FERHAT TUNÇ ROJAVA'DAN YAZDI
Rojava Yolumuzu Gözlüyor
Rojava'da ilk tanık olduğum; Kürt halkının kırk yıllık rüyasının burada gerçeğe dönüştüğünün resmiydi. Büyük bir halk devriminin yaşandığı bu topraklarda olmak sevincimizi, heyecanımızı katlıyordu.
Güney Kürdistan'da Dersim Heyeti olarak görüşmeler yaparken aklımda hep Rojava'ya geçme fikri vardı. Daha önce Türkiye'den Rojava'ya gitme isteğimizi devletin Rojava politikası engellemişti. Bu kez de, KDP'nin 'hendek' politikası umudumuzun heba olmasını sağlamıştı ama her şeye rağmen Rojava'ya girmenin yolunu arıyorduk.
Süleymaniye'deyken PYD Eş Başkanı Salih Müslim'le bir görüşmemiz oldu. Kendisine Rojava'ya geçmek için kararlılığımı ilettiğimde, "Rojava halkı, yanında olduğunu gördüğü sanatçısıyla ancak gurur duyar" sözleriyle beni cesaretlendirdi.
Salih Müslim'le YNK ve GORAN parti temsilcileri başta olmak üzere Süleymaniye'de bulunduğumuz temasları, Dersim seçimlerini ve Dersim soykırımını da konuştuk. Müslim, görüşmede "Dersim Rojava halkının yüreğindedir" diyerek, Dersim Soykırımı'na da atıfta bulunduğu, şu ifadeleri kullandı:
"Rojava devrimini boğmak istiyorlar ama başaramayacaklar. Bunun için geliştirdikleri kirli oyunları Rojava halkı devrimine daha sıkı sarılarak bozuyor. Çeteleri üzerimize salarak aslında yeni bir 'Dersim' yaşatmak istediler ama başaramadılar. Kürtler artık çok daha örgütlü ve güçlüdür. Rojava Dersim 38 olmayacak."
Süleymaniye'den önce Erbil'e ve oradan Rojava'ya geçiş için dört saatlik bir yolculuğumuz oldu. Bu yolculuğu daha sonra bize katılan gazeteci Hasan Cemal ve gazeteci arkadaşımız Erdal Er'le birlikte yaptık. Güzergahta El Kaideci grupların cirit attığı bölgeler vardı ve haliyle endişe vericiydi.
Nihayet Rojava topraklarına girmiş; memleket havası ve huzuru almıştık. Rimellan, Çilağa, Tırbesipi, derken Qamışlo'ya vardığımızda burada asayişten sorumlu arkadaşımız Serbest Rezzan karşıladı bizi. Rojava'ya ilişkin bilgiler paylaştı, El Kaide ve ona bağlı çetelerden bölgenin arındırılması için nasıl mücadelelerden geçtiklerini anlattı.
Rojava'da ilk tanık olduğum; Kürt halkının kırk yıllık rüyasının burada gerçeğe dönüştüğünün resmiydi. Büyük bir halk devriminin yaşandığı bu topraklarda olmak sevincimizi, heyecanımızı katlıyordu. Hemen hemen herkes bu halk devriminin kalıcılaşmasına olan inancını paylaşıyordu ve bu bir gevezelik değildi; kalıcılaşması adına istisnasız herkeste bir çaba, çalışma hali vardı.
Asayiş güçleri Cizire Kantonunun meclisinin geçici olarak atadığı İçişleri Bakanlığına bağlı olarak çalışıyor. Kent güvenliği asayişten sorulurken YPG güçleri çetelerle olan savaşını cephede sürdürüyor.
Rojava'da üç yıl boyunca süren çatışmalarda kayıpların sayısı yüzlerle ifade ediliyor. Yollarda hayatını kaybeden devrimcilerin resimleri var. Kentlerin giriş ve çıkışları TEV-DEM' bağlı (Tegera Civaka Demokratîk) asayiş güçlerince korunurken, YPG güçleri ise El Kaide, Daiş gibi gruplara karşı yürütülen savaşta büyük bir başarı elde ediyor.
Rojava'da herkesin bir gündemi de 'hendekler'di. Hewler yönetiminin Batı Kürdistan sınırında kazdığı hendeklere karşı halkın öfkesi büyüyor. Bizden bir gün önce Semelka'da toplanan binlerce kişi Barzani hareketinin hendek politikasını kınamış tanımayacağını ilan etmişti. Semelka sınır boyunda kurulan çadırlarda Rojava gençliği ve kadınlar 24 saat nöbet eylemi başlattılar. Bir gün sonra çadırları ziyarete gittiğimizde olağanüstü bir kalabalıkla karşılaştık. Halkın "yalnızlığa mahkum ediliyoruz" şeklinde, haklı kaygısı vardı. Dayanışmalar ise bu kaygıyı umuda dönüştürüyordu.
Sınır boyunda gördüklerimiz karşısında biz de şaşırmıştık. Hendeklerin başında toplanan halk; yanında küreği olan kürekle, küreği olmayan elleriyle toprağı hendeklere doldurmaya çalışıyordu. Kazılan hendek bu güzel coğrafyayı bıçakla yarmış gibi görünüyordu. Bu akıl ve vicdan dışı uygulamayı biz de hendeğe attığımız topraklarla protesto ettik. Karşı tarafımızda toplanmış peşmergeler bizi seyrediyordu.
Halkla bölgeye döndüğümüzde kendimi kurulmuş küçük bir sahnede buldum. Devrimi selamlayan kısa bir konuşmanın ardından bir saat boyunca çoğunluğu Dersim ağıtlarından oluşan küçük bir konser verdim.
Her türlü tehdit ve katliama uğrayan ama zafer elde eden halkın yanında olmak, onlara seslenmek mutluluk veriyordu. Rojavalılar devrimin gerçek sahibiydi; devrim, bu topraklarda yaşayan tüm halkların eseriydi. Kürt, Ermeni, Süryani, Keldani, Hıristiyan ve Alevilerden oluşan Rojava, deyim yerindeyse tam bir halklar bahçesi görüntüsü sergiliyor. Türkiye'de henüz hayata geçirmekte zorlandığımız 'bir arada yaşam', 'eşit ve özgür yaşam' hakikatleri burada dipdiriydi. Tam anlamıyla halk devrimi niteliği taşıyordu. Rengarenk karakteri de bu niteliğine anlam veriyordu.
Rojavalıların mutabık olduğu bir mesele de, hendek politikasının arkasında Türkiye'nin olduğuydu. Barzani'nin giderek, Türkiye ve İran'ın geliştirdiği yeni politik çerçeveyle uyumlu hareket ettiği ve bu politikaların da devrimi boğazlamayı hedeflediği dile getiriliyor.
Oysa burada halkın muazzam bir örgütlülüğü var. Kendi yönetimini oluşturmuş olmanın özgüveniyle 'hendek politikası'nı boşa çıkaracağından emin.
Rojava, kabul etmek gerekirse yeni bir örnek. Statükoyu temsil eden güçler Rojava'da ortaya çıkan yeni durumla ilgili derin bir endişe içinde. Uluslararası güçlerin desteğiyle Rojava devrimi yenilgiye uğratılmak isteniyor.
Çünkü bu deneyim Rojava ile sınırlı kalacağa benzemiyor. Sunulan modelin başarısı diğer halklarda güven ve özgüven yaratıyor ve Türkiye, Suriye, genel olarak Ortadoğu için egemenlerin aleyhinde yeni bir dönemi zorluyor. Uluslararası güçlerin derdi, kabul ettikleri iktidar anlayışının iflas edecek olması; bir gerçeğin keşfedilmiş ve yayılacak olması. Özellikle Ortadoğu'da diktatöryal güçlerin toplumlar tarafından sarsılması, devrilmesi de alternatif arayışlarının sonucuydu. Bilhassa böyle bir döneme denk gelen Rojava'nın ilham kaynağı, sadece bir bölgenin halkın öz yönetimine kavuşmasıyla değil; devasa bir sistem kargaşasını, tartışmasını sağlamasıyla açıklanabilir. Bu da, sömürüye meraklı canavar güçlerin avlarından umudu kesmesini emrediyor ve haliyle saldırganlaştırıyor.
İşte, sınır boyunca kara saplı bir hançer gibi o eşsiz güzelim coğrafyayı yaran hendek ise bu sinsi politikaların bir ürünü.
Son iki gündür burada yaşadığımız sevinç ve coşkuyu kelimelerle anlatmak mümkün olmuyor. Rojava halkı Türkiye halklarının yüzünü buraya, Rojava devrimine çevirmesini bekliyor. Şahsen, Türkiyeli aydın ve sanatçılar için de aynı istekteyim. Burayı ziyaret etmelerinin hem haklı, temiz bir yaşama hem de kendilerine katkısı olacak.
Rojava devrimi, Kürt halkının kırk yıllık rüyasının sonucudur; uyanılan andır. Bu deneyim kalıcılaşırsa Ortadoğu ve özel olarak Suriye'ye iyi bir model sunulmuş olacak. Dünyanın birçok yerinde halklar özgürlükleri için savaşıyor ancak burada tüm kuşatılmışlığına ve imkansızlıklarına rağmen bir halk kendisini yeniden var ediyor. Kürt halkı kendisiyle birlikte diğer halkları da özgür bir yaşama kavuşturuyor.
Evet, özlemlerimize yakışır bir zafer elde edildi. Savaş şartları sürerken, en zor ama en iyi yolu seçtiler ve söz konusu şartlarda böyle bir başarı sergileyen halk, haliyle şimdi daha güçlü. Ancak sevincimiz kursağımızda kalmasın, diye dayanışmanın üst seviyede olması gerekiyor. Egemenlerin türlü yollarla yalnızlaştırmaya çalıştığı Rojavalılara ve devrimlerine duyarlı olmalıyız.
Bu arada, ne duruyorsunuz; Rojava yolumuzu gözlüyor. (FT/HK)
ilgili haberler
Hak odaklı, çok sesli, bağımsız gazeteciliği güçlendirmek için bianet desteğinizi bekliyor.
ilgili haberler
diğer yazıları