Bugün yeniden Zaporijya merkeze özel bir iş için gittim. Çevre ilçe ve köyler dahil, her ne kadar Zaporijya’nın yüzde 60’ı Rusya güçlerinin elinde olsa da Zaporijya merkezi hala Ukrayna kontrolünde.
Rutin yol kontrollerinin dışında bir de dönüşte bir kez siren sesi işitmekten başka olağandışı bir durum görmedim. Sanki her şey savaş öncesi gibiydi. Parklarda insanlar oturuyor. Manzara resimleri çekiyorlar ya da çektiriyorlardı.
Alışveriş mağazaları açıktı. Bazı hediyelik ve bijuteri mağazalarının kapandığını gördüm. İlk kez açık restoranlara denk geldim. Kafeteryalar açıktı. Daha bir korkusuz fotoğraf çekme olanağı buldum.
Gelenler
Uzun süreden beri ilk kez benzin istasyonlarında gaz ve benzin fiyatlarının gösteren rakamlar gördüm. Benzin 50 Gaz 35 grivna. Bu fiyatlarla birlikte benzin sıkıntısından artık söz edilmez oldu ama ulaşım ücretleri kendisini üçe katladı.
Bu yazımda asıl olarak köyümüze Zaporijya’nın ilçesi Pologi’den gelen üç kişilik aileden söz etmek istiyorum. Komşumuzun daha öncesinden tanıdığı olan bu insanlarla konuşma olanağım oldu. Bir de aralarındaki konuşmaları dinledim.
Artık burada Ukraynaca kendini tamamen hissettirmeye başladı. Kendi aralarında Rusça konuştular, sadece ben bazı şeyleri öğrenmek istediğimde Rusça konuşma zorunda kaldılar.
Köyümüze dışarıdan gelmek isteyenlerin sayısı arttı. Haliyle ben de burada zamanı olan birisi olarak, gelenlere yardımcı olmaya çalışıyorum.
Rusça, Ukraynaca
Mahallemizde boş evi olan ve de daha önce benim aracılığımla Türkiyelilere evini kiraya verdiğimiz bir öğretmen vardı. Ona evinin kiralık olup olmadığını sordum, mesajla.
Bana Ukraynaca cevap verdi. Ardından birkaç kez daha Rusça sorular sormaya çalıştım her seferinde bana Ukraynaca cevap verdi. İlk kez benim ile Rusça iletişim kurmak istemeyen birisi ile karşılaştım.
Üstelik bu insanla daha öncesinde çok güzel bir ilişki kurmuş olmamıza ve birbirimizi tanımamıza rağmen.
Mahallemizdeki bakkal da aynı şeyi yapmaya başladı. Üniversite mezunu ve her iki dili de çok iyi biliyor. Ben Rusça konuştukça o Ukraynaca cevap veriyor. Bana açıkça artık senin Rusçan burada sökmez demek istiyor sanıyorum.
Ayrıca halk pazarında Rusça ve Ukraynaca konuşma konusunda sert tartışma çıktığını biliyorum. Bir kadın kendisini Ukraynaca konuşmaya zorlayan birisine “Ukraynaca konuşmak zorunda değilim, beni Ukraynaca konuşmaya zorlayamazsın” dediğini duydum.
Milliyetçilik
Yani savaşın başında “milliyetçilik kendisini dilde gösteriyor” diye tespitte bulunmuştum. Bu durum gittikçe kendisini hissettiriyor. Artık Rusça müzik yapanlar yapamaz duruma geldi.
Bugün de Zelenski’nin Ukrayna vatandaşı kimliği almak isteyenlerin, Ukraynaca dili üzerinden sıkı bir sınava tabi tutulacağının genelgesini yayınladığını okudum.
Gelelim bu üç kişilik ailenin anlattıklarına. Bu aile Rus güçlerinin hakim olduğu dönemde Pologi’de bir ay kalmışlar. Sonrasında 600 km uzaklıkta bir başka yere gitmişler.
Kaldıkları köyde elektrik var, su yok. Su evlerinden 300 metre uzaklıkta. Tuvalet yok. Tuvalet yok derken evin içinden bahsetmiyorum. Bahçede de yok. Bir çukur kazıyorlar ve o çukurda tuvalet ihtiyaçlarını gideriyorlar.
Yağma
Adam 65 kadın 69 yaşında. Adam emekli. Emekli maaşı 160 dolar. Anlattıkları şeyleri burada yazmak istiyorum. Bu duyduklarımı daha öncede duymuştum ama hiçbir yerde bahsetmedim. Sürekli duyunca bir de yaşadıkları yerde Rusların hakim oldukları dönemde görüp duyduklarını anlattıkları için yazıyorum şimdi.
Rus askerlerinin ellerinde geçirdikleri yerde yağma yaptıklarını, ellerine ne geçirirlerse bir biçimde onları Rusya’ya gönderdiklerini anlatıyorlar.
Bunlar neler mi? Televizyon, beyaz eşya falan diyeceğim ama keşke söyledikleri bunlarla sınırlı kalsa. Kadın iç çamaşırlarından bahsediyorlar. Kadınların donlarına kadar aldıklarını ve onları Rusya’ya gönderdiklerini söylüyorlar.
Bir de mikro dalga fırınları gören Rus askerlerinin bunları para saklama kasası zannettiklerini söylüyorlar. Güler misin ağlar mısın onu da siz düşünün.
Bütün bu anlatılanlara insanın inanası gelmiyor ama ülkenin çeşitli yerlerinde aynı şeyler anlatılınca benim gibi insanlara durup düşünmekten başka bir yol kalmıyor.
Bütün bunları anlatanlar Rusların ne kadar kötü koşullarda yaşadıklarını, kendilerinin daha zengin bir ortamda yaşadıklarını da belirtmekten geri durmuyorlar.
Savaş rutinleşiyor mu?
Savaş yaşadığım yerde artık rutin bir duruma gelmiş durumda. Çevreden zaman zaman patlama sesleri geliyor. Zaman daman da bazen yoğun, bazen de arada bir siren sesleri çalıyor.
Sanki buradaki insanlar benim gibi düşünüyor. Yani ölümden öte yol yok der gibiler. Kaçan kaçtı kalanlarda yaşamak zorunda işte.
Bayramda Antalya, Fethiye, Alanya gibi tatil yerlerinden arkadaşlarla konuştum; “Burada çok lüks Ukrayna plakalı arabalar görüyoruz. Tatil yapıyorlar eğleniyorlar ” diyorlar.
Tatil
Savaş benim gibi yoksul insanları vuruyor. Tarihte de sanıyorum hep bu böyle oldu. Zenginler her zaman ölümden kaçmanın bir yolunu buluyorlar. Nasıl olsa ölecek her iki taraftan da paraya ihtiyacı olan, ölümden öte köy olmadığını düşünen çok sayıda fakir insan var.
Başka ne yazıp söyleyebilirim ki. Artık savaşın uzun süreceğine dair buradaki en yetkili askeri sorumluların söyleşilerini okuyorum.
Ben de kendimi bu duruma uyarlama çalışıyorum. Tek hayalim uçuşların açılması ve dört yılı aşkındır gidemediğim ülkemde kısa bir süreliğine de olsa tatil yapmak. (İD/APK)