"Tam iyilik hali" için işbirliği ve ortak hareket etmek gerekir!...
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti "Sağlık Medya İlişkisi'ni irdeleyen bir panel gerçekleştirdi.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi 2. Başkanı Prof. Dr. Özdemir Aktan, Eğitim Sağlık Muhabirleri Derneği Başkanı Ziyneti Kocabıyık, Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Başkanı Opr. Dr. Reşat Bahat, ile birlikte ben de cemiyetin günlük yayın organı "Bizim Gazete"nin bu alanda yazan bir yazarı sıfatıyla o panelin konuşmacıları arasındaydım.
Cemiyetin Yönetim Kurulu Genel Sekreteri sevgili Sibel Güneş'in kolaylaştırıcılığını üstlendiği paneli yaklaşık "kırk" kişi izledi. Soğuk bir gün olması, konunun "popüler" olmaması ya da başka nedenler katılımın beklenen düzeyde olmamasına yol açtı.
Ama yine de bence "çok" önemli konular dile getirildi. Her ne kadar "birbirimize anlatsak" da dile getirilen "sorunlar" konusunda herkes aynı düşüncedeydi.
Aktif ve sürekli olarak medya'yla ilişkim "15 yılı" tamamladı; aktif hekimlik yaptığım dönemde de görevim gereği "topluma genel olarak ve doğrudan ulaşmak" amacıyla bir tür iletişim faaliyeti içinde olduğumu da düşündüğümde aslında bu sürenin tüm mesleki yaşamımı kapladığını söyleyebiliyorum.
Bu kadar uzun süren, medya ve iletişimin çeşitli uygulama alanlarını kapsayan bu süreç pek çok yanlışı, eksiği ve yetersizliği görmemi sağladı. Bunlar ise gereksinimi ve olması gerekeni tanımlamamamı, giderek bazı çözümleri görebilmeme yol açtı. İşte o panelde tüm bu birikim ve deneyimden çıkan sonuçları ortaya koymaya çalıştım.
Panelde de ifade ettiğim gibi, her türden bilgi ve düşüncenin her durumda ve koşulda "ulaşılabilir" ve "bilinir" kılınması gerekir.
Çünkü "bilgiye erişim ve ondan yararlanma hakkı" da, düşünceleri ifade etme hakkı da en temel haklar arasındadır ve bu bağlamda bunların gereğini yerine getirmek de bir görevdir. İşte bu nedenle ayrıntılarına girmeksizin yalnız satırbaşlarından söz ederek, bir anlamda "tarihe not düşmek" amacıyla bir kez de burada bunları ifade etmek istiyorum.
"Hak temelli yaklaşım"
"Sağlık medya ilişkisi"nin temelinde bence "hak temelli yaklaşım", "ilgili tarafların ortak sorumluluk ve işbirliği" ve "yapılması gerekenlerden her kesimin üzerine düşen ne varsa onu yapması" yer almaktadır.
"Hak temelli yaklaşım" deyince de bu alandaki hakları tanıma ve koruma, dokunmama ve dokundurmama, hakkın gerçekten ve fiilen varolması, gelişmesi için gerekli ortam, koşul ve olanakların sunulması, gereksinilen desteklerin sunulması anlaşılmalıdır.
Bu bağlamda "sağlık ve medya"nın kesiştiği alandaki temel hakların ise "doğruya ve gerçeğe erişim hakkı", "bilme ve öğrenme hakkı", "ifade etme, duyurma ve yayma hakkı", "yanıt ve eleştiri hakkı" olduğunu söyleyebiliriz.
Yine bu yaklaşımda tıbbi etiğin tanımladığı ama bence her hak alanında mutlaka temel olması gereken "önce zarar vermemek", "olabiliyorsa bir yarar sağlamak", "her durum ve koşulda kişi özerkliğini tanımak", "adil ve hakkaniyetli olmak" biçimindeki ilkeler geçerli kılınmalıdır.
Bu ilkelerin de işaret ettiği gibi, sağlık medya ilişkisinde "haber kaynağına", "okura/alıcıya", "mesleğe", "alanın diğer taraflarına" saygı bu alandaki en temel tutum ve davranış olmalıdır.
Tüm bu süreçlerde, ilgili tüm taraflar için "doğrulara ve gerçeğe", "sağlığa ve sağlıklılığa", "kaynaklara ve harcananlara", "emeğe ve emek verenlere", "kurumlara ve hizmete", "geleceğe ve gelişmeye" yönelik "ortak bir sorumluluk olduğu" kabul edilmeli ve bunun gerekleri yerine getirilmelidir.
Bu ortak sorumluluk kuşkusuz ilgili taraflar, yani haberci, sağlıkçı, uzmanlar, akademik kurumlar, örgütler, idare ve hukuk gibi otoriteler, haberlerin kaynağı ve haberin alıcısı yani okuru/izleyicisinin birbirleriyle ilişkisini, birbirlerini etkilemesi ve benzer biçimde birbirlerini izleyip denetlemesi ile yerine gelecektir.
"Çok boyutlu ve çok yönlü ortaklık ve işbirliği"
Sağlanacak "ortaklık ve işbirliği" bu ilişkinin tüm süreçlerinde söz konusu olmalıdır. Bu bağlamda "öğrenme ve bilgilenme" süreçlerinden başlayarak, haber oluşturulurken, değerlendirme ve denetim sırasında, alanda dair gereksinimleri belirlerken, bunun için gerekli kaynakları bulup, geliştirirken sürekli gündemde olmalıdır.
Umulan olumlu sonucu ve iyilik halini başka bir deyişle "medyanın ve sağlığın" sağlıklılığını sürdürebilmesi için her durumda ilgili tarafların kendi üzerilerine düşen ve sorumlu oldukları her görevi yerine getirmeleri ve yapmaları gerekir.
Bu alandaki kuralları birlikte oluşturmak ve bunlara uymak, bunun için gerekli olan bilgileri üretmeleri ve paylaşmak, başka bir deyişle her durumda açık ve erişilebilir durumda tutmak, bu alanın tüm ilgilileri ve unsurlarının eğitilmesini sağlayarak, sahip oldukları bilgi ve deneyimleri paylaşıma ve öğrenmeye açık tutmak yani koşulsuz biçimde sunmak çok önemlidir.
Olumlu bir sonuç, yalnız sorun çıktığında değil, her durumda sürecin değerlendirilmesi ve denetlenmesiyle gerçekleşecektir. Dolayısıyla alanla ilgili araştırmaların yapılması, uygulamadan ve pratikten çıkacak bilginin üretilmesi, bunlara dair bildirimlerin ve raporlamaların yapılması; bunların işaret ettiklerinden yola çıkarak eksiklerin tamamlanmasına, yanlışların düzeltilmesine ve yetersizliklerin tamamlanıp bir bütün olarak geliştirilmesine katkıda bulunmaları gereklidir.
Bu bağlamda "sağlıklı bir sağlık medyası" için, hem hizmeti, hem de o hizmete dair yazılan, gösterilen ve sunulanlarla ilgili "Ortak İzleme Değerlendirme ve Denetim Birimleri"ni oluşturmak başlangıç olarak yapılması gerekli ve mümkün olan en temel görevlerden birisi olacaktır.
Alanın her unsurunun kendi kendini değerlendirmesi bir zorunluluktur, ama bunun birlikte yapılmasının sağlanmasının iyileşmeyi ve gelişmeyi büyüteceği de açıktır. (MS/EÖ)