Sevgililer gününde ülkenin bir çok yanından çok sayıda hekim, sağlıkçı, “sevgilileriyle birlikte olmak yerine” önemli bir konuyu tartıştı. Konu sağlıkçıların son dönemde daha çoğaldığını düşündükleri kendilerine yönelen “şiddet”ti.
Bu artışın gerçek sorumlusunun “Sağlıkta Dönüşüm Reformu” olduğunu ileri sürdüler.
Ama hekimlere göre sorunun nedenleri arasında “medya” da vardı.
Kendilerine yönelen şiddetin artmasında medyada yer alan “sağlık çalışanları hakkında yayınlanan olumsuz haberler”in olduğunu düşünüyorlardı.
* * *
Gazeteciliğin ve haberciliğin genel kuralları arasında yer alan “olağan dışılık”, “farklılık”, “olumsuzluklar”ın daha çok haber olduğu gerçeğini bir yana koyan bir değerlendirme olsa da “görünenin ve düşünülenin” bu olduğu ve üzerinde sağlıkçıların birleştiği bir gerçek.
Sağlıkçılar arasında yapılan anketlerden ortaya çıkan saptamalar arasında şunlar da var:
- Basının sağlık alanındaki aksaklıkları yansıtırken objektif ve bilimsel kıstaslara uymaması,
- “Hekim hatası” ile “komplikasyon” arasındaki farkların anlatılmaması ve yanlış yönlendirmeler,
- Medyanın hekim ve sağlıkçılara yönelik bir güvensizlik ve önyargı oluşturması,
- Sağlık sorunlarıyla ilgili haberlerde sağlık çalışanlarının, özellikle de doktorların hedef gösterilmesi ve toplumdaki “linç” tutumunun gelişmesine yardımcı olunması,
* * *
Bu saptamaların ardındaki kanaatleri oluşturan örnekler üzerinde tüm boyutlarıyla durmak ve her birini yine örnekler üzerinden irdelemek ve tek tek “doğru”lamak gereklidir.
Bu arada genellemelerin gerçeğin kendisi olmadığı, gazetecilik ve haberciliğin “gerçekler”in yansıtılmasına dayandığı göz ardı edilmemelidir.
Düzenlenen toplantıya katılan deneyimli bir gazetecinin vurguladığı bir gerçeği de toplantıya katılan hekimler ve sağlıkçılar sanırım yeterince algılamadılar.
Bu deneyimli gazeteci “haber almak”ta, “bilgilenmekte” zorlandığını söyleyerek bir doğruyu dile getirdi. “Bilgi” vermekle, “demeç” vermek arasındaki farkı vurguladı. Gazetecinin de tıpkı sağlıkçılar gibi “kamuya hizmet ettiğini” ve kamunun haber alma ve bilgilenme hakkının gereğini yerine getirmek için uğraştığını, ama sağlıkçıların başta yetkili düzeylerde olanlar olmak üzere bu bilgiyi ya hiç vermediklerini, ya da verseler de gecikerek ve eksik verdiklerini, bunun da haberin ya hiç çıkmamasına ya da eksik çıkmasına neden olduğunu ortaya koydu.
* * *
Gerçekten da kamusal bir hizmeti üstlenen tarafların birbirlerine yardımcı olmaları sık karşılaşılan bir durum değil. Özellikle birden çok hizmet alanının birbiri içine geçtiği ya da ilişkilendiği durumlarda bu neredeyse “hiç” yapılmıyor.
Bir başka unsur da her kesimin konuya “hizmet verdikleri için” değil de “kendisi için” bakması. Sağlıkçı kendisi, haberci kendisi için konuya bakınca, haberin asıl odağı ve nedeni olan “kamu” ne yazık ki aradan çıkıyor ve sorun iki kesimin birbirini suçlaması ve çatışmasına dönüşüyor.
Kanımca bunlar şu anda “aşılabilir” sorunlar, önce bunları aşıp sonrasında “kesin yargılamalar”da bulunmak bence tüm kesimler açısından daha doğru.
“Kamunun haber alma ve bilgilenme hakkı”nı sağlıkçıların, “sağlık hizmetlerine ulaşma ve yararlanma hakkını” da habercilerin daha iyi öğrenmesi gerekli.