Queer Latin Amerika Sineması ya da Latin Amerikalı Queer Sinema, queer teori akademiye girdikten on yıl kadar sonra ortaya çıkan ve 2010’dan beri hızla gelişmeye devam eden bir alan.
2016’da Texas Austin Üniversitesi yayınlarından çıkan New Maricón Cinema: Outing Latin American Film[1] başlıklı inceleme alandaki bu ivmenin işaretlerinden biri.
Başlığında, İspanyolca’da “ibne” anlamında gelen “maricón” kelimesini kullanmayı seçmiş olan kitabın yazarı Vinodh Venkatesh, bu seçimini, Türkçe’de de yaşanan, queer’i başka bir dile çevirmenin zorluğuna bağlıyor.
Ayrıca kelimenin “cuir” gibi Hispanize edilmiş kullanımlarının sığdan öteye gidemeyeceğini iddia ederek bu kelimeyi kullanmayı seçtiğini belirtiyor. Bu agresif bir kelime gibi gözükse de, şüphesiz -yine Türkçe’de olduğu gibi- İspanyolca’da da queer’den daha çok semantik parametre çağrıştıran bir kelime.
Venkatesh’in altını her fırsatta çizdiği ise şu: Queer film yapımı bugün LGBTI+ hak mücadelesi sürecinin devam ettiği Latin Amerika’da son derece elzem ve sosyal farkındalığı artıran bir uğraş.
Queer Latin Amerika Sineması, özellikle içinde bulunduğumuz Pride ayında kendi coğrafyamız ile de birçok paralellik kurabileceğimiz, yakından bakmaya değer zengin bir dünya.
El beso de la mujer araña (1985, Brezilya-Amerika)
Seçkiye İngilizce dilinde çekilmiş bir filmle başlamak biraz tuhaf olsa da kült olduğu için es geçilemeyecek cinsten bir yapıttan söz ediyorum.
Örümcek Kadının Öpücüğü başlıklı film, Güney Amerika’nın bilinmeyen, faşist bir ülkesindeki acımasız bir hapishanede geçen bir drama.
Flamboyan bir vitrin dekoratörü olan Louis (William Hurt) ile solcu gazeteci Valentin (Raul Julia) aynı hücreyi paylaşan iki mahkûm. Sıkıntılarını gidermek ve biraz olsun eğlenmek için Louis Valentin’e sık sık sevdiği filmlerden hikâyeler anlatıyor.
Günlük hayatta karşılaşsalar hiçbir alakaları olamayacağı düşünülen bu ikilinin ilişkileri zamanla derinleşerek, gay-straight, feminen-maskülen, siyah-beyaz, fantezi-gerçek vb. ikili karşıtlıkları sinematografik anlatıda yıkıyor.
Tüm bunlar filmi bromance ve duygudaşlık hakkında karanlık, sıra dışı, his ve şiddet yüklü bir anlatı haline getiriyor.
Manuel Puig’in aynı adlı kitabından uyarlanan ve aynı yıl Cannes’da William Hurt’e en iyi erkek oyuncu ödülünü kazandıran film, halen dünyaca queer sinemanın köşe taşlarından biri olarak kabul ediliyor.
Fresa y chocolate (1993, Küba)
Çilek ve Çikolata dünya sinemasında, gay ve Kübalı bir erkek karakterin görünürlük kazandığı ilk film.
1979 Kübası’nda David ve Diego adındaki iki birbirinden çok farklı karakterin devrim yolunda, devrimci taraflarına, yakın kadrajdan bakıyor. Bir yandan David, özgürlük algısı Castro’nun reforme ettiği değerler vasıtasıyla şekillenmiş, eril ve opak bir karakter. İdealize edilmiş Kübalı devrimcinin vücut bulmuş hali de denebilir.
Diğer yandan Diego, özgürlüğü, maneviyat, arzu, cinsellik ve sanatın ifadesinde ve ifadesiyle mümkün gören eşcinsel bir erkek.
Örneğin José Lezama Lima ve John Donne gibi şairler okuyor, ki bunlar Küba’nın yerel ve yabancı edebiyat kanonuna girememiş, dışlanmış yazarlar. Bu bakımdan Diego, devrimin hâlihazırda dışladığı bir kişilik de aynı zamanda.
Filmde, karakterlerin bu çatışan üç ve iki boyutluluğu ve aralarında geçen retorik ve sanat konulu uzun diyaloglar vasıtasıyla “gerçek” devrimcinin David’den ziyade, has bireysel özgürlük adına konformiteyi kırmaya çalışan Diego olduğu vurgulanıyor.
Filmin queere göz kırptığı anlardan biri de karakterlerin arzuya yaptığı vurgu. Ayrıca cinselliğin, toplumun en temel ve belirleyici faktörlerinden biri olduğunun altı daima çiziliyor. Bu anlamda da zamanına göre avant-garde bir yapıya sahip denebilir. Aslen Senel Paz’ın El lobo, el bosque y el hombre nuevo [Kurt, Orman ve Yeni Adam] adlı hikâyesinin adaptasyonu olan Fresa y chocolate, zamanında çığır açmış ve yeniden okunmaya ve seyredilmeye değer bir film.
Y tu mamá también (2001, Meksika)
Geçen yıl Roma (2018) ile en iyi yönetmen Oscar’ını alan ve kendinden çokça bahsettiren Alfonso Cuarón’un olgunlaşma dönemi filmi Y tu mamá también. Genellikle coming-of-age filmi ya da teen-drama olarak geçse de, bence tanımlanması oldukça zor bir film. Çünkü “sex”, “uyuşturucu” ve “Meksika” kelimelerini aynı cümlede kullandığı halde bu işi margaritaya, chipotleye, insan kaçakçılığına, yoksulluğa ya da burritoya indirgemeden yapan bir film.
Çünkü arkadaşlık, yoldaşlık, duygudaşlık, aşk kavramlarının geçişkenliğini, son derece tipik ve sıkıcı iki heteroseksüel ergenin yabancı bir kadınla tesadüfi yakınlaşması üzerinden ören bir belgesel-hikâye.
Gael García Bernal ve Diego Luna bu iki arkadaşı canlandırıyor. Julio orta-sınıf bir aileden gelen ve Meksika’nın en tanınmış devrimcilerinden Emiliano Zapata ile aynı soyadı paylaşan bir genç. Onun tam zıttı Tenoch ise babası yüksek rütbeli bir politikacı olan, fakat adı bir zamanlar Aztek İmparatorluğu’nun başkenti olan Tenochtitlan’ı çağrıştıran bir karakter. Cuarón bu ilginç paradoksu, Roma’da daha kapsamlıca açarak işleyeceği Meksikalı milli kimliği sorunsalına atıf olarak kuruyor. Sonradan öğreniyoruz ki ailesi Tenoch’a aslen Hernán ismini vermek istemiş. Fakat Meksika’yı kolonize eden Hernán Cortés’i çağrıştıracağı ve milliyetçi değerlere ters düşeceğinden vazgeçmişler. İki arkadaş davet edildikleri bir düğünde sarhoşken, Tenoch’un kuzeninin eşi Luisa’yı, gideceklerini uydurdukları “Boca del cielo” [Cennetin Ağzı] adlı hayali plaja davet ediyorlar. İş o ki soyadı Cortés olan Luisa daveti kabul ediyor ve “yolculuk” başlıyor.
Bir tema olarak arzu, yolculuk esnasında ve film boyunca anlatıdaki dördüncü baş karaktermişçesine ortada, elle tutulur halde. Yolculuk boyunca birçok yerde duraklayıp Meksika’nın farklı kesimlerinden insanlarla tanışıyorlar. Boca del cielo’ya varmaya yakın poliamorik tema yükselişe geçiyor. Daha fazla spoiler vermeden şunu söyleyerek bitireyim: Y tu mamá también erotik olduğu halde komik ve dramatik olmayı başarabilen, içinde birçok insanlık durumu barındıran, türsüzlüğüyle türüne ender rastlanan bir film.
Tan de repente (2002, Arjantin-Hollanda)
Türkçe adıyla Aniden, Buenos Aires’teki sıkıcı hayatı punk lezbiyen bir çift tarafından kaçırılınca aniden değişen Marcia’nın hikâyesini anlatıyor.
Başa bela her türlü işe bulaşıyor gibi gözüken Mao ve Lenin’in Marcia’yı neden kaçırdığı filmin başlarında bir muamma olarak kalsa da, üçlü arasında yeşeren ve karakterlerin bireysel olarak büyümelerine sebep olan queer ilişkileri, filmin asıl temasını oluşturuyor.
22. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde de gösterilmiş ve izleyicileri sevenler-nefret edenler olarak ikiye bölmüş olan Tan de repente, queer sinema denilince çoğunlukla gay erkek çift dramlarının çoğunlukta olduğu günümüzde lezbiyenliğe görünürlük kazandırması bakımından yine de gönüllere su serpen cinsten denebilir.
XXY (2007, Arjantin)
Yalnızca Latin Amerika değil, dünya sinemasında intersex bireyleri konu alan ender projelerden biri XXY. Ailesinin baskısıyla bir kız çocuk gibi yaşamaya ve erkeklik hormonlarını bastıracak ilaçlar almaya zorlanan bir intersex bireyin, Alex’in etrafından gelişen bir hikâye.
Aile sosyal baskı endişesinden Uruguay’ın ıssız bir sahil kasabasına taşınır ve izole bir hayat sürmeye başlarlar. Ne var ki Alex süreciyle ilgilenen doktorun oğluyla yakınlaşmaya başlayınca işler değişir.
Cannes’dan birçok ödülle dönen filmin senaryosu, sonraki filmlerinde queer temaları işlemeye devam edecek olan Lucía Puenzo tarafından sosyal normlara ve konformiteye yöneltilmiş ağır bir eleştiri.
Pelo malo (2013, Venezuela-Peru-Arjantin)
“Pelo malo” ya da “kötü saç”, Venezuela ve Karayipler’de Afrika kökenli Latinler için kullanılan bir ifade. Bu nedenle buralarda yaşayan birçok Afro-Latin güzellik standartlarına ayak uydurabilmek ve konform edebilmek adına saçını düzleştirmeyi seçiyor. Hatta bu nedenle güzellik endüstrisi Venezuela’da en iyi durumda olan sektörlerden biri.
Caracas’ta yaşayan Junior da kalın, kıvırcık ve koyu saçlarına gizlenmiş karışık etnik geçmişini düzleştirme yöntemiyle gizlemeye çalışan küçük bir oğlan. Film boyunca yağlardan mayoneze birçok absürt yöntem deniyor ve ailesini sinirlendiriyor.
Filmin açtığı ayrı bir tartışma da cinsellik ve toplumsal cinsiyet rolleri dahilindeki sosyal beklentiler. Junior’ın baş etmeye çalıştığı şey saçının ötesinde ailesi, arkadaşları, öğretmenleri, tüm çevresi ve toplumun yekûnu. Tabii ki ne yaparsa yapsın saçlar düzleşmiyor. Bunlar olurken aklımda mütemadiyen şu meşhur slogan çınladı: “Not everything is straight!”
Hoje Eu Quero Voltar Sozinho (2014, Brezilya)
İngilizce başlığıyla The Way He Looks, ergenlik çağındaki görme engelli Leonardo’nun hayatına yoğunlaşan bir drama. Kapalı denebilecek dünyasını çoğunlukla en yakın arkadaşı Giovana ile paylaşan başkarakterin hayatı Gabriel adlı karakterin gelişiyle renk değiştiriyor.
Daniel Ribeiro imzalı film, tematik olarak queer çalışmalarındaki engellilik kesişim kümesine de düşen filmlerden biri.
Desde allá (2015, Meksika-Venezuela)
2015 Venedik Altın Ayı kazananı Öteden, fantezisi genç oğlanları evine getirip sadece soyunmalarını izlemek olan takma diş ustası orta yaşlı Alfredo’nun genç Luis ile ilginç ilişkisini konu alıyor.
Yönetmen Lorenzo Vigas kuru bir yaş-farkı dramasından ziyade, vahşi bir reddediş ve çatışmanın sonradan kendini nasıl bir yakınlığa bırakabileceğini, cinsellik ve duygudaşlığın ne denli bir madalyonun iki yüzü olduğunu anlatmaya çalışmış. Çıktığı vakit, Gaspar Noé’nin art-house Love’ı ile çokça karşılaştırılan film, söylenmeyenlerin varlığıyla söylenmek istenenlere işaret eden bir sof-core. Cevabı olmayan soruları sevmeyen biriyseniz zorluk yaşayabilirsiniz.
Una mujer fantástica (2017, Şili)
Yalnızca seçkiyi oluşturduğum film kategorisinde değil, dünya sinemasında başarı kazanmış bir filmle bitireyim: 67. Berlin Film Festivali’nde en iyi senaryo ödülünü alan Muhteşem Bir Kadın.
Filmde, hayatını Santiago’da garsonluk ve şarkıcılık yaparak kazanan trans kadın birey Marina’nın kendinden yaşça büyük sevgilisi Orlando’nun ölümüyle başına gelenler anlatılıyor.
Türü cinayet-gerilim-dram olarak geçen filmin bu üç boyutunu da, yine olguların kendisinden çok toplum oluşturuyor: toplumun cinayeti, toplumun gerilimi, toplumun dramı. Başkarakter Maria, Hector Lavoe’nin Periodico de ayer şarkısını seslendirdiği sekansta izleyenlere şunları söylüyor:
Senin aşkın dünün gazetesi gibi
Kimsenin okumaya tenezzül etmediği
Sabah çıktığı vakit etkileyici
Öğlen çoktan bilinen
Akşam hepten unutulan haberlerle dolu içi
Senin aşkın dünün gazetesi gibi
[Tu amor es un periódico de ayer
Que nadie mas procura ya leer
Sensacional cuando salió en la madrugada
A medio día ya noticia confirmada
Y en la tarde materia olvidada
Tu amor es un periódico de ayer]
Bu yazıya dahil ettiğim filmler, yazının başında belirttiğim maricón sinema başlığına sığan filmler değil. Latin Amerika’nın farklı ülkelerindeki gay ve lezbiyen bireylerin hayat durumlarına değiniyor olsalar da tematik olarak bunu aşıyorlar. Çünkü engellilik, poliamori, yaş-yaşlılık, çocukluk, trans/transition ve birçok özetlenemeyecek insanlık durumunu kurgusal düzlemde aktarmaya çalışmışlar. Queer’e yalnızca sinemada, Latin Amerika’da, ya da Latin Amerika Sinemasında değil, tüm dünyada ihtiyacımız var.
---------------------------------------------------------
Kaynaklar
Foster, David William. Queer issues in contemporary Latin American cinema. University of Texas Press, 2009.
Subero, Gus. Queer masculinities in Latin American cinema: Male bodies and narrative representations. IB Tauris, 2013.
Venkatesh, Vinodh. New Maricón Cinema: Outing Latin American Film. University of Texas Press, 2016.
Hector Lavoe, Periodico de ayer: https://www.youtube.com/watch?v=9mMNnfh2vGo
[1] Venkatesh, Vinodh. New Maricón Cinema: Outing Latin American Film. University of Texas Press, 2016.