1 Şubat’ta Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) düzenleyeceği konferansa Rojava devriminin öncü partisi konumunda bulunan PYD’den de katılım söz konusu. Kendini Ortadoğu’nun “model ülkesi” olarak gören Türkiye’de neredeyse BDP- HDP haricinde eşbaşkanlık sisteminin kurumsallaşmamış olmasına rağmen ‘Rojava Devrimi’nin motoru olarak niteleyebileceğimiz PYD’nin ve Rojava’daki halk meclislerinin eşbaşkanlık sistemini kurumsallaştırarak tabana dayalı sistemlerini geliştirmiş olmaları bakımından Asya Abdullah’ın konferansta söyleyecekleri ufuk açıcı olacak.
Halk devrimi
Rojava’daki gelişmeler hem kısa vadede hem de uzun sürede gerek Türkiye’yi gerekse Ortadoğu’yu etkileme kapasitesine sahip. Bilindiği gibi Temmuz 2012 başlarında önce Hewler Anlaşması’yla Kürt siyasi partilerinin oluşturduğu Kürt Yüksek Konseyi kurulmuş; ardından Kürt Yüksek Konseyi öncülüğünde 19 Temmuz’da Suriye’de Kürtlerin yoğun yaşadığı Rojava Kürdistan’da “halk devrimi” gerçekleşti. Ancak başta Suriye rejim güçleri olmak üzere, farklı güçlerden Kürtlerin özyönetime dayalı geliştirmek istedikleri sisteme karşı saldırılar yaşandı, karşı-devrim geliştirilmek istendi.
Bir an düşününce, küresel ve bölgesel sistem güçlerinin karşı karşıya geldiği Suriye’de neredeyse tüm çevrelerin Rojava’ya karşı olduğunu görüyoruz; hem ABD ile Avrupa’nın karşı olduğu; hem de Türkiye, Arabistan, İran’ın varlığını kabul etmek istemediği bir durum söz konusu.
İnsan klasik uluslararası ilişkiler mantığıyla yaklaştığında küresel sistem etkilerine karşı çıkıyor olması nedeniyle Rojava’daki sistemin en azından İran, Rusya-Çin bloku tarafından desteklenmesi gerektiğini düşünürken, Cenevre-1 ve Cenevre-2 görüşmelerine bakıldığında bu güçlerin de Rojava halkının özgürlük taleplerine sırt çevirdiklerini görüyoruz. Bu nedenle 19 Temmuz Devrimi’ni doğru siyasi hamlelerin, büyük bir iradenin, inancın, ısrarın devrimi olarak görmek gerekir.
Sorular
Rojava Devrimi yeni bir iktidara, bir iki partinin ortak diktatörlüğüne dönüşme riski taşıyor mu? Yoksa radikal demokrasi diye adlandırabileceğimiz halk demokrasisinin inşa edildiği bir mekan mı olacak?
Kadının bu inşa sürecindeki rolü nedir? Aktif bir süje pozisyonunda mı yoksa arkada duran, erkeğin alacağı pozisyona göre hareket eden bir rolde mi olacak?
Gençlik aktivizmi karar sürecinde ne oranda belirleyici?
Ekolojik bir Rojava için PYD’nin politikaları var mı?
Yine 2003’te kurulan ve 2004’te aktif politika izlemeye başlayan PYD, 19 Temmuz devrimine değin ne gibi zorluklarla karşılaştı? İçte ve dışta PYD’yi en çok etkileyen olumsuz gelişmeler nelerdi?
Yeni toplumsal sözleşme
Çünkü basından takip ettiğimiz kadarıyla özellikle 2004 yılındaki Qamışlo Katliamı sonrasında örgütlenme önünde ciddi sorunlarla karşılaşılmış; dışta Esad rejiminin baskıları içerde de yeterince örgütlü çalışılmamasına neden olmuştu. Hatta PYD’nin kimi yetkililerinin yaptıkları bazı açıklamalara bakılırsa “Sanki zoraki, memurvari, minnetle çalışılıyor gibi bir çizgi bu çalışmalara hakim kılınmıştı”. Bu anlatılanda doğruluk payı varsa nasıl aşıldığı merak konusu.
Kuşkusuz 2011 güzünde ortaya çıkan sonuçlar iyi değerlendirildi. Sonuç olarak da, 19 Temmuz Devrimi oldu. Bir yandan PYD öncülüğünde pratik örgütsel çalışmalar, diğer yandan siyasi çalışmalar, halkın eylemliliği ve yaptığı ittifaklarla siyaseten de uygun bir uluslararası konjonktürle birleşince 19 Temmuz Özgürlük Devrimi günümüzde özyönetime dayalı toplumun tüm kesimlerini kapsayan toplumsal sözleşmeyi açığa çıkardı.
Türkiye anayasası için örnek
Kürtlerin üçüncü bir yol olarak geliştirdiği özgürlük-barış-kardeşlik-eşitlik ve adalet çizgisi Türkiye ve Ortadoğu’ya model olma niteliğine haiz.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Rojava Kürdistan’nın toplumsal sözleşmesinin dibacesinde “Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için. Savunma, özsavunma, inançlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri, Keldani ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz” deniliyor. Yani anayasasında kadını, gençliği, farklı kültürleri yok saymak yerine onlara dayandığını açıkça ifade eden Rojava Kürdistan’nın Türkiye’ye, Türkiye’nin yeni anayasa çalışmaları açısından örnek teşkil edeceği açık.
Bu bağlamda kendisi de farklı dilsel, kültürel, dinsel toplulukların; kadın, gençlik ve LGBT örgütlenmelerinin, ekolojist hareketlerin bileşimi olan ve bileşkesi olduğu bu farklı toplumsal grupların özlemlerine çare olmaya çalışan halkların demokrasi partisinin gerçekleştireceği bu konferans ile Rojava deneyimini bizlere bizzat sürecin öznesi pozisyonundaki Asya Abdullah’ın katılımıyla sunacağından şimdiden HDP’ye teşekkür etmek gerekir.
* Muhammet Kaya, AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Son sınıf Öğrencisi