Bitişi çok yaklaşmış olan 2018’de yaşananlar henüz hafızalarımızda. Ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan çok da olumlu bir yıl geçirdiğimiz söylenemez.
Göstergeleri kısaca hatırladıktan sonra bunları yaşamdaki karşılıklarını da içerecek şekilde değerlendirelim.
Rakamlar ekonomi ile ilgili neler söylüyor?
- İşsizlik oranı %0,8 puanlık artış ile %11,4 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik arttı.
- İşsiz sayısı 2018 yılı Eylül ayında geçen yılın aynı ayına göre 330 bin kişi artarak 3 milyon 749 bin kişi oldu. İşsizlik önemli bir sorun olmaya devam etti.
- İşgücüne katılma oranı %54 olarak gerçekleşti. Erkeklerde işgücüne katılma oranı %73,5, kadınlarda %34,9 olarak gerçekleşti. İş arayanların sadece yarısı çalışabiliyor. İşgücüne katılım oranında kadınlarla erkekler arasında büyük bir uçurum var.
- Kayıt dışı çalışanların oranı %33,8 olarak gerçekleşti. Her üç kişiden biri sigortasız, iş güvenliğinden uzak, düşük ücretle çalışıyor.
- TÜFE'de bir önceki yılın aynı ayına göre %21,62 ve 12 aylık ortalamalara göre %15,63 artış gerçekleşti. Üretimde kullanılan hammadde, malzeme, enerji fiyatları önemli ölçüde arttı. Bu artışlar kısa sürede tüketici fiyatlarına da yansıyacak.
- Bir önceki yılın Aralık ayına göre en yüksek fiyat artışı %23,59 ile Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan, bölgesinde, bir önceki yılın Kasım ayına göre en yüksek artış %25,06 ile Mardin, Batman, Şırnak, Siirt bölgesinde ve 12 aylık ortalamalara göre en yüksek artış %17,50 ile Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye bölgesinde gerçekleşti. Bölgesel eşitsizlikler, dezavantajlar pek çok alanda sürüyor.
- İşgücü ödemelerinin gayrisafi katma değer içerisindeki payı %31,6 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin payı %51,8 'e düştü. Yaratılan katma değerin üçte birini ücretler, yarısını karlar oluşturuyor.
- Kişi başına milli gelir 2016 yılında 10.817 dolar, 2017 yılında 10.537 dolar iken 2018 yılında 8.715 dolara düştü. Bu, kişi başına milli gelirin 2018 yılında yüzde 17 azalması anlamına gelmektedir.
- ABD Doları 7 TL’nin üzerine çıkarak, TL karşısındaki en yüksek değere 2018 yılında ulaştı. Sanayi üretim endeksi bir önceki seneye göre % 2,7 azaldı, 2018’de konkordato ilan eden şirket sayısı 846'ya ulaştı, konut satışları bir önceki yıla göre yüzde 9.2 oranında azaldı. Gösterge faiz kabul edilen 2 yıllık devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) yüzde 26’larda seyrediyor. Kriz derinleşerek sürüyor.
- Bireysel kredi veya kredi kartı borcunu ödememiş gerçek kişi sayısı Ocak-Ekim 2017 döneminde 1 milyon 118 bin 091 kişi iken, 2018 yılının aynı döneminde 1 milyon 180 bin 885 kişiye yükselmiştir. Bireysel kredi veya kredi kartı borçlarını ödeyemediği için yasal takibe alınanların sayısı 62 bin 794 kişi artı.
- 2018 yılının ilk üç aylık döneminde kırmızı et ithalatı %675, canlı hayvanda %142, buğdayda %148 artış oldu. Gıda ve hayvancılık acil çözüm bekleyen sorun alanlarının başında geliyor.
Rakamların ekonomi için önemi nedir?
Üretim, tüketim, maliyet, fayda, fiyat, arz, talep vb. ekonominin temel kavramlarıdır. Bu ve benzerleri farklı birimlerle ifade edilen büyüklükler ve miktarlardır. Ekonominin temel bileşenlerinin sayılarla ifade edilmesi, anlaşılabilmesine ve karşılaştırılabilmesine yardımcı olur.
Ekonomik faaliyetler kimi zaman daha olumlu, kimi zaman daha olumsuz, ama sürekli değişen koşullarda gerçekleştirilir. Rakamlar ve istatistikler, ekonomik faaliyet sonuçlarının değerlendirilebilmesini, koşulların sonuçlar üzerindeki etkisinin ölçülebilmesini de olanaklı kılar.
Örneğin, kişi başına milli gelirin 2018’de azaldığı bilgisi tek başına anlam taşımaz. Azaldı ama ne kadar? Neye göre azaldı? Azaldığı haliyle yeterli mi? Daha önceki düzey yeterli miydi? Kişi başına milli gelir rakamlarının yıllar itibarıyla bir serisini oluşturmak, benzer ülkelerin rakamlarıyla karşılaştırmak, anlamlandırmayı kolaylaştıracaktır.
Kişi başına milli gelirin 2018 yılında %17 azaldığını ya da kişi başına milli gelirin 2018 yılında ABD’de 47.284 dolar, Brezilya’da 10.700 dolar düzeyinde olduğunu söylemek, bu konuda yorum yapmayı kolaylaştırır.
Rakamlar ekonomiyle ilgili neleri söylemiyor?
Ekonomik faaliyetler insanlar, insanların içinde yaşadığı doğa ve doğada yer alan tüm canlılar için yürütülür. Rakamlarla ifade edilen ekonomi bazen, kendi varoluş nedenlerinden uzaklaştırır bizleri. Rakamlar insandan, yaşamdan uzaklaşır, salt rakam oluverir, soyut, donuk ve soğuk…
- İşsizlik oranı %0,8 puanlık artış (yazıyla binde sekiz) gösterdi sözü yeterince irdelenmezse küçük bir artış izlenimi verebilir. Oysa artış 330 bin kişiye karşılık gelir. Çalışma isteğine/gereksinimine sahip olan yeni 330 bin kişi. Sayıdan insana döndüğümüzde, artık gençlik hayalleri, karşılanmak zorunda olunan ihtiyaçlar, sorumluluk sahibi olunan aile bireyleri ve ne çok şey geliverir aklımıza.
- Erkeklerde işgücüne katılma oranı %73,5, kadınlarda %34,9 dediğimizde, kadınların işgücüne katılımda dezavantaj sahibi olduklarını düşünürüz bir çabuk. Oysa büyük bir eşitsizliğin göstergesidir. İşgücüne katılamamak tanımlanmış toplumsal cinsiyet rollerinin pekiştiricilerinden birisi olabilir. Eve bağımlılık, gelir elde edememe, bilgi, beceri ve yeteneklerini çalışma yaşamında kullanamama, belki nedenle evliliği sürdürme zorunluluğu ve daha ne çok şeyin sebebi veya sürdürücüsü olabilir.
- 2018 yılında konkordato ilan eden 846 işletme çok gibi görünmeyebilir. Ne de olsa 1000 bile değil, ama her bir işletmede çalışanlar, onların aileleri, bu işletmelere mal veya hizmet sağlayanlar, kredili mal satmış ve alacağını tahsil edememiş olan satıcılar… Yan yana gelince kriz koşullarının oluşumunda sorumluluğu olmamasına karşın, bedel ödemek zorunda olan binlerce kişi…
- Tarım ürünleri ve et ithalatının artışı, yüzdesel bir artış değil sadece. Rakamların ötesine geçince, geçimini tarımla sağlayan yüzbinlerin işsizliği, verimli tarım alanlarının yerleşime konu olması, kötü kentleşme, çevre kirliliği, gıda güvenliği…
Örnekler çoğaltılabilir, ama tartışmanın amacının yeterince açıklandığını düşünüyorum. Lütfen yukarıda bazılarını yazdığım iktisadi gelişmeleri bir de bu gözle değerlendirir misiniz?
Sonuç yerine
Milli gelir, istihdam, büyüme, kriz, iş gücüne katılım oranı, enflasyon, faiz oranları, talep, kayıt dışı çalışma koşulları, esnek istihdam, ücretlerin-istihdamın cinsiyete göre farklılaşması… Hepsi iktisadi terimler, hepsi rakamlarla ifade ediliyor, hepsi istatistiksel analizlere konu oluyor. Ama en önemlisi hepsi insana dair. Yaşamı önemli ölçüde etkiliyor.
İktisadi faaliyetlerdeki önceliğin,
- insanların ve diğer canlıların daha mutlu, daha sağlıklı yaşaması,
- kaynaklara erişim ve paylaşım adaleti,
- sonraki kuşaklara yaşanabilir bir dünyanın bırakılması olduğunu ve sonuçlarının da bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
2019 yılının tüm insanlığı böyle bir yaşam kurgusuna daha yakınlaştıracak bir yıl olmasını dileklerimle… (AGY/EKN)