samsun tabip odası'nın eski başkanlarından sevgili cem şahan çalıştığı kentin sağlık sorunlarını düzenli olarak izliyor, haber veriyor, onları yorumluyor ve arkasındaki gerçekleri ortaya koyuyor.
son olarak yine yazısını gönderdi.
açık söyleyeyim, samsun'un terme ilçesinde gerçekleşen ve "üç bin" kişiyi aşkın insanın etkilendiği "ishal salgını"ndan böylece haberim oldu.
araştırınca olayın, 24 eylülde başladığını, ancak iki gün sonra bazı yerel gazetelerle birkaç gazetede kendine yer bulduğunu gördüm.
aynı dönemde bu önemli haber ana akım medyanın ne yazık ki dikkâtini çekemiyordu.
dr. şahan'ın bana da yolladığı yazısının samsun'da yayınlanan hedef halk gazetesi'nde de 29 eylül tarihinde "dönüşüm ve terme'de ishal salgını" başlığıyla yayınlandığını gördüm.
veri toplanmıyor ve paylaşılmıyor
dr. sem şahan salgının neden ve sonuçlarını değerlendirdiği yazısının sonunda iki saptamada bulunmuş.
ilki "salgınlara ilişkin düzenli veri toplayan, toplanan bu verileri analiz eden ve erken dönemde salgınları belirleyen kurumsal yapılanmalarımızda yetersizlik göze çarpmaktadır" şeklinde.
bu hem "doğru", hem de "gerçek".
çünkü, artık ülkemizde her hizmet alanında hizmete dair veriler artık aynı görevliler tarafından toplanmıyor. çok gerekli olduğunda "özel şirket"lere ihale veriliyor ve çeşitli veriler toplanıyor.
bunların veri toplamakla ilgili kurallara uyumlu olup olmadığını, bilimsel yöntemlerle doğrulanıp doğrulanmadığı ve durumu göstermeye ve bilgilenmeye yönelik verilerin mi, yoksa yalnızca kendi "özel" amaçları için kullanacakları verilerin toplanıp toplanmadığını bilmiyoruz. çünkü bu veriler genellikle herkese açık ve standart kurallara uygun değil.
özellikle aile hekimleri başta olmak üzere sağlık hizmet sunumu kademelerinin hemen hiç birisinde eskiden toplandığı şekilde düzenli veri toplanması da söz konusu değil.
asıl önemli olan özellikle doğrudan vatandaşı ilgilendiren konularda olanlar, ne yazık ki kamuoyuyla da paylaşılmıyor.
dr. cem şahan özellikle salgınlar konusunda bunun altını çiziyor ve şu bilgiyi bizlerle paylaşıyor:
"2008 , 2009 vezirköprü ishal salgınları , 2007 asarcık hepatit a salgını sonuçları ne kamuoyu ile ne de sağlık ortamı ile paylaşılmıştır."
onun bu "vahim" sözleri sık sık aklıma gelen ve zaman zaman da ifade ettiğim "bilerek bilgilendirilmediğimiz" yolundaki kuşkumu doğruluyor.
doğru bilgilendirme görevi
"resmi otorite"nin yani devletin temel görevlerinden birisi de "halkı doğru bilgilendirmektir."
bunu da öncelikle doğrudan yapması gerekir.
ayrıca basının da özellikle doğrudan halkı ilgilendiren konularda bunları yetkililere sorması ve öğrendiklerini topluma aktarması gereklidir.
ancak günümüzde ne yazık ki her ikisi de artık yeterince yapılmıyor.
"medya"nın bu konudaki sorumluluğunun ne olduğunu tartışınca; çeşitli yol ve yöntemlerle baskı altına alındığı gündeme geliyor. bu aslında yalnız sağlık için değil, sonuçları bakımından yaşamsal olan her alanda gözlemleniyor. çıkan sonuç ise bu ülkede "sorgulayan bir medya"nın istenmediği noktasında.
muhalif medya ile, haberciliğin kural ve ilkelerini önceleyerek davrananlarla, haber alma ve bilgilenme hakkının gereğini uygulayan az sayıda medya ise sorma ve sorgulama cesaretini gösterdiklerinde, son dönemdeki kim örneklerde gördüğümüz üzere çeşitli biçimlerde cezalandırılıyor.
sonuçta ise kendiliğinden "görmeyen, duymayan ve söylemeyen" yani "üç maymunu oynamayı" yeğleyen bir medya aracılığı ile bilgilenme hakkımızdan yararlanma durumunda kalmaktayız.
o zaman sevgili cem şahan'ın şimdi haberdar ettiği geçmişe dair olay ve olgulardan haberimiz olmuyor, olamıyor.
"yönetim krizi"
bu yaklaşım ve tutumdan "doğru" ve "insandan yana" bir sonuç çıkmayacağı açıktır. ancak bu tutumun "sonsuza kadar" sürdürülmesi de olanaksızdır.
çünkü o zaman toplumun devleti ve resmi kurumlarına güveni kalmaz ve toplum da o kurumların yöneticilerini orada tutmaz, tutamaz!
bu durumun nedenini dr. şahan bir başka saptamasında ifade ediyor: "samsun da diğer salgınlardan çıkartılan ders; yönetim krizidir. yetkililer sorumlukları kapsamındaki hizmetlerde çekingen davranmaktadır. işbirliği ve eşgüdüm sağlanamamıştır. kurumlar değil kişiler ön plan çıkmış, salgın bir tarafa bırakılmıştır."
bu da bir başka çok önemli "doğru"dur.
"yönetim krizi"nin nedeni ise sağlık alanının "yönetim öncelikleri"dir.
ekonominin bozulduğu yeni zamlarla bütçenin kapatılmaya çalışıldığı bu dönemde açığı yaratan ana nedenin "sgk"nın gelir ve giderleri arasındaki açıktan kaynaklandığını başta muhalefet partisi milletvekili umut oran olmak üzere pek çok ekonomist belirtiyor.
eskiye göre çok daha fazla para harcıyor, çok daha fazla hizmet ve araç gereç tüketiyor, ama daha çok sağlık sorunu yaşıyoruz.
bunun nedeni "tanı tedavi hizmetleri" alanındaki "vahşi bir piyasa"nın egemen olmasıdır.
sağlık sorunları büyüyerek sürdükçe bu alanın "iç ve dış" sermaye sahipleri her gün çok daha fazla kâr ediyor. kârın ve kazancın yüksek olduğu bir alanda durumu değişmesini beklemek bence boşunadır. kişi başına sağlık harcamasının yükselmesinin "sağlıklılık" anlamına gelmediği de yıllardır en "fanatik" kapitalizm ve liberal ekonomi savunucuları tarafından bile kabul ediliyor, ama "halktan ve sağlıktan yana bir dönüşüm" için atılan herhangi bir adım yok.
işte bu nedenle gerçeklerle doğruları ortaya koyabilen yazılar ve onları yazan yazarlar, uzmanlar, bilim insanları ve gazetecilerin varlığı çok önemli.
salgının nedenlerini ortaya koyan dr. şahan'ın bu "ibretlik" yazısı gibi yazıları keşke herkes yazabilse, herkes okuyabilse!..(mes/hk)
(1) "dönüşüm ve terme'de ishal salgını" http://samsunhalk.habersel.com/root.vol?title=donusum-ve--termede--ishal--salgini&exec=page&nid=457725