Radikal'in 2 Mayıs baskısındaki 1 Mayıs anlatısı oldukça ilginç. Söz konusu sayfa 1 Mayıs'ı üç sözcük ve üç fotoğrafla anlatmış. Westerne yaptığı gönderme açık. İyi, Kötü, Çirkin... Büyük puntolarla yazılmış ve sayfayı üçe bölen bu sözcüklere, beş fotoğraf eşlik ediyor.
İyi kategorisinde Taksim'deki Cumhuriyet Anıtı'nın çevresinde ve üstünde "ilk" defa 1 Mayıs'ı kutlayan (resmi izinli olarak kutlayabilen) işçilerin görüntüsü yer alıyor. Fotoğraf altı yazısında farklı işçi sendikaları ile birlikte Taksim'e çıkan 70 sivil toplum örgütünden ve onlara eşlik eden 5 bin kişiden söz ediliyor.
Kötü kategorisine iki ayrı fotoğrafla açıklık getirilmiş: İlkinde molotofkokteyli atan ve atmaya hazırlanan iki genç erkek bu eylemi yerine getirirken görülüyor; diğerinde ise sapanlarla taş atan genç erkekler. İlk fotoğrafa eşlik eden açıklamada vurgu işçilerle buluşmaları engellenen (polis tarafından engellendiği belirtilmemiş) kimi grupların (marjinallikle nitelenmişler) molotofkokteylleri, sapan ve taşlarla polise saldırdığı yazıyor.
Polis engelleyen rolünde aktif özne olarak temsil edilmemişken, göstericiler "polise karşı saldıranlar olarak" doğrudan şiddet eyleminin aktörleri olarak tarif edilmişler. İkinci fotoğrafın alt yazısı ise bu birincisinde açıkça kendini belli etmeyen iradeyi şeffaflaştırmış: "Taksim'e çıkmak isteyen bazı grupların asıl hedefi polisle çatışmak gibiydi...". Noktalama işaretleri Radikal gazetesine ait. Anlamlı bir vurguyu dile getiriyor olmalılar.
Üçüncü kategoride güvenlik güçlerinin "şiddet" içeren eylemleri çirkin nitelemesiyle sınıflandırmadaki yerini almış. İki fotoğraf bu kategorileştirmeyi anlaşılır kılma iddiasıyla yayınlanmış. İlkinde "polis çatışma yokken de saldırgan olmayan eylemcileri hırpaladı" vurgusu öne çıkmış, ayrıca diğer görüntüye istinaden polisin de çirkin manzara yaratan "marjinal gruplar" gibi davrandığına değinilmiş:
Görüntüde gaz bombasından kaçan bir gösterici var. Polisin şiddet kullanma yetkisi üstü örtük bir biçimde kabul edilmiş. Polis kendisine saldırıldığında hırpalar ya da döver önermesi fotoğraf altı yazısında içkin olarak dile getirilmiştir. Böylece şu genel yargı bir kez daha ortak iyi değer olarak tanımlanmıştır: Devletin güvenlik güçleri kendisinin iktidar olarak tanınmadığı, yani korku kaynağı olarak görülüp susulmadığı her an ve koşulda, şiddetle karşılık vermektedir, verebilir, bu meşrudur.
Hem Türkiye'de hem de Avrupa ülkelerinde bu tür 1 Mayıs görüntüleri iletişim araçlarında yer almıştır. Ama bizde bir de bu şiddetin meşru görülmesi hali söz konusudur. Caydırıcı polis caydırıcı olamadığında, sahip olduğu şiddet araçlarıyla saldırır şeklindeki önermeyi, gazetecilerin bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kabul etmesi gazetecilik mesleğinin ne olduğuna ve olması gerektiğine dair sorgulamaları harekete geçirmektedir.
Önce Düzen
Bu üçlü değer skalasıyla Radikal gazetesi aslında düzen ve nizam içinde şenlik havasında kutlanacak bir 1 Mayıs özlemini ya da beklentisini dile getirmiştir. Belki bunun o kadar tuhaf karşılanacak bir yanı yoktur. Ama düzen karşıtlarını ya da muhaliflerini doğrudan doğruya "marjinal" olarak nitelediği andan itibaren gazete, başkaldırıyı ve muhalifliği eleştiren ve yok sayan ya da önemsizleştiren bir söylemi dile getirmeye başlamıştır.
"Marjinal" (yani sayıca önemsiz ya da toplumsal istek ve arzuları pek kabul görmeyenler mi denmek istenmiş?) grupların yarattığı şiddet ile güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddet aynı düzlemde değerlendirilmiştir. Devletin meşru şiddet tekeline, standartlaştırma iradesine ve her şeyi-herkesi gözetleme ve denetim altına alma arzusuna şu ya da bu nedenle karşı çıkanlar hep olacaktır. Bu karşı çıkış da farklı vesilelerle kendini dile getirecektir.
Radikal'in üçlemesi sanki tarihin bu 1 Mayıs'tan neyi alıp arşive kaldıracağına daha şimdiden karar vermiştir. Öncelemiştir Tarih'in anlatacaklarını, "makul son" ifadesiyle. 1978'den bugüne alınan yol, bir sonla, Taksim'e çıkışla sonlanmıştır.
Aslında içinde yaşadığımız dünyayı ve küreselleşmenin yarattığı kabusları düşünüp "neyin sonu" diye düşünmemek elde değil. Gerçekten neyi marjinal olay neyi asıl olay olarak kabul edip etmeyeceğimiz üstüne kafa yormak gerekir. Kullanılan dil, ifadeleriyle birlikte aslında sürekli toplumsal ayrımları ve dışlamaları yeniden üretir ve meşrulaştırır. Radikal'in bu 1 Mayıs ilk sayfası düzene bir övgü olmanın ötesine geçememektedir.
Bu nedenle Taksim'e çıkmayı "başarmış" işçi sendikalarının merkezi iktidara karşı verdiği mücadele de bu düzen övgüsünde yeterince görülür kılınmamıştır. Belki de Radikal gazetesi kendisine böyle bir bazı önemli toplumsallıkları görülür kılma misyonu bile atfetmemektedir. İletişim araçlarının egemen politik, kültürel ve etnik-etik konumları ve söylemleri hep yeniden ürettiğini ya da meşrulaştırdığını söylerken, bunun sürekli bir anlamlandırma ve isimlendirme mücadelesi olduğunu da unutmamak gerekiyor. Bu mücadele de öyle "makul bir son"la sonlanacak bir mücadele değildir.(NTC/EÜ)
* Nilgün Tutal Cheviron, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi.