Devlete ödediği hissenin düşük olması, gerek çiftçi, gerekse tüketiciyi istismar etmesi nedeniyle Kurtuluş Savaşı'ndan sonra İzmir İktisat Kongresi'nde, Reji'ye verilen imtiyazın kaldırılması istendi.
1925'te Reji İdaresi 4 milyon TL'ye satın alındı. 26.11.1925 tarih ve 558 sayılı Tütün İdare-i Murakatesi ve Sigara Kağıdı İnhisarı Hakkında Kanun yürürlüğe girdi.
1930'da, 1701 sayılı Tütün İnhisarı Kanunu çıkarıldı. Bu kanuna göre, ticari amaçla tütün ve tömbeki satın almak, işlemek; puro, ağız ve puro tütünü yaparak ambalajlamak; kıyılmış ve işlenmiş tütün, puro, sigara, tömbeki ve sigara kağıdı ithal etmek ve bütün bunları yurt içine satmak devlet inhisarına geçiyordu. Özel kişilere yalnızca ihracat amacıyla yaprak tütün ticareti yapma hakkı veriliyordu. Bu amaçla yapılacak ticaret de devlet kontrolünde tutulacaktı.
Atatürk ve REJİ...
Atatürk Reji'nin kaldırılması sonrasındaki bir Meclis konuşmasında, tütün üreticisi ve devlet geliri ile ilgili şunları söylüyordu:
"...Cumhuriyetin ilk yıllarında mali mesleklerde gelir sağlayacak her imkanı zorlarken tütün meselesi ve dolayısıyla Reji İdaresi ele alınmıştır. Reji İdaresi'nin kaldırılmasını birinci derecede gelir olarak düşündük. Reji kaldırıldığı zaman komşularımızda olduğu gibi, bizde de tütünün serbest bir endüstri olarak bırakılması düşünülmüştür. Böyle bir fikir cereyanı o günlerde bizde de hasıl oldu. Uzun boylu tartışıldıktan sonra çekilmiş olan yabancı reji şirketi yerine, devlet elinde tütün inhisarı yapılmasına karar verilmiştir. Bu suretle ilk günden itibaren hem devlet varidatı (geliri) olarak bir sağlam kaynak ele geçmişti; hem de reji tütün işletmesinin kaçakçılığa karşı himayesi için özel polis kuvvetleri kurmak gibi bir kabus vatandaşın üzerinden kalkmıştı. Yani aynı zamanda ondan da kurtuluyorduk."
1923'ü izleyen yıllarda, biçimsel olarak devlet inhisarında olan bir çok ekonomik faaliyet, dönemin genel atmosferine uyarak, imtiyazlı özel veya yabancı şirketlere verildi.
Kibrit ve çakmak inhisarı, önce bir Belçika, sonra bir Amerika şirketine verildi. Belçika şirketi ile 1925 yılında müştereken kurulan Türkiye Kibrit İnhisarı A.Ş.'nin hissedarları arasında İsmet Paşa, Mahmut Celal, Yunus Nadi ve Cemal Hüsnü (Taray) vardı. Yabancı sermaye payı yüzde 51'di. Belçika şirketi ile anlaşma sağlayan ve İnhisar Şirketi'nde 267 adet hissesi olan Emin Bey daha önce Chester Grubu ile olan temaslarda aracılık yaptığı için "Chester Emin" lakabı ile anılırdı.
İspirto ve alkollü içkiler inhisarı 1926 yılında bir Polonya şirketiyle ortak olarak kurulan İspirto ve Meşrubat-Külliye İnhisar İşletme T.A.Ş.'ne verildi. Bu şirketin yüzde 45 hissesi T.C. Hazinesi'ne aitti ve hazine çıkarlarını İş Bankası izliyordu. Böylece bu alanda özel Türk sermayesinin temsili ile ilgili kanun gereği imkan sağlanmamışsa da inhisar yabancı şirkete verilmişti.
Devletin tütün ticaretine tamamen el koymasının bir nedeni de, tütün üreticisinin düşük fiyatlar yüzünden sarsılmasını engellemek, daha ziyade dış piyasalara dönük olan tüccarın fiyatları düşük tutma isteğine karşı çiftçiyi korumaktı.
İsmet Paşa ve söndürülen umutlar...
Batılı şirketler ve yerli ittifakları Tekel'in kalkması için çabalarını bu tarihte başlattılar.
İsmet Paşa, 8.11.1928'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) diğer tarımsal ürünler konusundaki açıklamalarından sonra şöyle demişti:
"Tütün ürünümüz için bir özel noktayı arz edeceğim. Haklı şöhreti bütün dünyaya yayılmış olan tütünlerimizden yararlanmak isteyen bir çok ülke vardır ki; bu konuda uzmanlığı bilinen Tekel idaremizle işleme girişmek istiyorlar.
Bilirsiniz ki, Türkiye'de Tekel konusu özel bir yasa ile birkaç yıldan beri deneyim dönemindedir. Deneyimler, Tekel usulünün bu ülke için en doğru olduğunu kanıtlamıştır.
Beş yıl önce ülkeye 4-5 milyon TL gelir bırakan Reji, devlet elinde, içinde bulunduğumuz yılın gelirini 22 milyona bağlamak yolundadır. Görülüyor ki, devlet tekeli konusu bizim için çözüme kavuşturulmuştur. Durum böyle iken, Tekel'in geleceğinin belirsiz olacağı sanısı ile yararlı çalışanları sekteye uğratmak anlamsız ve zararlı oluyor."
İnönü'nün bu tarihi konuşmasından sonra Tekel üzerinde arzusu olan yabancıların ve onların yerli işbirlikçilerinin umutları kırıldı, Tekel'in gelişmesinin önü daha da açıldı, her geçen gün gelişmesini artırarak sürdürdü.
Yabancılar... Demirel.... Yeniden yeşeren umutlar!...
Tekel Cumhuriyet döneminde hızla gelişmesini sürdürdü; ta ki, 1979 yılında Süleyman Demirel hükümetinin programında yerli ve yabancı özel teşebbüse sigara üretimi ve dağıtımı konusunda imkan verilmesi yer alana kadar...
Bu hükümet programında yer alıştan sonra, yabancıların sigara için işbirlikçisi artık belli oldu...
Programda gerekçe olarak; sigara kaçakçılığının önüne geçilmesi, döviz kaybının önlenmesi ve yurt içi ihtiyacın karşılanması gösterildi. Yabancıların bu konuda işbirlikçi olarak seçtikleri Demirel, 12 Eylül cuntası ile birlikte siyasi yasaklı oldu. Ama yabancıların Tekel üzerindeki arzuları son bulmadı, aksine hız kazandı. (BB)