Selanik'teki protestolardan. (Foto: Dimitris Tosidis / AA)
"Petrol ya da para yüzünden değildi; polisler onu öldürdü, çünkü Romandı."
Bu sözler, Yunanistan'ın Selanik şehrinde polis kurşunuya ağır yaralanan 16 yaşındaki Roman çocuk Kostas Frangoulis'in 14 Aralık sabahı tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmesi sonrası başlayan protestolarda protestocuların attığı sloganlardan biri.
Kostas Frangoulis, iddiaya göre, 6 Aralık gecesi bir akaryakıt istasyonundan aracına yakıt aldıktan sonra 20 Euro'luk ücreti ödememiş, bunun üzerine kendisini yakalamaya çalışan dört motosikletli polis memurundan birinin silahından çıkan kurşunla başından vurulmuştu.
Frangoulis, öldü. Onun ölümü ise sadece Selanik ve başkent Atina'da protestoları beraberinde getirmekle kalmadı. Aynı zamanda Romanların Yunanistan'da karşı karşıya kaldığı ayrımcılığı, önyargıları, nefret söylemi ve nefret suçlarını da bir kez daha gündeme taşıdı.
Tevekkeli değil, Frangoulis'in yaralanması sonrası basına konuşan Orta ve Batı Makedonya Roman Federasyonu Başkanı Panagiotis Sabanis adalet çağrısı yapmış, "Yunanistan'da bize karşı ırkçılık var. Bu, polisin sırf Roman olduğu için bir Roman'ı ilk vuruşu değil" demişti.
Sabanis, haklıydı. Üstelik sözünü ettiği ırkçılık ve ayrımcılık sadece Yunanistan'a özgü de değildi. Çünkü yapılan araştırmalar ve yıllar içinde basına yansıyan haberler, bu ayrımcılığın aralarında Türkiye'yi de katabileceğimiz Avrupa ülkeleri için de geçerli olduğunu gösteriyordu.
"Avrupa'nın en çok zulme uğrayan azınlığı"
Temel Haklar için Avrupa Birliği Ajansı'nın (FRA) paylaştığı verilere göre, Romanlar "Avrupa'nın en çok zulme uğrayan azınlığı." Bu saptamanın doğruluğunu anlamak için tarihe, çok değil, bundan yaklaşık 80 sene öncesinden günümüze kadar yaşananlara bakmak yetiyor.
Örneğin, ABD Holokost Anma Müzesi'nin Holokost Ansiklopedisi, Nazi Almanyası'nın 2. Dünya Savaşı'nı kapsayan 1939-1945 yılları arasında Nazilerin ve müttefiklerinin yaklaşık 1 milyon Roman'ın yaşadığı Avrupa'da 250 bin ile 500 bin arasında Roman'ı öldürdüğünü tahmin ediyor.
Dönemin sosyal demokrat Batı Almanya Şansölyesi Helmut Schmidt, Mart 1982'de Romanların "soykırım kurbanı" olduğunu resmi olarak kabul etmiş olsa da bu kabulleniş bundan sonra Romanlara karşı işlenen nefret suçlarının ve ayrımcılığın sona erdiği anlamına gelmiyor.
Frangoulis'in ölümü ilk değildi
Önce tekrar Yunanistan'a dönmek gerekirse; Frangoulis'in polis kurşunuyla ağır yaralanması sonrası en sık dile getirilen tepki "Bu, ilk değil" olmuştu.
Evet, bu ilk değildi.
Yedi motosikletli polis memuru, 23 Ekim 2021'de Yunanistan'ın Perama kentinde içinde Roman yurttaşların olduğu bir aracı takip ederken de en az 36 kurşun sıkmış, araçtaki 18 yaşındaki Nikos Sampanis hayatını kaybederken, 15 yaşındaki bir çocuk ağır yaralanmıştı.
Polis yetkilileri, olayın ardından, polis memurlarının çalıntı olduğu düşünülen bir aracın peşine düştüğünü, aracın üzerlerine sürülmesi sonucu yaralandıklarını, aracı durdurmak için de ateş açtıklarını söylemişti.
Fakat olayın ardından yayınlanan telsiz konuşmaları, gerçeğin hiç de öyle olmadığını gösterdi. Telsiz konuşmalarında çalıntı araçtan hiçbir bahis yoktu. Polis memurları merkezden gelen takibi durdurma emrine karşı gelmişti. Hiçbiri de olay sırasında yaralanmış değildi.
Dahası, telsiz konuşmalarının ortaya koyduğu bir gerçek daha vardı: Takip, kırmızı ışıklardan durmadan geçen bir aracın olduğu ve "aracın içindeki kişilerin 'Çingene' (Gypsy) olduğu" ihbarı üzerine başlamıştı.
"Bu şartlarda toplumsal kapsayıcılık mümkün değil"
Avrupa Konseyi'nin paylaştığı verilere göre, Yunanistan'da yaklaşık 265 bin Roman yurttaşın yaşadığı tahmin ediliyor. Bu, Yunanistan'ın 10 milyonluk nüfusunun yaklaşık yüzde 2,5'i anlamına geliyor.
Frangoulis'in 14 Aralık'taki ölümü üzerine The Washington Post gazetesine konuşan Yunanistan Roman Konfederasyonu Başkanı Vassilis Pantsios, "Kamplarda uygun olmayan koşullarda, sefalet içinde yaşayan insanlar ile toplumsal kapsayıcılık mümkün değil" dedi.
Pantsios'a göre, ülkedeki Roman nüfusun yüzde 70 ile 80'i işsiz. Temel Haklar için AB Ajansı'nın (FRA) raporları da bu gözlemi destekliyor.
FRA'nın 2016 yılında paylaştığı veriler, Yunanistan nüfusunun yaklaşık yüzde 20'sinin yoksulluk riski ile karşı karşıya olduğunu, bu oranın ülkedeki Romanlar için neredeyse yüzde 100 olduğunu göstermişti.
O günden bugüne yıllar geçse de değişen pek bir şey olmadı.
Yoksulluk, işsizlik, ayrımcılık
FRA'nın 10 Avrupa ülkesinde 8 bin 500 Roman ile yaptığı görüşmeler ve 20 bin Roman hakkında topladığı verilere dayanarak hazırladığı 25 Ekim tarihli rapor, Avrupa'daki Romanların yüzde 80'inin yoksulluk riski altında yaşadığını, bu oranın Yunanistan ve Portekiz'de yüzde 96, İspanya ve İtalya'da yüzde 98, Hırvatistan'da yüzde 93 olduğunu gösterdi.
Araştırmaya katılan Avrupa'daki Romanların yüzde 52'si kötü barınma koşullarında yaşadığını, yüzde 22'si evlerinde su tesisatı olmadığını, yüzde 33'ü evlerinin içinde tuvalet bulunmadığını dile getirdi.
20-24 yaşlarındaki Romanların yalnızca yüzde 27'si ortaöğretimi tamamladığını söylerken Yunanistan, Portekiz ve Çekya, yüzde 16 ile bu oranın en düşük olduğu Avrupa ülkeleri olarak öne çıktı.
Avrupa'daki 20-65 yaşları arasındaki Romanların yüzde 43'ü son dört ay içinde çalıştığını ifade ederken bu oran Yunanistan'da yüzde 33'tü.
Aynı rapor, Avrupa'daki her dört Roman'dan birinin son 12 ay içinde en az bir kez ayrımcılığa maruz kaldığını da ortaya koydu.
Bu oranın en yüksek olduğu Yunanistan'da Romanların yarısından çoğu ayrımcılığa uğradığını hissettiğini söylerken ülkedeki Romanların yüzde 41'i de "nefret saiki ile tacize" uğradığını ifade etti.
Münferit bir olay değil, yapısal bir sorun
Tüm bunları neden anlatıyorum? Anlatıyorum, çünkü Romanların karşı karşıya bırakıldıkları işsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik ile maruz bırakıldıkları ayrımcılığı birbirinden ayrı düşünmek mümkün değil.
Tüm bunları anlatıyorum, çünkü Romanların yaşamak durumunda bırakıldıkları ayrımcılık ve yoksulluk, münferit bir duruma değil, ırkçılığa varan, kökünü tarihten alan yapısal bir soruna işaret ediyor.
Başta Yunanistan olmak üzere Avrupa'daki Romanların yaşadığı ayrımcılığı ele almaya çalıştığımız bu yazıyı, Romanyalı Roman hakları aktivisti ve Harvard Üniversitesi Roman Programı Direktörü Dr. Margareta Matache'nin Roman karşıtı ırkçılık ile ilgili değerlendirmeleri ile bitirelim:
"Geçmişteki ırkçılık günümüzdeki ırkçılığı besliyor"
"Roman karşıtı ırkçılık dediğimde yalnızca önyargı veya ayrımcılıktan değil, Avrupa boyunca gücün örgütlenmesi ve çeşitli güç eksenlerine yerleşmiş karmaşık ve çoğu zaman görünmez bir hegemonya ve kontrol mekanizmasından da söz ediyorum.
"Roman karşıtı ırkçılık, münferit bir ayrımcılık eylemi ya da sinirli bir nefret söylemi ifadesi değildir. Bu, Romanların baskı, saygısızlık ve eşitsizliği deneyimleme şekillerinin bir bütününü ifade eder.
"Diğer baskı sistemlerinde olduğu gibi Roman karşıtı ırkçılığın bazı tezahürleri daha açıktır, bunlara işaret etmek daha kolaydır... Burada, örneğin hastane müdürlerinin ve doktorların Roman kadın ve çocukları Roman olmayanlardan ayrı koğuşlara almasından bahsediyorum.
"Ayrıca, Roman çocukların ana akım okullarda ayrı sınıflarda, hatta onlara özel ayrı okullarda daha düşük müfredatla eğitim aldıklarını görüyoruz. Ayrımcılık, işverenlerin Romanların iş başvurularını Roman oldukları için değerlendirmeye almayı reddettiğinde de yaşanıyor.
"Burada bir noktanın altını çizmek istiyorum: Roman karşıtı ırkçılık yapısal bir nitelik taşır. Hayatın her alanında mevcuttur, acılı bir tarihsel mirası vardır ve bugün hâlâ devam eder... Geçmişle gelecek arasında bu açıdan bir çizgi çekmek pek mümkün değildir. Geçmişteki ırkçılık günümüzdekini besler; bu da daha fazla yapısal eşitsizlik ve ayrımcılık şekillerini ortaya çıkarır.
"Dolayısıyla, Roman karşıtı ırkçılık zaman içinde sürekli dönüşüm geçirirken bir yandan da nesiller arası yapısal eşitsizlikleri arttırır."
Dünyadan kısa kısa...Bir hatırlatma: Tüm kürtaj yasakları zararlıdır - Nokta. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı ve haklarını iyileştirmeyi amaçlayan bir araştırma ve politika örgütü olan Guttmacher Institute'ten Elizabeth Nash, kürtaj yasakları hakkında kaleme aldığı makalesinde, "istisnalara odaklanmanın kürtaj yasaklarının verdiği gerçek zararı gözden kaçırmamıza sebep olduğunu" hatırlattı:
Bir uyarı: Ukrayna'da 7 milyon çocuk risk altında UNICEF, Rusya'nın Ukrayna'daki enerji altyapısına yönelik saldırılarının sürdüğü günlerde bir açıklama yaparak bu durumun ülkedeki hemen her çocuğun elektrik, ısınma ve suya sürekli erişimini kestiğini söyledi, bunun da yaklaşık 7 milyon çocuğu hava sıcaklıklarının düştüğü günlerde risk altında bıraktığı uyarısında bulundu. Bir karikatür: Katar'ın Avrupa Parlamentosu'nda 'gol'ü
Yunanistan'ın Ekathimerini haber sitesi, Katar'ın "ekonomik ve siyasi kararları etkilemek için bazı Avrupa Parlamentosu (AP) çalışanlarına rüşvet verdiği" iddiasıyla başlatılan soruşturmaya Katar'daki 2022 FIFA Dünya Kupası'na gönderme yaptığı bir karikatürle değindi. Soruşturma kapsamında gözaltında olan kişiler arasında AP'nin eski başkan yardımcılarından Yunanistanlı milletvekili Eva Kaili de var. |
(SD)