son dönemde basında fazla sözü edilmese de değişik kaynaklardan sağlık hizmetleri sırasında yaşanan “akçalı yolsuzluk” kuşkularına dair sorular ve yorumlar geliyor bana da.
piyasa kurallarına göre şekillenen bir ortamda harcanın paranın çok olduğu yerde yolsuzluk da, yolsuzluk kuşkusu da çok olacaktır. burada bir araya gelip toplandığında büyük rakamlara erişen küçük ölçekli “suistimaller” kadar, dönen para ve çıkarın çok büyük olduğu yolsuzluklar da önemlidir.
“yolsuzluğu izlemek”
yaklaşık 3 yıl önce sevgili arkadaşım nazmi zengin’in öncülüğünde konya’da çalışmalarını sürdüren toplum sağlığı araştırma ve geliştirme merkezi’nin (togasem) uluslar arası bir “sağlıkta yolsuzluk rehber”ini dilimize çevirerek yayınladığını yazmış ve bunun öneminden söz etmiştim.
bu çok önemli rehberin gündelik kullanım içinde bu işi izlemekle yükümlü olanlara ne kadar rehberlik ettiğini bilmiyorum.
doğrusu sağlık alanındaki olumsuzlukları yazmanın neredeyse “yasak olduğu” bir dönemde ve buna uygun davranan medyanın bize anlatmadıklarını bilemediğimiz için bu rehberin işe yarayıp yaramadığını da bilemiyorum.
o rehberde yer alan başlıkların her biriyle ilgili suiistimaller ve yolsuzluklar olduğuna adım kadar eminim.
“şeffaflık örgütü”nün verileri
bu inancımın nedeni “uluslar arası şeffaflık örgütü”nün (tı, transparency ınternational) 2010 yılına ait “küresel yolsuzluk barometresi”ndeki bazı bilgiler. belki ayrı bir yazı konusu olması gereken bu raporda gerçekten de ilginç veriler var.
dikkatimi çeken ilginç bulgulardan birisi ülkelerdeki yolsuzluk durumunun ne oranda değiştiğine ilişkin yapılan anket sonuçlarıyla ilgili.
bu ankete göre (sayfa:42) türkiye’ye ilişkin yolsuzluk durumundaki değişime dair verilen yanıtların oranları şöyle:
- yolsuzluğun arttığını belirtenlerin oranı yüzde 57.
- “yolsuzluk değişmedi, aynı şekilde sürüyor” diyenlerin oranı yüzde17,
- azaldı diyenlerin ise yüzde 26 olmuş.
eğer anket uygulanan örnek türkiye’nin genelini gerçekten yansıtıyorsa, yaklaşık toplumun dörtte üçünün yolsuzluğun aynı durumda olduğunu ya da arttığını söylemesi çok önemli.
“küçük ölçekli” rüşvet
bunu tamamlayan bir başka veri ise aralarında sağlığın da olduğu 9 farklı hizmet sektöründeki, o sırada yapılan iş görülsün diye verilen, “küçük ölçekli rüşvet”in (‘bahşiş’ mi desek acaba?!.)durumuna ilişkin veriler:
sağlık alanında aldığı hizmet sırasında herhangi bir nedenle “rüşvet” vermek zorunda olanların küresel olarak ortalaması yüzde 8. küresel ölçekte en çok rüşvetin söz konusu olduğu hizmet sektörü ise emniyet-polis hizmetleri ve bu kesim için ortalama oran yüzde 29 (sayfa 13).
bu rakamların bölgelere göre dağılımları ise biraz farklı. uluslar arası şeffaflık örgütü türkiye’yi “bosna hersek, makedonya, sırbıstan, kosova ve hırvatistan”la birlikte “batı balkan ülkeleri ve türkiye” olarak gruplandırmış ve bu grupta hizmet sektörlerine göre “küçük ölçekli rüşvet” oranlarını şöyle tanımlanmış:
- polis ve sağlık hizmetlerinin her birinde yüzde 15;
- yargı ve gümrük hizmetlerinde yüzde14’er,
- alım-satım, kiralama vb. hizmetlerde yüzde 12,
- eğitim hizmetlerinde yüzde 10,
- tescil ve ruhsat hizmetlerinde yüzde 9,
- vergi hizmetlerinde yüzde 7,
- su-elektrik-telefon vb. hizmetlerde ise yüzde 5.
burada bir önemli nokta da rüşvet verenlerin gelir gruplarına göre dağılımında, düşük gelirli grupların daha yüksek oradan rüşvet verdiklerinin gözlenmesi.
peki ya büyük işler?
bu oranların büyük ölçekli işlemlerde de aynı oranda olduğunu kabul edersek, bu ülkede sağlık alanında çok büyük meblağlarda rüşvet ve yolsuzluğun söz konusu olduğunu söylemek olasıdır.
toplam sağlık harcamalarının eriştiği rakamı düşündüğümde kuşkusuz durum daha vahim hale geliyor.
işte bu yüzden söz ettiğim o rehber sağlık hizmetinin her aşamasında yapılan işlerin dikkâtle sorgulanması için önemli kaynak haline gelmektedir.
rehberde yer alan “sağlık kuruluşlarının yapımı ve tadilatı”, “ekipman, ilaç-gereç satın alınması”, “hizmet sunumu sırasında ilaç-gereç dağıtımı ve kullanımı”, “ürünlerin, hizmetlerin, kuruluşların ve personelin kalitesinin düzenlenmesi”, “sağlık personelinin eğitimi”, “tıbbi araştırmalar”, “tıbbi personel ve diğer sağlık çalışanlarınca hizmetin verilmesi” gibi başlıklar ve her birinin altında bu konularda ne tür yolsuzluklar, suiistimaller ve usulsüzlükler yapılabildiği ve bunların olası sonuçları belirtilmiş. böyle bir kontrol listesi “yolsuzluk konusunda” gözlemlerin ve izlemelerin yapılması için çok önemli ve yararlıdır.
aslolan kurumların ve kişilerin kendi yaptıklarını herkesin kolaylıkla ulaşabileceği standart raporlarla kamuoyuna sunmasıdır tabii ki!
bugün kurumların sitelerine baktığınızda bu konularda en küçük bir bilgiye ulaşılamamakta, pek çok kurum yolsuzlukla ilgili genel bilgi vermeyi, ya da varolan iddialara açıklık getirmeyi, rutin hizmetleriyle ilgili çalışma raporlarını bile sitelerine koymamaktadır.
şeffaflığın yaygınlığı ve derinliği çok önemlidir ve yolsuzluğun önlenmesinde en temel araçlardan birisidir. en sıradan işlemlerde bile “gizleme”yi ilke ve kural haline getirenlerin herhangi bir “yolsuzluk” yapmasalar da yukarıda söz ettiğim değerlendirmelerin ışığında kendilerini kapsam dışında tutmaları ve güvenilir kılmaları olanaksızdır.
bu ülkede sağlık hizmet alanında yüzde 15’e ulaşan “yolsuzluk” oranı, bu alanda hizmet veren herkes için önemli bir sorun, kaygı ve hesap vermenin gerekçesi olmalıdır.
“ben yapmıyorum” demek oran ortalama olduğu için birilerinin çok daha yüksek oranda bunu gerçekleştirdiği sonucunu doğuracaktır ki bu çok daha vahim bir durumdur.
türkiye’nin sağlıkçıları halkın sağlığı için ulusararası şeffalık örgütü’nün raporlarındaki oranları düşürecek çalışmaları da gerçekleştirmeli ve sağlık hizmetindeki şeffaflık ye açıklığı hem yaygınlaştırmalı hem de derinleştirmelidirler. (ms/hk)