Fotoğraf: Anadolu Ajansı (Arşiv)
Rusya gibi çoğu ülkeler tarihi miraslarla şekilleniyor. Bununla birlikte, bireyler, devleti, kültürünü ve ulusal kimliğini şekillendirmede daha büyük bir rol oynayabilir.
Rusyalı liderler söz konusu olduğunda, devrimci reformları başlatan ve Rusyalılar için “Avrupa'ya açılan bir pencere” açmayı başaran Büyük Petro'ydu.
Batılılaşma sürecini devam ettiren de Elizaveta Petrovna oldu. Serfliği ortadan kaldırarak Rus İmparatorluğu’nun sosyal ve politik durumunu değiştiren II. İskender’di.
Daha sonra Vladimir Lenin, Joseph Stalin ve Mihail Gorbaçov’un komünist fikirleri ve eylemleri, Rusya'nın ve Rusya kimliğini önemli ölçüde şekillendirdi.
Bugün, Vladimir Putin’in birçok kişinin “Putinizm” olarak adlandırdığı vizyonuna dayanarak Rusya gücünü ve uluslararası varlığını yeniden inşa etmeye çalıştığını görüyoruz.
Putin ve edebiyat
Rusya gibi bireylerin devlet politikaları üzerinde büyük etkiye sahip olduğu bir ülkede, Rusya başkanının ülkesine ilişkin vizyonu, ülke tarihine ve değerlerine ilişkin anlayışı, geçmiş kişisel deneyimlerinin yanı sıra siyasi yaşamda belirleyici bir faktör haline geliyor.
Putin artık sadece devlet başkanı değil, birçoklarının gözünde “Rusya'nın kendisi” haline geldi. Eski Rus parlamenter Sergey Markov, Rusya’nın “zayıf kurumlara ve çok güçlü bir lidere sahip olduğunu” düşünürken haklıydı bunda.
Bu nedenle Putin, Rus kurumlarından daha üstün ve daha güçlü kabul ediliyor. Putin olmadan Rusya kurumları ülkenin birliğini ve sosyal istikrarını sağlayamayacak çöküşe doğru gidiyor olabilir.
Rusyalı filozof Alexander Dugin başta olmak üzere, büyük edebiyatçı Dostoyevski, Ivan Alexandrovich İlyin, Nikolai Alexandrovich Berdyaev, Alexander Isaac Solzhenitsyn, Vladislav Yurievich Surkov gibi şahsiyetler Putin’in konuşmaları, yazıları, röportajları, siyasi ve kültürel kararları, ona yakın kişilerin en önemli sözleri ve yazıları takip edilerek seçiliyor.
Dugin’e göre, “Rusya Avrupa’nın bir parçası veya Asya’nın bir uzantısı değildir. Kendi içinde bağımsız bir dünya, Avrasya denen bağımsız bir jeopolitik, manevi-tarihsel gerçekliktir.
Dugin, Rusları “bir imparatorluğun insanları ve bu insanların kaderi, medeniyetin genişlemesi ve Rus İmparatorluğunun inşası” olarak tanımlıyor.
Rusyalı filozof Nikolai Berdyaev ise şöyle diyor:
“Rus halkı Batı Avrupa’dan bir halk değildir. Rusya halkının ruhu, doğu-batı dünyalarının iki akımı ile çarpıştı ve karıştı. Bu yüzden karmaşık ve iç içe geçmiş bir ruhtur.”
Putin, Rusyalı kimliğinin doğu ve batı medeniyetlerini harmanlayan eşsiz bir kimlik olduğunu söylerken, birden çok kez bahsettiği şey buydu.
Rusya'yı kurtarmak
Yukarıda bahsettiğimiz isimlerin inandığı Rusya, yayılmacı değil, medeni anlamda İmparatorluk Rusya'sıdır. Bu nedenle Rusya’nın doğal konumu, dünyanın dört bir yanındaki farklı medeniyetlerin oluşturduğu küresel bir sistem içindedir.
Belki de Putin, kariyerinin Rusyalı filozof Ivan Ilyin’in “Rusya’nın misyonu, Rusya’yı kurtaracak. Kötü olanı yenecek büyük bir lider üreterek medeniyeti ve iyiliği korumaktır” diyerek ortaya koyduğu ülkesinin hedefine ulaşmasını istiyor.
Şimdiki Rus devlet yapısını şekillendiren bu kişiler, komünizme karşı düşmanca veya şiddetle eleştirel konumlarıyla da biliniyor. Öyle ki bu kişiliklerden bazıları anti-komünist konumları nedeniyle Rusya dışına sürgün edilmiştir.
Bu şahsiyetlerin çoğu, dini kimlik Rusya’nın kimliğinin bir parçası olduğundan, Rusya’nın birincil rolünün Ortodoks Kilisesi’nden kaynaklanan ve bu nedenle ilahi bir mesaj taşıyan bir rol olduğuna inanmaktadır. Bolşeviklere karşı ve Sovyet Rusya’nın kurulmasına karşı savaşan Beyaz Ordu’nun komutanı General Anton Denikin, Bolşevik devriminin Yahudilerin işi olduğuna ve Ortodoksluğa yönelik olduğuna inanıyordu.
Berdyaev’e gelince, Rus fikrinin müreffeh bir kültür ve büyük bir krallık fikri değil, daha çok Tanrı’nın Krallığının eskatolojik fikri olduğuna inanıyordu.
Rusya'nın yeminli düşmanı
Dugin, “her türlü grup kimliğinden özgürlük ve kurtuluşta ısrar eden liberalizm” karşısında dine bağlılığın Rusya için gerekli olduğuna inanıyor.
Dini reformların bayrağını kaldıran Rus siyasetçi Peter Stolypin bile, Rusya’nın, hükümetin din işlerinde önemli bir rol oynamaya devam edeceği bir Hıristiyan ülke olarak kalması gerektiğine inanıyordu. Rusya’nın izlediği yolun benzersiz olduğuna ve Ortodoks Hristiyanlığın Rusya’nın ayırt edici unsurlarından biri olduğuna inandığı için Putin de buna inanıyor.
Son olarak, bu şahsiyetler Ukrayna’nın Rusya’dan ayrılma tehlikesi konusunda hemfikirdir. Anton Denikin, “İster gerici ister demokrat, ister cumhuriyetçi ister otoriter olsun, hiçbir Rusya modeli Ukrayna'nın ayrılmasına izin vermeyecektir” diyor.
Denikin, Rusya’nın ülkesini zayıflatmak için yurtdışındaki düşmanları tarafından Ukrayna’daki ayrılıkçılığın teşvik edildiğine inanıyordu. Ukrayna konusu, Rusya’nın önde gelen aydınları da pek farklı düşünmüyor. Ukrayna’nın Rusya’dan ayrılmasıyla ilgili herhangi bir konuşmanın “Rusya’nın yeminli düşmanı haline getireceğini” düşünüyorlar.
Dugin, yazılarından birinde şöyle diyor:
“Batı, Rusya’nın gerçek tarihi hakkında çok az şey biliyor veya hiçbir şey bilmiyor. Bazen Sovyetler Birliği’nin tamamen komünist bir oluşum olduğunu ve Ukrayna, Kazakistan veya Azerbaycan gibi ülkelerin Sovyetler Birliği’nden önce bağımsız olduğunu ve Bolşevikler tarafından fethedildiğini veya Sovyet devletine katılmaya zorlandığını düşünüyorlar.”
“Gerçek şu ki hiçbir zaman bu şekilde var olmadılar ve Rusya İmparatorluğu içindeki idari bölgeleri herhangi bir siyasi veya tarihsel anlamı olmadan temsil ettiler. Bu ülkeler mevcut sınırları içinde yapay olarak ancak Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ve bu çöküşün bir sonucu olarak yaratıldılar”.
Putin ise Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonunun başlamasından kısa bir süre önce, Ukrayna’nın kendi başına bağımsız bir ülke olarak varlığını reddettiği ve Ukrayna’nın Rusya’nın sadece komşu bir ülkesi değil, ayrılmaz bir parçası olduğunu söylemişti.
Putin’in Rus tarihi, medeniyeti ve değerleri ile yakından bağlantılı bir figür olduğu söylenebilir. Liberalizmden ve onun yansıttığı fikirlerden uzaktır. Zaman zaman pragmatik olabilir ama aynı zamanda muhafazakardır ve zaman geçtikçe muhafazakar kişiliği giderek daha belirgin hale gelir.
Putin’in önceki siyasi elitlerin deneyimlerinin mükemmel bir okuyucusu olduğuna ve ayrıca Rusya İmparatorluğu ve Sovyetler Birliği boyunca yaşamış entelektüel elitlerin önerileriyle çok ilgilendiğine de şüphe yok.
Özellikle Putin Rusya’da yenilenmenin gerekli olduğuna ikna olduğundan, ancak Rus köktenciliğiyle çelişmeyecek şekilde ve Rusya’nın tarihsel konumuna ilişkin net bir vizyonu gerektirir.
(ÖÇ/EMK)
Yararlanılan kaynak için buraya bakabilirsiniz...