Bizim kuşak örgün eğitimde Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesi olduğunu öğrenmişti; Akdeniz, Ege, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Marmara bölgeleri. 80’li yılların sonunda başka bir bölge gruplamasının da olduğunu öğrendim. 1968-2018 yılları arasında kesintisiz olarak her beş yılda bir gerçekleştirilen Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmalarında demografik (nüfus) özelliklerine göre beş bölgenin (Batı, Doğu, Kuzey, Güney ve Orta) tanımlandığını ve kullanıldığını gördüm. 90’lı yılların sonlarına doğru ise Türkiye’de gündeme gelen Avrupa Birliği (AB) tartışmalarıyla birlikte, AB’ye uyum programı kapsamında yeni bölge gruplaması çalışmaları yapılmaya başlandı.
Türkiye’nin “yeni” bölgeleri
AB ülkelerinde istatistikleri bölgesel tabanlı olarak standart bir şekilde toplayabilmek için AB İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından 1970’li yılların ortalarında İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması (İBBS) oluşturuldu. Böylece bu sınıflandırmayı kullanacak olan ülkeler için yapılan sosyo-ekonomik ve demografik analiz sonuçlarına göre ülkeleri birbiriyle karşılaştırabilecek standardizasyon sağlanmış oldu.
Türkiye’de de bu istatistiki bölge birimi uygulaması kabul edildi ve Devlet İstatistik Enstitüsü’nün (adı Kasım 2005 tarihinde TÜİK olarak değiştirildi) desteğiyle yürütülen çalışmalar, Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 2002 yılında tamamlandı. Günümüzde toplam 81 il “İBBS Düzey 3” olarak tanımlanırken, ekonomik, sosyal ve coğrafi yönden benzerlik gösteren komşu iller bölgesel kalkınma planları ve nüfus büyüklükleri de dikkate alınarak gruplandırmalar yapıldı. Bunun sonucunda 26 bölgeden oluşan “İBBS Düzey 2” ile 12 bölgeden oluşan “İBBS Düzey 1” bölge gruplamaları oluşturuldu.
Örneğin, Düzey 1’de 12 bölgeden bir tanesi tek başına “İstanbul”; Bingöl, Bitlis, Elâzığ, Hakkâri, Malatya, Muş, Van ve Tunceli’den oluşan toplam sekiz il “Ortadoğu Anadolu”; Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa ve Şırnak’tan oluşan toplam dokuz il “Güneydoğu Anadolu”; Afyonkarahisar, Aydın, Denizli, İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla ve Uşak’tan oluşan sekiz il de “Ege” bölgesi olarak tanımlandı. Günümüzde başta TÜİK, araştırmaları için TÜİK’in verilerini kullanan araştırmacılar ve akademi çevresi olmak üzere yaygın olarak İBBS kullanılıyor.
Hanehalkı Tüketim Harcaması (Bölgesel) 2024 sonuçları
Ülkelerin gayri safi milli gelirlerinin yaklaşık dörtte üçünün tüketim harcamalarının eğilimiyle oluştuğu bilinmektedir. Bu nedenle “tüketim harcamaları” önemli makro ekonomik göstergelerden biri olarak kabul edilmektedir. Genel olarak gelir artıkça tüketimin artmasının yanı sıra tüketimde tercih edilen harcama kalemlerinin farklılığı da gelir durumu için bir göstergedir. Ülke genelinde toplam tüketimin bölgeler, kentler, hanehalkları arasındaki paylaşımındaki farklılıklar bu nedenle bir eşitsizlik göstergesi olarak kullanılabilmektedir.
TÜİK, 2024 yılına ait Hanehalkı Tüketim Harcaması (Bölgesel) sonuçlarını, 2022, 2023 ve 2024 yıllarına ait Hanehalkı Bütçe Araştırması verilerinin birleştirilmesiyle oluşturulan bütünleşik veri seti üzerinden hesapladığı bilgisiyle 15 Ekim 2025 tarihinde yayımladı. Araştırma sonuçları İBBS 1. Düzey bölge gruplaması üzerinden açıklandı. Buna göre, son üç yılda Türkiye’deki hanehalkı tüketim harcamalarının yüzde 24,9’u İstanbul bölgesinde, yüzde 15’i Ege bölgesinde, yüzde 12,1’i de Akdeniz bölgesinde gerçekleşmiş. Bu üç bölgenin ardından yüzde 11,1 ile Batı Anadolu dördüncü sırada, yüzde 10,9’la Doğu Marmara beşinci, yüzde 5,3’le Batı Marmara ve Güneydoğu Anadolu birlikte altıncı sırada, yüzde 4,5’le Batı Karadeniz sekizinci ve yüzde 3,9 ile Orta Anadolu dokuzuncu sırada, yüzde 3,1’le de Doğu Karadeniz bölgesi 10. sırada yer almış. 11. sırada yüzde 2,3’le Orta Anadolu bölgesi yer alıyor. Hanehalkı tüketim harcamalarından en düşük payı ise yüzde 1,5 ile Kuzeydoğu Anadolu bölgesi almış.
Bu bilgiler ve sıralama üzerinden birçok değerlendirme yapmak mümkün. Ancak, hanehalkı tüketiminin bölgeler açısından durumunu doğru değerlendirebilmemiz için her bir bölgede toplam Türkiye nüfusunun yüzde kaçının yaşadığını da bilmemiz gerekiyor.
2024 yılı Türkiye nüfusu
Bilindiği gibi Türkiye’de genel nüfus sayımı 1935-1990 yılları arasında her beş yılda bir düzenli olarak yapılmış, sonuncusu da 2000 yılında gerçekleştirilmiştir. O tarihten sonra yerleşim yeri nüfusları, TÜİK tarafından İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün güncellediği Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nden (ADNKS) alınan nüfusla birlikte, kurumsal yerlerde kalan nüfus dikkate alınarak hesaplanmaktadır. Genellikle her yılın ocak ya da şubat ayında bir önceki yılın nüfusu birçok tabloda farklı özellikleriyle birlikte paylaşılmaktadır. Buna karşın, son yıllarda nüfusun bölgelere göre dağılımının paylaşılması tercih edilmemektedir. İBBS Düzey 1’de yer alan 12 bölgenin her birinde yer alan illerin nüfuslarını tek tek toplayarak kendimizin hesaplaması gerekiyor. Ben de bu yazı için öyle yapmak zorunda kaldım ve kendim hesapladım.
ADNKS 2024 yılı verilerine göre toplam Türkiye nüfusunun büyüklük sırasına göre; yüzde 18,33’ü İstanbul, yüzde 12,81’i Ege, yüzde 12,77’si Akdeniz bölgesinde oturmaktadır. Güneydoğu Anadolu bölgesi yüzde 11,08 ile dördüncü sırada yer alıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 10,13’ü Doğu Marmara, yüzde 9,87’si Batı Anadolu, yüzde 5,5’i Batı Karadeniz, yüzde 4,86’sı Orta Anadolu, yüzde 4,53’ü Ortadoğu Anadolu, yüzde 4,47’si Batı Marmara ve yüzde 3,16’sı da Doğu Karadeniz bölgesinde oturmaktadır. Yedi ili içeren Kuzeydoğu Anadolu bölgesi ise yüzde 2,49’la en son sırada yer alıyor. Bu bilgilerle birlikte, hanehalkı tüketim harcaması araştırma sonuçlarını değerlendirmeye başlayabiliriz.
Bölgesel eşitsizlikler
Türkiye’de bölgesel eşitsizliklerin en derin yaşandığı bölge Güneydoğu Anadolu’dur. Hane halkı başına düşen gelirin en düşük olduğu bölgedir. Çünkü, Türkiye nüfusunun yüzde 11,1’inin yaşadığı bölgede toplam tüketim harcamalarının yalnızca yüzde 5,3’ü gerçekleşmiştir. İkinci sırada Ortadoğu Anadolu, üçüncü sırada Batı Karadeniz ve dördüncü sırada da Kuzeydoğu Anadolu bölgesi yer almaktadır.
Ülke içindeki hanehalkı tüketim harcaması payının nüfusunun payından daha fazla olan, başka bir ifadeyle, nüfusuna göre hanehalkı tüketim harcaması payının yüksek olduğu, refahın toplandığı üç bölge bulunmaktadır. Bunlardan ilk sırada olanı; toplam nüfusun yüzde 18,3’ü otururken Türkiye hanehalkı tüketim harcamasının neredeyse dörtte birinin, yüzde 24,9’unun gerçekleştiği İstanbul’dur. İstanbul’da ortalama olarak bir hane halkı 1,36 birim tüketim harcaması yapabilirken, Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bir hanehalkı ancak 0,47 birim tüketim harcaması yapabilmektedir. İkincisi toplam nüfusun yüzde 12,8’i otururken, toplam hanehalkı tüketim harcamasının yüzde 15’inin gerçekleştiği Ege, üçüncüsü de toplam nüfusun yüzde 9,87’si otururken, toplam hanehalkı tüketim harcamasının yüzde 11,1’inin gerçekleştiği Batı Anadolu bölgesidir. Tabii ki bu değerlendirmeleri yaparken bölgenin kendi içinde de hanehalkları arasında gelirin ve/veya tüketim harcamasının eşit dağılmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.
Bölgeler arasında eşitsizliklerin nedeni elbette bölgeler, bölgelerarası rekabet vb. değildir. Öncelikle ekonomik nedenlerle (ulaşım vb. alt yapı, hammadde, emek gücü maliyetlerini en ucuza mâl edebilme) ortaya çıkan ve hükümetler tarafından uygulamaya konan siyasi tercihlerdir. Hükümetler, iktidarlar toplumun genel çıkarı yerine temsilcisi olduğu patronların çıkarlarını, beklentilerini karşılamak için tutum almaya devam ettiği sürece bu eşitsizlikler daha da artarak devam etme eğilimindedir. AKP iktidarı da neredeyse 23 yıldır tam da bunu yapıyor.

Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu'nun bianet'te yayımlanan tüm yazılarını görmek için tıklayın. (OH/TY)







