Şiddetin sadece fiziksel bir durum olmadığı, psikolojik, ekonomik, cinsel boyutlarının olabildiği sıklıkla ifade ediliyor.
Ancak bütün şiddetlerin esası, şiddet uygulanan kişiye karşı var olduğu düşünülen “üstünlük” algısından ibaret. Bu algı sağlamcılıkta neredeyse kesintisiz devam ettirilir.
Gündelik yaşam içinde sağlamcılık, söylemler aracılığıyla yeniden üretilmektedir. Gündelik konuşmalar, (h)ata sözleri, deyimler, küfürler, gündelik popüler sağlamcılığın doğal üretim laboratuvarlarıdır. Sağlamcı klişe ve söylemler bu şekilde “normalleşir, olağanlaşır.” Olağan sağlamcılığın sınırsız bir şekilde hak ihlaline neden olduğu bir konu da engellilere yönelik sistematik şiddettir.
Sağlamcı, engelliyi bir özne, duyguları olan bir insan, irade sahibi bir varlık olarak görmediği için engelli bedenine her türlü müdahaleyi-dokunmayı-tacizi “hak görür.”
"Her şeye rağmen başardı" haberleri
Bu nedenle sağlamcıya göre; engelli yerine göre engelli cinsel eğilimi olan bir canlı olamazken; yerine göre de cinsel bir obje olabilir. En yoğun dönemlerde bile engellilere ilişkin haberler, toplam haberler içerisinde yüzde 1’in altındadır.
Engellilerle ilgili haberlerde çoğunlukla engelliler söz kurmaz. Engelli adına ebeveyni, ailesinden bir birey, vakaya tanık olan başka biri veya avukatı söz kurar. Bu nedenle engellilerle ilgili basına yansıyan haberler kategorik olarak incelendiğinde ise iki üç başlıkta sınıflanıyor.
İlk kategorideki haberler “her şeye rağmen başardı haberleri’dir.” Bu bakış açısına göre engellilerin bir dalda (çoğu zaman spor veya bir işte) başarılı olması mucizevi bir durumdur.
Hal bu ki sağlamcıların da çoğunluğu herhangi bir spor dalında başarılı değildir. Diğer bir kategori ise “Sağlamcıların ne kadar yardım sever” olduklarına ilişkin haberlerdir. Bu kadar yardımsever sağlamcıya rağmen engellilerin yoksulluk durumunun yapısal olması, ortada gerçek bir dayanışmanın olmadığını göstermek için yeterlidir.
İstisnai olsa da başka haberler de vardır ama engellilere dair önemli bir haber kategorisi de engellilerin her türlü şiddete maruz bırakıldıkları haberlerdir.
Bu kategorideki haberlerin her defasında yeniden ürettiği söylem: yalnızlık, çaresizlik ve “mutlak kötü sondur.” Engelliliğin; bir toplumsal kategori, bir kimlik ve var oluş hali olarak haberleştirilmesi gerekirken, engellilik çoğunlukla olumsuz bir temsille sunulmaktadır. Herkes için olduğu gibi engelliler için de habercilik hak odaklı olmalı, ötekileştirme söylemini yeniden üretmemeli, ötekileştirilmiş kategorilere yönelik ayrımcılığı azaltmaya yönelik bir dil benimsemelidir. Engellilere ilişkin bir haber yapıldığında engelliyi tıbbi bir bakış açısıyla, özne olarak görmeyen yaklaşımlar engellilere yönelik şiddetin yeniden yaşanmasına hizmet eder.
Bu hafta bir “özel bakım evinde” otistik bir gence yönelik şiddetin görüntüleri sansürsüz bir şekilde bütün mecralardan sağlamcı kamuoyuna ve engellilere sunuldu.
Söz konusu gencin, gördüğü şiddet sonucunda öldürüldüğü iddia edilmekte ancak bu iddiaların içerdiği ciddiyete uygun bir soruşturma yürütülmemektedir. Aslında otistiklere yönelik eğitim adı altında dayatılan “dönüştürme / normalleştirme” programları sistematik şiddet içermektedir. Bu süreçlerde çok temel haklar ihlal edilmektedir.
Hanede engelli
Yıllardır uygulanan bu “eğitim ve bakım modelinin” dönüştürdüğü otistik kişi sayısı ise neredeyse yoktur. Bakım evlerindeki yaygın, denetimsiz ve yaptırımsız şiddetin bürokratik, eğitimsel ve çalışma yüküne dayalı birçok nedeni bulunabilir ama ilk neden engelli bedenine sağlamcı bakış açısıdır. Engelli bedeni sağlamcı için korunaksızdır.
Anadolu’da birçok yerde “köyün/mahallenin delisi” olarak bilinen engelli kişilere yönelik dalga geçme, aşağılama, fiziksel şiddet uygulama, sigara içirme, dilendirme, elbiselerini çekiştirme ve benzeri şiddet türleri yine birçok yerde hala olağan karşılanmaktadır. “Sahipsiz” oldukları vurgusu ile her türlü insanlık dışı muameleye karşı tepki gösteren kişi sayısı maalesef hala azınlıktadır. Bunun bir suç olduğu ifade edilmediği gibi bu suçu alenen işlemesine rağmen yaptırıma maruz kalan kişi sayısı ise sembolik düzeydedir.
Engellilere yönelik şiddet sadece medyada ve sokakta değil yaşamın her alanında mevcuttur. Özellikle engellinin aile içinde maruz kaldığı her türlü şiddetin açıkça denetimsiz ve yaptırımsız olduğu bilinmelidir.
Özellikle işitme engellilere, konuşma bozukluğu olanlara, hiperektif olanlara ve öğrenme güçlüğü çekenlere yönelik aile ve akrabalar içerisinde sistematik bir işkence hali yaşatıldığı, dönem dönem “terbiye etmek” anlamında şiddet uygulandığı, bu durumun tavsiye edildiği biliniyor.
Riskli durumlar
Özellikle işitme engelli kişilere yönelik geç cihazlanma ve işaret dilinin etrafta bilinmeyişi iletişim sorunlarına/güçlüklerine/kazalarına yol açmakta ve bu durum şiddeti doğurmaktadır.
Engelli üzerinden alınan kısmi ve zaten çok az olan maddi desteklerin engelli için harcanmadığı, ya da engellinin hane geliri içerisinde kişi başına düşen gelirden en az payı aldığı bilinmelidir.
Engellilere yönelik son zamanlarda ekonomik kriz nedeniyle de bir tür şiddet hali yaşatılıyor. Büyük çoğunluğu yoksul ve işsiz bırakılan engellilere sunulan kamusal desteklerin sembolik düzeyde olması ve ihtiyacı karşılamaktan uzak olması başlı başına bir şiddettir.
Örneğin hasta bezi kullanmak zorunda olan bir engelliye verilen bez desteği ihtiyacın çeyreğini karşılayabiliyorsa ve engelli maddi kısıtları ile ihtiyacı kadar bez değiştiremiyorsa bu hem psikolojik ve fiziksel hem de ekonomik bir şiddettir denilebilir. ,
Birçok engel grubunun kullandığı tıbbi ve medikal cihazın ithal olduğu ve kur şokları nedeniyle yenilenmelerinin veya tamirlerinin güçleştiği bilinmelidir.
Değişmesi gereken bir tıbbi medikal cihazi maddi nedenlerle değiştirememek hem riskli bir durum hem de hak ihlaline yol açan bir ekonomik şiddet halidir.
Engellilere yönelik yaygın bir şiddet türü de cinsel istismar, taciz ve tecavüz durumlarıdır. Korunaksız görülen engellilerin buna maruz bırakıldığı vakaların tespiti, faillerin cezasız bırakılmaması, gerekli önleyici tedbirlerin alınması kamusal bir politika ile olacaktır. Türkiye’de engelli oldukları için cinsel istismara maruz kalan, taciz edilen kaç kişi olduğu resmi olarak bilinmemekte ve bu konuda kamusal ve önleyici bir politika uygulanmamaktadır.
Sonuç olarak engelli yurttaşlara yönelik sunulması gereken kamu hizmetlerinin sunulmaması, engellilerin sosyal-ekonomik-siyasal yaşama katılmasının engellenmesi, engellilerin bireysel ve kamusal alanda kendileri ile ilgili kararları alma süreçlerine dahil edilmemesi ve genel olarak engellilere yönelik sağlamcı dil engellilere yönelik şiddeti sistematik hale getirmektedir. Engellilere yönelik şiddetin politik olduğu ve politika yapıcıların bu şiddetin sorumlusu olduğu bilinmelidir.
Her yıl yüzlerce engelli sırf engelli olduğundan bu sağlamcı şiddetine maruz kalmaktadır. Sağlamcı güç ilişkilerinin yol açtığı bu sistematik şiddet engelliği arttıran, pekiştiren, çoğaltan bir yapıdır.
Tüm şiddet türleri gibi ölüm ve engellilik üreten bu şiddet de hegemonik bir destekle görünmez kılınmaktadır. Medyadaki temsiller bu yönüyle şiddeti ve faillerini görünmez kılarken engelliyi daha çok madunlaştırıyor, özne olmasını engelliyor.
Engellilere bağımsız bir birey gibi yaklaşmayan ve engellileri nesneleştiren her haber, yayın, içerik vb. engelli haklarının ihlaline neden oluyor.
Engellilerin eğitime, sağlığa, sosyal yaşama, çalışma ve sosyal güvenlik haklarına erişimi engelleyenler şiddetin faillerine bir koruma alanı, mağdura ile korunaksız bir yaşam oluşturuyor.
(SO/EMK)