Sağlığımız için 29 Mayıs'ta "Sağlık Hakkı Forumu"nda bir araya geldik.
Gelenlerin arasında hastalar, hasta yakınları, bedensel, görme, işitme-konuşma, zihinsel engelliler ve aileleri, hekimler, diş hekimleri, eczacılar, psikologlar, fizyoterapistler, sosyal hizmet uzmanları, hemşireler, teknisyenler; tüm sağlık çalışanları, asistanlar, öğrenciler, halk sağlığı alanının uzmanları, bilim insanları vardı. Kısacası "sağlık alanında hizmeti üretenler, hizmetten yararlananlar" oradaydı.
Ama "planlayanlar, düzenleyenler, aslında sorumlu olanlar" orada değillerdi. Aslında olamazlardı: Çünkü orada dile getirilen gerçeklerle yüzleşemeyeceklerini biliyorlardı. Çünkü orada ortaya konulacak konuların ve kendilerine sorulacak soruların yanıtlarını veremezlerdi. Çünkü Gaziantep'teki hastane ziyareti dahil, hemen her yerde yaptıkları gibi "monolog" tarzında söylediklerini burada kimseye dinletemeyeceklerini bilirlerdi.
Çünkü "güneş balçıkla sıvanmıyor". Çünkü çözümlenmeyen sağlık sorunları can yakıyor, can alıyor.
* * *
Forum bölümünün son bölümünde eşi ve çocuğuyla oraya gelen ve devlete sağlık hizmeti borcu nedeniyle takibata uğrayan ve binlerce lira ödemek zorunda kalan "yeşil kartlı", üstelik de "sakat kalmış" vatandaşın anlattıkları "yaşadığımız faciayı ve herhangi birimizin her an başına gelebilecekleri" gösteriyordu.
Onun dedikleri aslında "sözün bittiği noktaya" çoktan geldiğimizi gösteriyordu. Ama ondan daha önce konuşan çok sayıda kişi de olanı biteni yani tüm resmi açık ve seçik dile getirdi:
Kot taşlama işçileri hükümetin verdiği tüm sözlere karşın halen yaşadıkları sağlık sorunları ve yararlanamadıkları hizmetleri; tersane ve maden işçileri, bedelini "yaşamlarıyla" ödedikleri sorunlarını, bu alanın uzmanlarının, iç yeri hekimlerinin ortaya koydukları önlenebilir nedenlerin ortadan kaldırılmadığını ve ortaya çıkan sağlık sorunlarını; kadınlar sağlık hizmetlerinden nasıl yararlanamadıklarını, eksiklikleri, yanlışlıkları, yetersizlikleri, temel gereksinimlerinin karşılanmadığını, ayrıca yakınlarının sağlık sorunlarıyla ilgili olarak "ücretsiz yardımcı sağlık işgücü" olarak kullanıldıklarını; sakatlar gereksindikleri sağlık hizmetlerini, yaşamaları için gerekli tıbbi destek ve yardımlara dair yapılması gerektiği halde yapılmayanları, sağlanamayan hizmetleri; Sarıyer, Okmeydanı gibi yerlerden gelenler, sağlık hizmet kurumlarına nasıl sahip çıktıklarını, bu hizmetlerin sunulmadığı yerlerde gereksinimlerinin karşılanması için taleplerini ve bu taleplerinin gerçekleşmesi için yaptıkları girişimleri ve çabaları; ruhsal sağlık sorunları ve hastalıkları yaşayanlar, yakınları ve ruhsal engelliler, tedavi ve bakım süreçleriyle ilgili sıkıntılarını, alamadıkları ilaçlarını; Sulukule gibi ekonomik yönden toplumun en alt katmanlarında oldukları için "ötekileştirilmiş" insanlar, başta "psikiyatrik" olanlar olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarını, sağlık güvencesinden yoksunluklarını, sağlık hizmet talebinde bulunduklarında karşılaştıkları "ayrımcılık" uygulamalarını; sağlık çalışanları, çalışma koşullarını, ücretlerini ve hizmet ortamlarında yaşadıkları sorunları ve sağlık yönünden maruz kaldıkları, dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler açısından riske neden oldukları sağlık sorunlarını, taşeron şirketler bünyesinde çalışan sağlık çalışanları yetersizliklerini, taşeron bünyesinde çalışmaktan kaynaklanan sorunlarını ve bunların sağlık hizmetine yansıyan olumsuzlukları anlattılar.
* * *
Orada olmayanların arasında ne yazık ki "ana akım medya" başta olmak üzere genel olarak "medya" da vardı. Dile getirilen konulardan bir tanesi de konunun bu yanıyla ilgiliydi. Orada bir çok şeyi görüp, öğrenebilirlerdi. Büyük bir fırsatı ve olanağı elden kaçırdılar. Yaşamın içinden sesleri duyamadılar, dolayısıyla da duyuramadılar. Kanımca oradaki herkes bunları bir yolla herkesin ulaşacağı biçimde ortaya koymalı!
Sözümüzü forumun sonuç bildirgesinin sonuyla bağlayalım:
"... bir hak olarak sağlığı tartışmak bir sistem tartışmasıdır. Kapitalist sistemde kazanılmış hakların kullanımı için yasaların uygulanmasını talep etme, bütçenin sorgulanması, yargıyı etkin olarak kullanma vb. mücadele yöntemlerinin yanında, her vatandaşın doğuştan sahip olduğu ve uluslar arası sözleşmelerle güvence altına alınan haklarına maddi gelir, statü veya başka hiçbir koşul aranmaksızın rahatlıkla ulaşabileceği ve yararlanabileceği bir sisteme ulaşmayı hedeflemek, sağlık hakkı mücadelesini toplumsal mücadelenin bir parçası haline getirmek amaçlanmalıdır. Sadece parasız sağlık hizmeti talebi yerine nasıl bir sağlık hizmeti istediğimizi bu talebin sahipleriyle birlikte örgütlediğimiz ve somut bir gerçeklik haline getireceğimiz bir mücadele sürecini öngörebilmeliyiz." (MS/TK)