Kemal Tahir, sadece romancılığıyla değil, roman ve genel olarak edebiyat üzerine en fazla düşünen, yazan, soruşturan yerli yazarların başında gelir. Romancılığının zeminini Anadolu gerçekçiliği oluştursa da, Kemal Tahir konuyu sadece bu zemin üzerinde koyup bırakmaz. Karakterleri, teknik olarak biçimi, dokunduğu konular üzerine, gazetecilik yaptığı dönem sonrasındaki yazıları, kendisiyle yapılan röportajlar ve soruşturmalarla cevap vermeye çalışmıştır.
Muhammet Karakaya’nın yayıma hazırladığı, Ketebe Yayınları etiketiyle okurla buluşan “Kolaya Kaçmayalım” adlı kitap, Kemal Tahir’in 1950 sonrasında memleket toprakları üzerine düşüncelerini ve yine buna paralel olarak hem kendi romanlarında hem de döneminin başka önemli yazarlarının eserleri hakkındaki fikirlerini beyan ettiği yazılardan, röportajlardan ve soruşturmalardan oluşuyor. Ayrıca bunların ötesinde, Kemal Tahir’e yöneltilen eleştirilere de bizzat cevap verdiği yazıları bir araya getiren “Kolaya Kaçmayalım”, Kemal Tahir’in eserlerini birinci ağızdan yoklaması bakımından da ayrı bir önem taşıyor.
Kemal Tahir, yazmaya başladığı devamındaki süreçte şu düşünceden yola çıkarak romanlarını oluşturmuştur: Türkiye’de siyasi, iktisadi ve sosyal bağlamda bir araştırma, bilgi eksikliği vardır ve bunun giderilmesi gerekmektedir. Ancak yazar, İsmail Coşkun’un hazırladığı “Kemal Tahir ve Türk Romanı” kitabında bu duruma şöyle açıklık getirilmektedir: “Ancak yazar bu araştırmalarında bilimin mahsullerinden yararlanarak romancı duyarlılığı ile gerçekliği kavrama arayışındadır.” Yani, Kemal Tahir, özellikle beşeri bilimlere -özellikle de cezaevi yıllarında- fazlasıyla yönelmiş fakat eserlerini salt bunların sonuçlarından faydalanarak, tek bir “gerçeğe” ya da “bilgi”ye başvurmamış, bu sonuçları kendi romancılığının süzgecinden geçirerek yapıtlarına yansıtmıştır.
İlerleyen yıllar da yine Kemal Tahir romancılığını değerlendirmek için farklı bir atmosferi beraberinde getirir. Zira Türkiye’deki iklim “sol”a meyletmiştir ve düşüncelerle edebi eserler de bu parantez içinde tartışılmaya başlanmıştır. Bu dönemde ortaya çıkan “azgelişmişlik”, “kalkınma”, “feodalizm”, “sosyalizm”, “batılılaşma” gibi kavramlara Kemal Tahir de romanlarıyla etki etmiştir.
Kitabın “Giriş” niyetiyle yazılan “Yazı ve Söyleşilerle Kemal Tahir” bölümünde, bu “giriş”i hazırlayan İsmail Coşkun ve Mehmet Güven Avcı şu önemli noktanın altını çizerek bir anlamda kitabın da özetini ortaya koyarlar: “Kemal Tahir, yazılar, soruşturmalar ve söyleşiler ile roman anlayışının yanı sıra bu anlayış ile bağlantılı olarak Türk toplumuna ilişkin görüşlerini dile getirmiş ve romanlarının yanında bu metinler ile dönemin tartışmalarına katılmıştır. Bu metinler Kemal Tahir’in sadece romancı değil düşünce adamı kimliği ile de dönemin düşünce dünyasının içinde önemli bir aktör olarak bulunduğunu göstermektedir.
Yazarın romancı ve düşünsel kimliğinin iç içe olduğunu, daha doğru bir ifade ile, düşünsel kimliğinin öne çıkmasının roman anlayışı olduğunu söylemek gerekir. Bu metinlerde romanlarının arkasındaki düşünsel temeller ortaya konulmaktadır.” Bize de “kolaya kaçmadan” bu metinleri romanlarıyla birlikte değerlendirip Kemal Tahir’in zihin dünyasını bir bütün olarak ele alıp daha iyi anlamaya çalışmak kalmaktadır…
Kemal Tahir/Kolaya Kaçmayalım/Ketebe Yayınları/280 s./1. Baskı/Mayıs 2024/İstanbul
(BS/VC)