Nereden çıkarıyoruz denilirse, misal, şehir hastaneleriyle ilgili aşağıdaki alıntı; ne anlaşılıyor sizce?
“Hasta garantili model” eleştirilerini, bu ülke insanı için taş üstüne taş koymayanların siyasi çekememezliği olarak ve iyi niyetten uzak düşünceler olarak yorumluyorum. Yeni yapılan şehir hastanelerinde, işletme döneminde "% 70 hasta yatağı doluluk garantisi" veya "hasta garantisi" yoktur.
Ne güzel, yüzde 70 yatak doluluk garantisi vs yok, peki ne var? Yukarıdaki cümleye ara vermeden devam ederek söylüyor bakan:
“Hasta sayısının artması ile yükleniciye fazla bir ödeme de yapılmayacaktır. Sadece miktara bağlı hizmetlerde yatak doluluk oranına bakılmaksızın aylık miktar garantisi vardır.”
Ne anlaşılıyor?
“Hasta sayısının artması ile yükleniciye fazla bir ödeme yapılmayacaktır.”
Şaka gibi ama değil. Zaten taş üstüne taş koymayan, siyasi çekememezlik içerisinde ve iyi niyetten uzak olanların söylediği de o! Diyorlar ki: Sayı azalırsa ödeme yapılacak!
“Sadece miktara bağlı hizmetlerde yatak doluluk oranına bakılmaksızın aylık miktar garantisi vardır.”
Miktara bağlı olmayan hizmetler hangileri? Laboratuvar tetkik sayısından çekilen filme, poliklinikte muayene olan kişi sayısından ameliyat sayısına, otoparktaki araç sayısından yıkanan çamaşıra… Bunların her biri sayılabilir yani miktara bağlı değil midir? Laboratuvar tetkikleri, filmler, ameliyatlar kime yapılacak? Hastalara değil mi? Bunlarda garanti var ama yatak doluluk oranında yok! Hakikaten taş üstüne taş koymayanlar da az değilmiş, nasıl da çarpıtmışlar meseleyi!
O halde, tekrarlarsak, bir bütün olarak ne anladık:
Yeni yapılan şehir hastanelerinde aylık miktar garantisi varmış.*
Garanti verilen miktarın altına düşülürse ödeme yapılacak; bu da bakanın ağzından kesinleşmiş oldu.
Şimdi artık miktara bağlı hizmetler hangileri ve hangi miktara kadar garanti verildi açıklansa da rahatlasa ilgili kamuoyu!
Benim düşünceme göre bir yorgunluk olmuş, ancak yorgunluk tipi mevcut siyasi mevsim de biraz sıkıntılı: Me(n)tal. (EB/HK)
* Ama bakanın ifadesiyle hasta sayısının artması ile yükleniciye fazla bir ödeme yok; ya bir de o olsaydı, yüzde 70’e kadar garanti (ya da oran neyse), o oran geçilirse de prim/ek ödeme! Artık o kadarını “kötü niyetliler” de beklemiyor, sanırım.