Fransız toplumbilimci Jean Baudrillard, Tüketim Toplumu isimli eserinde;
"Refah Devrimi Burjuva Devrimi'nin ya da basit anlamda insanların eşitliğini ilke olarak koyan, aslında bunu gerçekleştiremeyen (ya da gerçekleştirmek istemeyen) her devrimin mirasçısı, vesayetçisidir. Dolayısıyla demokrasi ilkesi gerçek bir eşitlikten, kapasite, sorumluluk, toplumsal fırsat, (sözcüğün tam anlamıyla) mutluluk eşitliğinden; nesne önündeki ve toplumsal başarının ve mutluluğun bariz diğer göstergeleri önündeki bir eşitliğe dönüşür. Bu standing [toplumsal ve ekonomik konum] demokrasisidir, TV'nin, arabanın ve müzik setinin demokrasisidir, toplumsal çelişkilerin ve eşitsizliklerin ötesinde anayasada yazılı olan biçimsel demokrasiye yanıt veren görünüşte somut, ama tamamıyla biçimsel bir demokrasidir. Bu iki demokrasi birbirini aklayarak olmayan demokrasiyi ve bulunmaz bir eşitliği gizleyen küresel bir demokrasi ideolojisi içinde birleşir" diyor.
Geçen hafta Taksim'de tam da Baudriallard'in tarif ettiği cinsten bir demokrasi şöleni (!) vardı.
İstanbul Shopping Fest: Organizasyonu'nun resmi sitesindeki söylemiyle "milyonları kucaklayacak, hazır giyimden teknolojiye tüm marka ve ürünlerde yüzde 50'yi aşan indirimlerle ziyaretçilerinin yüzünü güldürecek, sürpriz heyecanlar yaşatacak olan festival, sezon ürünlerindeki indirimler, AVM'lerde düzenlenecek yıldızlı alışveriş geceleri ve etkinlikleriyle İstanbul'u bir kez daha yıldızlaştıracak."
Alışveriş Festivali, İstiklal Caddesi'nde İstanbul Valisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Beyoğlu Belediye Başkanı'nın da katıldığı bir yürüyüşle başladı. Arkalarında ülkenin büyük üretici güçleri, ellerde rengarenk kurdeleler, yüzlerde mutluluk ifadeleri. Haksız da değiller zira bu onurlu yürüyüşün hedefi 21 günde 7 milyar TL.
Üstelik Vali Hüseyin Avni Mutlu'nun hedefi İstanbul için büyük. Şöyle ifade etmişler:
"Bütün hedefimiz İstanbul'u uluslararası bir marka haline getirmek. Tarih, kültür, medeniyet, eğitim, sağlık, güzellik turizm markamız var. Şimdi istiyoruz ki İstanbul aynı zamanda uluslararası ticaret markası olsun. Bu festivalde kendi vatandaşımıza da ucuz indirimli satışlar yapılacak."
Ama Sayın Vali kısa bir süre önce bu coşkulu yürüyüşün yapıldığı yer için "tüketim festivali ürünlerinin asıl sahiplerini", üretici güçleri, emekçileri çok ciddi biçimde uyarmıştı:
"Bugünün, anlamına uygun bir şekilde kutlanmasını çok önemsiyoruz. 1 Mayıs kutlamalarının genellikle talep edildiği yer Taksim Meydanı'dır. Bu konuyla ilgili olarak gerekli izni vereceğiz. Yalnız şunu özellikle belirtiyorum. Taksim Meydanı'nda milletimizin üzüntüsüne sebebiyet verecek, milli hassasiyetlerimizi rencide edecek, anıt çevresinde ve anıtta bir takım olumsuz ve bizleri rahatsız edecek görüntüler verildiği takdirde bundan sonra çok açık söylüyorum 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama konusunda yeni bir karar alabilirim. Bunu çok net olarak söylüyorum. Sendika temsilcilerine devletin güvenlik birimiyle, polisle en ufak bir sürtüşmeye girmemelerini özellikle söyledim."
Tabi burada ister istemez şöyle bir merak hasıl oluyor: Sayın Vali üretimin gücünü 1 Mayıs için uyardı da acaba aynı güçten tüketim talebi bulunurken olası taşkınlıklarla ilgili devletin güvenlik birimleriyle sürtüşmemesi için bir ikazda bulundu mu?
Bulunmadıysa da her ihtimale karşılık 29 Haziran'a kadar yapılacak tüketimlerde özellikle polisle herhangi bir sürtüşmeye girmemek gerektiğini akıllarda tutmak gerekir.
Zira, biber gazı tehlikesi olmasa da" müzik seti ve renkli kurdele demokrasisi" büyük yara alabilir... (EA/HK)