Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, Bosna Hersek, Macaristan, Polonya, İtalya gibi ülkelerde genel yönetim sağ partilerdeyken, büyükşehirler sol partilerin kontrolünde bulunuyor.
Ulusalda ve yerelde oy verme tercihlerindeki farklılaşmasında belediyelerin sosyal hizmetlere ne kadar pay ayırdığı belirleyici etkenler arasında.
Sosyal belediyecilik
Sol muhalefet partiler genel seçimlerde kaybetse de yerel seçimlerde büyükşehir belediyelerinin sahibi olarak ayrılıyorlar. Yereldeki başarılarını devam ettirmelerinde bu partilerin sosyal belediyecilikle, çalışan insanların hayatını iyileştirme yönünde politikalar üretmesi yatıyor.
İstanbul örneğinde görülüyor ki, belediye eliyle açılan kent lokantaları, kreşler ve yurtlar; emeklilerin, çalışan annelerin ve öğrencilerin hayatına doğrudan temas ediyor.
New York’ta gerçekleşecek olan belediye başkanlığı seçimlerinde de öne çıkan aday Zohran Mamdani’nin kira dondurma, ücretsiz ulaşım, ücretsiz kreşler, belediye tarafından açılacak olan marketler gibi sosyal hizmet vaatleri çalışan kentli kesiminde karşılık buluyor.
Sosyoekonomik gelişmeler
Ulusal sağ iktidarı- sol belediyesi ayrımı oluşması kırsalda ve kentlerde yaşayan insanların oy verme tercihleriyle de bağıntılı bir korelasyon içinde. Kırsal kesimlerde aşırı sağın devam eden bir trendi var. Büyükşehirler ve metropollerde ise sol görüş, ulusal eğilim ne olursa olsun daha baskın olma eğiliminde.
Kentte ve kırsalda yaşayan insanların zamanla değişen sosyal çevreleriyle geçirdiği dönüşüm bu farkın ortaya çıkmasında bir rol sahibi.
Bununla ilgili Le Monde’da yer alan bir yazıya göre:
Bölgelerin sosyoekonomik kalkınmışlık seviyelerine bağlı olarak farklılık gösteren eğitim seviyesi, gelir düzeyi, cinsiyet dağılımı, çalışma koşulları gibi faktörler oy kullanma tercihlerinin kentte ve kırsalda değişmesinde rol oynuyor.
Bir mozaik olarak kent yaşamı
Kırsal kesimler kendi homojen yapısını muhafaza ederken, kentlerin ve metropollerin aldığı yurt içi ve yurt dışı göçlerle oluşan kültürel ve etnik bir mozaiğe sahip yapısı farklı sosyal çeperlerin, eko-çemberlerin oluşmasını sağlıyor.
Urban Studies dergisinde yayımlanan ‘‘Progressive Cities’’ başlıklı makalede büyükşehirlerde yaşayan insanların geçirdiği sosyoekonomik dönüşümle birlikte evrensel ve sosyal değerlere daha çok önem atfettiğinden bahsediyor.
Makalede atıf yapılan Manchester Üniversitesi profesörlerinden Rob Ford; modern siyasette, sosyal değerlerin giderek ekonomik değerlerin önüne geçtiğini söylüyor. Londra’da özel sektörde çalışan, yüksek gelirli birçok üniversite mezunun oy verme tercihinin ekonomik çıkarlardan dolayı muhafazakâr partiye olmasının beklenirken, bu oyların işçi partisine gittiğinden bahsediyor.
Sosyal değerlerin dönüşümü
Makale ayrıca modernizasyon teorisine değinerek ekonomik gelişmelerin beraberinde getirdiği sosyal dönüşümden bahsediyor. Temel ihtiyaçlarını karşılayabilen bireylerin artık daha post-materyalist hedeflere odaklandığını vurguluyor.
Sonucunda yaşanan kültürel değişimlerle; toplumsal cinsiyet eşitliği, bireysel özerklik, demokrasi gibi birçok alanda bireyin özgürleşmesini önceleyen bir toplum düzeni zemini oluşuyor.
Metropolde etkisiz eleman: Muhafazakâr sağ
Kültürel ve etnik çeşitliliğin en fazla görüldüğü metropollerde ise muhafazakâr partiler kendine bir zemin bulamıyor. Sağ muhafazakâr partiler, son dönemlerde göçmenleri ve LGBTİ+’ları kriminalize ediyor, azınlıkları hedef haline getiriyor. Evrensel değerler yerine daha içine kapanık bir siyaset dili kullanarak yaşanan ekonomik krizin faturasını azınlıklara yüklüyor.
Genel seçimlerde etkili olan bu dil, çoğunluğunu azınlıkların oluşturduğu çalışan kesimde karşılık bulamıyor. Burada sosyal-belediyecilikle öne çıkan ve azınlık hakları, evrensel insan hakları gibi değerleri önceleyen sol partiler başa geçiyor.
Aşırı muhafazakâr partiler kullandığı politik dille büyükşehirlerde meydana gelen bu sosyal değerlerin dönüşümüne karşı yeni bir dil üretmiyor. Dünyanın yeni bir siyasi dönemece girdiği bu dönemde sol-çizgideki partilerin ise yerelden aldığı bu dip dalgayı genele taşıyıp taşıyamayacağı şu an için bir merak konusu olarak kalıyor.
(AG/HA)







