Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi, Basın ve Yayın Bölümü'nden Prof. Dr. Erkan Yüksel'in yöneticisi olduğu, TÜBİTAK ve Anadolu Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu'nun desteğiyle sürdürülen "Türkiye'de Sağlık Konulu Yayıncılık İlkelerinin Belirlenmesi: Kaynak, İleti ve Hedef Kitle Bağlamında Sağlık Konulu Yayınların Analizi" başlıklı proje kapsamında, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'da, Anadolu Üniversitesi'nin Aksaray'daki Konukevi'nde bir çalıştay gerçekleştirildi.
İki yıllık proje
Projeden benimle de iletişime geçtikleri sırada haberdar olmuştum. Yaklaşık bir yıllık süre içinde proje kapsamında görüştükleri 79 sağlık profesyoneli, 59 medya profesyoneli ve 13 akademisyen ve diğer uzmandan birisi de bendim.
Yaklaşık 15 yıldır bu alanda yaptığım işleri, izlediğim ve doğrudan tanık olduğum olayları onlarla paylaştım.
Bu görüşmelerden sonra, görüşmelerde ifade edilen konuları, bir kez de yüz yüze tartışmak ve değerlendirmek üzere İstanbul'da düzenlenen bu çalıştaya proje yürütücüsü ve çalışanları dışında İstanbul ve Ankara'dan gerek medyadan, gerekse sağlık alanının değişik kurum ve yapılarından yirmi sekiz kişi katıldı.
Aralarında uzmanlar, kurum temsilcileri de vardı. Gazetecilerin, hele hele eskiden beri sağlık haberciliği yapanların sayısı ne yazık ki fazla değildi.
Sayıları az da olsa uzun süredir "sağlık haberciliği" işiyle uğraşan gazeteciler toplantıya katıldı. Zaman zaman yine bu tür etkinlikler içinde bir arada olduğumuz, Milliyet gazetesinden Ayşegül Aydoğan, Literatür Dergisi'nden aynı zamanda Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği Başkanlığını da yürüten Ziyneti Kocabıyık ile aktif gazeteciliği bırakıp akademisyenliği yeğleyen halen Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde görev yapan Yalçın Yılmaz ve uzun yıllardır TTB'nin basın danışmanlığı ve güncel yayınlarının editörlüğünü üstlenen sevgili arkadaşım Mutlu Sereli Kaan'la buluşmak, "sağlık medyası ve haberciliği" üzerine yeniden konuşmak benim için de yararlıydı.
Mesleklerini Ankara'da sürdürdükleri için ilk kez tanıştığım birkaç gazeteciden ve Tarım Bakanlığı ile RTÜK adına toplantıya katılan uzmanlardan da bu alanın Ankara'daki uygulamalarından haberdar oldum. Benim gibi bu alanda düzenli yazan Prof.Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ve Prof. Dr. Coşkun Özdemir de kendi çalışma alanlarından çıkarak önemli katkılarda bulundular.
Katılım azlığı dışında aslında alanı en azından tarafların bir bölümüyle gözden geçirmek ve bir yıldır yapılan çalışmaların sonuçlarını tartışmak yararlıydı.
Sonuç bildirgesi
İki günlük çalıştayın sonunda bazı önemli saptamalar yapıldı. Daha sonra bu alana yönelik olarak yapılan saptama ve önerileri içeren bir "sonuç bildirgesi" düzenlendi. Katılımcıların da imza koyarak destekledikleri sonuç bildirgesi şöyle:
1.Sağlık konulu yayınlar arasında halkı yanlış yönlendiren içerikler mevcuttur ve bu konuda daha etkili ve hızlı bir denetim mekanizmasına ihtiyaç vardır.
2.Sağlık konulu yayınlar karşısında halkın savunmasız konumda olduğuna ve yeteri düzeyde bilinçli olmadığına dair kanaatler ileri seviyededir.
3.Halen mevcut denetim mekanizmaları yeterli görülmemektedir.
4.Mevcut denetleyici sorumluluk ya da yetkiye sahip kurumlar arasında iletişimsizlik ve koordinasyon yetersizliği mevcuttur.
5.Yaygın kanaat; medya içeriklerinin takibi çerçevesinde kamu sağlığı ve bilincinin oluşturulmasına yönelik olarak ortak bir iletişim, izleme, denetim, duyurum, eğitim ve araştırma biriminin oluşturulması şeklindedir.
6.Bu sayede bir web sitesinin oluşturulması, medya içeriklerinin düzenli olarak takip edilerek denetlenmesi ve ilgili birimlerin yanıtlarının kamuoyu ile paylaşılması, mevcut kurumlara gelen şikayetlere yönelik yapılan işlemlerin kamuoyuna açıklanması, iletişim fakültelerine ve tıp fakültelerine dönük olarak ders içeriklerinin hazırlanması, eğitici ve bilgilendirici televizyon programlarının hazırlanması, medya profesyonellerinin mesleki eğitimi, konuyla ilgili resmi kurum ve sivil toplum örgütleri arasında düzenli olarak iletişim ve koordinasyon toplantılarının yapılması ve bu toplantılar sayesinde kurulacak olan birimin işlerliğinin artırılması, yeni önerilerin ve çalışma planlarının hazırlanması gibi konularda çalışmalarda bulunulması tavsiye edilmektedir.
7.Böyle bir birimin üniversitelerin ya da sivil toplum örgütlerinin çatısı altında oluşturulması önerisi en geniş ölçekli kabul gören öneridir.
8.Anadolu Üniversitesi çatısı altında böyle bir birimin oluşturulması noktasında, aşağıda imzası bulunanlar katkı sağlamak üzere kendi kurumlarını bilgilendirme ve tavsiyede bulunmayı taahhüt etmektedir.
"Sağlık için Medya, Medya için Sağlık" başlıklı bu köşede sürekli olarak gündeme getirdiğim bir konu söz konusu bildirgede de yer aldı.
Bildirgenin 4. ve 5. maddelerinde açıkça belirtilen, bu alanın bileşenleri ve tarafları arasında "düzenli iletişim, yakın ilişki ve işbirliği, durumu birlikte izleme ve değerlendirme, ortak çalışmaların yapılması" gibi konular, sürekli yerine getirilmeyen, ama en önemli ve can alıcı noktalar arasındaydı.
Sorun derin, büyük ve çok boyutlu
Bir çok alanda olduğu gibi bu alanda da sorunlar çok boyutlu ve tek bir noktadan yapılacak müdahale ile çözümlenmesi de zor.
Öncelikle sağlık dışındaki medya alanları da ilgilendiren bir olumsuzluk, medya alanının bir "meslek örgütü"nün olmaması, bunun yarattığı kuralsızlık ve belirsizlik.
İkincisi sağlıkla ilgili habercilik ve yayıncılık bir gazetecilikte bir "uzmanlık alanı" olarak kabul edilmesine karşın bu alanda çalışmaları yapacak olanlara yönelik formel bir eğitim süreci söz konusu değil.
Öte yandan "sağlık" her açıdan olduğu gibi medya boyutu açısından da en önemli alanlardan birisi haline gelmiş durumda. Sağlık sisteminin sürekli "kâr ve kazancı" temel alan yapılanması, medyayı çok etkiliyor, kimi yerde de belirliyor. Burada baskı unsurunun aracıları arasında bu akışa kendisini kaptırmış "sağlıkçı"lar da var.
Tüm bu saptamalar bir gereksinimi işaret ediyor: "Alanın kurallarının yeniden belirlenmesi"
1999'de benim de düzenleyicileri arasında yer aldığım "Sağlık Bilinci ve Medya" toplantılarının ilkinin sonunda üzerinde birleşilen "Halkın Yararı İçin Sağlık Haberciliği Bildirgesi"nde yer alan konular bugün de geçerli ve o bildirgede yer alan taleplere henüz büyük ölçüde yanıt verilmemiş durumda.
Bir anlamda bu sonuç bildirgesi, onun devamı niteliğinde. Bu çabaların yaşamda bir değişiklik yaratacak ve karşılık bulacak sonuçlar yaratması, gelecekteki çalışmalara önemli bir destek oluşturması, hepimizin dileği.
Umarım bildirgede dile gelen işbirliği bu kez sağlanır, alanın kuralları oluşur ve sorunların en azından çözümü doğrultusunda adılar atılır. (MS/EÖ)