istisnasız herkese, her düzeydeki tanı tedavi hizmetlerine ulaşmak ve yararlanmak için bedel ödemesi zorunluluğu getirilmesinin üzerinden altı ay geçmeden, toplumda epey yandaş ve karşıt yaratan "kürtaj ve sezaryen tartışmaları" sırasında gözden kaç(ırıl)an yeni bir "harcama kalemi" daha 28 haziran 2012'de yayınlanan bir genelge ile sessiz sedasız uygulamaya girdi.
bu yeni "harcama kalemi" dünya bankası'nın kontrol ve denetimi altında neredeyse dünyanın her tarafında uygulamaya konulan "sağlıkta dönüşüm program"larının bilinir ve tipik sayılan aşamalarından birisi olan "tamamlayıcı sigorta" uygulaması.
bu genelgeye göre sağlık hizmet sunucusu ile kişilerin prim ödeyerek bağlandığı özel sigorta şirketleri arasında yapılabilecek anlaşmaya göre "tamamlayıcı veya destekleyici sağlık sigortası" sgk tarafından finansmanı sağlanmayan sağlık hizmetlerine ait bedeller, hastanenin aldığı ilave ücretler, otelcilik hizmeti gibi hastalardan alınabilecek tutarlar, sağlık uygulama tebliği belirtilen fiyatların üzerinde kalan tutarları ödeyebilecek. başka bir deyişle insanlar bu bedelleri hizmet aldıkları sırada ceplerinden ödemek yerine görece daha az(?) ama düzenli prim ödeyerek, böyle harcamalar gündeme geldiğinde onları sigortaya ödetebilecek.
bilindiği üzere yılbaşında sağlık bakanlığı ve sgk tarafından bir düzenleme yapılarak, özel sağlık kuruluşlarının başvuran hastalardan alabilecekleri "ilave ücretler" yükseltilmiş ve özel hastanelerin daha çok kazanması için bir olanak sağlanmıştı.
kesin ve net rakamlar "ticari sır olduğu", dolayısıyla açıklanmadığı için bu artışın sonuçları neler oldu bilmiyoruz. ama, basında çıkan kimi haberlerde özel sağlık kurumlarının gelirlerinin düştüğü yolunda bazı bilgiler var. anlaşılan o ki "herkese serbest" hale gelen özel hastaneler artık yalnızca bu ilave ücretleri ödeyebilenlere "serbest" hale gelmiş durumda. başka bir deyişle eğer bir azalma varsa bunun ödenen paraların üst sınırlarındaki artıştan kaynaklanma olasılığı yüksek.
eee özel hastane sahipleri bu kadar yatırımı boş boş oturmak için yapmayacaklarına göre buna bir çözüm bulmak gerekiyordu. bu çözümlerden birisi de daha önce dünya bankası tarafından bu dönüşüm programları için önerilmiş olan ve aslında başka yararları da olan "tamamlayıcı sigorta" uygulaması oluyor.
"sigorta" ne demek?
ne için olursa olsun sigorta bir risk için önceden ve peşin olarak ödenen bir ücret, dolayısıyla düzenli kaynak ve eğer sigortalı için riske konu durum ortaya çıkarsa bunun bu kaynaktan karşılanması demektir.
uygulamada riskin rastlanma olasılığı ile risk için ödenen prim miktarı birbiriyle doğru orantılıdır: yani risk görülme oranı ve yaygınlığı düşükse "az", tersine yüksek ise "çok" prim ödenir. prim miktarı konusunda bir önemli nokta da bu sigortayı yaptıracak kişilerin sayısıdır kuşkusuz. yani çok sayıda insanın sigorta primi ödeyeceği bir durum için prim miktarı düşük olabilir.
görüleceği gibi amaç riskle karşılaşmayanların ödedikleri kaynakların riskle karşılaşanlara aktarılmasıdır. yani sigorta bir çeşit "parası olanların / ödeyebilenlerin dayanışması" temelinde bir uygulamadır.
ancak bu dayanışma uygulamasında birinci koşul miktarı ne olursa olsun herkesin esas olarak bir ödemede bulunmasıdır. ödemeyenler bu dayanışmanın içine giremezler ve bunun sonuçlarından yararlanamazlar.
bu sistemde aslında kimse kendisi için bir ödemede bulunduğunu düşünmez, ortaya çıkacak riskin çözümü/yönetimi için payına düşeni öder. ödemenin yapılmış olmalı mutlaka bir yararlanmayı gündeme getirmez. ikinci önemli nokta ödenen prim miktarının toplamı, risk ortaya çıktığında yapılacak harcamadan daha küçük olmalıdır. daima risk durumunda çıkacak harcama her durumda o kişinin ödediği prim toplamından büyük olmalıdır. yoksa bunun adı dayanışma olmaz. dolayısıyla riskle karşılaşmayanlar karşılaşanların harcaması için öderler. başka bir deyişle herkesten alınır ama bazıları için kullanılır.
bu gönüllü olarak kabul edilen bir durumdur. çünkü toplanan kaynağın herhangi birisi için kullanılması, o kişinin "kötü", "istenmeyen", "olumsuz" bir durumla (örneğin hastalıkla) karşılaştığı anlamına gelir. "hastalık" ya da "kötü" bir durum olacağı için bunun kendisine kullanılmaması kimseyi rahatsız etmez. istemediği ve kullanma olasılığı az olan bu olayı düşünerek söz konusu primi yatırır.
toplanan primlerin tamamı hiç bir zaman harcanmaz. ödenen primden sistemin organizasyonu için gerekli giderler de sağlanır ve risk durumu ortaya çıkmamış dolayısıyla ödeme yapılmamışsa, sigorta şirketi bu durumdan "kâr" eder. o güne kadar topladığı ve tümünü harcamadığı parayı bir sonraki döneme (yıla) aktarmaz ya da kaynağın yetmeyeceği durumlar için ayırmaz, veya toplanan ve harcanmayan para nedeniyle sigortalılığı sürenlerden o yıl için daha az prim talebinde bulunmaz. bu yüzden sigortalılar her yıl durumları ve kullanımlarıyla bağlantılı kimi "özel" düzenlemelerle prim ödemeyi sürdürürler.
eğer katılım ve ödenen meblağ herkesin kazanacağı bir orana erişmişse bu sigorta sisteminde hiç bir sorun çıkmaz. ama kazanç oranı ve kazanan tarafların oranı ödeyen aleyhine değişirse, başka bir deyişle harcamalar alınan primlerden daha fazla olursa, veya sağlık alanında olduğu gibi aslında riskli durum söz konusu değilken sigortalılar "kimi promosyonlar ve zorlamalar ile riskli durumun olduğu kanısıyla bir harcama yapılması talebinde bulunurlarsa" o zaman da sistem işlemez hâle gelir.
kısacası bu süreçte "kaybettiğini" ya da "gerektiği karşılığı almadığını" düşünenlerin oranı çoğalırsa sistem için alarm zilleri çalar ve o zaman başka çözümler gerekir.
bu çözümlerden birisi primi çoğaltmaktır, bir diğeri harcamayı zorlaştırmaktır veya kullanım sırasında şimdi olduğu gibi ek katkı veya katılım payları veya ikincil, üçüncül sigortalar olmasını dayatmaktır.
her durumda sigorta ödeyenin kaybettiği, ama kuran, oluşturan, işleten ve bunu dayatanın kazandığı bir modeldir ve sağlık alanında herkesin gerçekten kazandığı bir işlerlik asla söz konusu olmamıştır.
dönüşümün dayatmasının nedeni?
sağlıkta dönüşüm programı esas olarak "sağlığı değil, paranın dönmesini/işlemesini" öngördüğü için ve bu modelde de paranın döngüsü ve kazanç mutlak olduğu için; mutlaklık bu yönde yaratılan önemli talepten kaynaklandığı için; ve işin doğrusu çıkış noktasında da "sosyal devletin" bu konudaki harcamasını azaltmak, yapabiliyorsa kazancını artırmak olduğu için bu uygulamayı gündeme getirmektedir.
bu evrede yalnız ve öncelikle "ilave ücret" için sigorta yaptırma gündeme getirilmiştir. çünkü bu henüz herkes için "eşit", "kötü" ve "istenmeyen" bir durum değildir. şu anda "orta ve alt gelirli sigortalı grup" bu durumdan etkilenmeyecektir. o yüzden de bir tepki çıkmayacağı söylenebilir.
bu yeni uygulama aynı zamanda dönüşümün can alıcı ve önemli noktalarından birisi ve programın yeni bir aşamasına geçiş anlamına da gelmektedir. bu sağlıkta sigorta sisteminin ikinci dönemi sayılmalıdır. ancak yine de bir "geçiş" aşaması olarak görülmelidir. çünkü devamı gelecektir.
sgk yasasında "katkı-katılım payları"nın özel tamamlayıcı sigorta kapsamına girmesi engellenmiştir. bu da somut bir ihtiyaçtır ama, programı uygulayan iktidar bugün bunu şimdilik ertelemektedir.
hemen herkesin sağlık için "iki sigorta yaptırması"nın tepkilere neden olacağı belli ki onlar tarafından da görülmüştür. toplumun gündemini meşgul edecek yeni bir "olay"a kadar bekleneceği söylenebilir.
şimdiki uygulamadan çıkarılacak dersler ve ortaya çıkacak piyasanın büyüklüğü yanında sgk'nın yaşadığı açmazlar, söz konusu genişletmenin çok da uzak olmayan bir gelecekte devreye gireceğini bize göstermektedir.
başka türlü olması "kapitalizmin doğası"na aykırıdır. dönüşüm programının diğer örneklerinde de böyle olmuştur. kapitalizmde herkes kazanmak ister, ama kazanan daima sermaye olur. sermaye kazanmayacağı bir alana yatırım yapmadığı gibi yeni bir uygulama da getirmez.
böylelikle sgk'ya zorunlu sağlık primi ödenmesi, özel kuruluşların (yakında - mutemelen yıl bitmeden-hastaneler birliği uygulaması gündeme girdiğinde kamuya ait olanlar da bu statüde olacak) aldığı ek ücretler için tamamlayıcı sigorta uygulaması, kaynağı olanın sağlıkla ilgili sigorta harcama kalemlerini ikiye çıkarmış oldu.
başımıza nelerin geleceğini ve sonraki aşamaları daha sonra tartışmak üzere şimdilik " 'hayır'lı olsun!" diyelim. öyle olup olmayacağını yakında yaşayacak ve göreceğiz. (ms/hk)