Birçok kaynakta postmarksist kavramcı olarak adlandırılan, polisçe İtalya'da 1970'lerde etkin olan Kızıl Tugaylar'ın gizli lideri olmakla suçlanan ve halen hapiste yatan Antonio Negri, Marksist radikal solun önemli bir ismi. Negri son çalışmalarında Marksizm ile postyapısalcı düşünce (özellikle Deleuze ve Foucault) arasında köprü kurmaya çalışıyor. Negri, 1970'li yıllarda yayımlanan yazılarında fordist üretim modeline dayalı geleneksel fabrika işçiliği devrinin kapanmakta olduğunu gözlemlemişti. O dönemde ve kısmen bugün de uvriyerizmi (işçicilik) öne çıkaran görüşleriyle tanınan Negri, tüm toplumun içine dağılmış yeni bir zihinsel emek gücünün, toplumsallaşmış işçinin ortaya çıktığını belirtiyordu. Yeni işçi sınıfı ev kadınlarını, çırakları, yoksul öğrencileri, işsizleri ve tüm dışlanmışları da kapsamaktaydı. Negri'nin de içinde olduğu otonomist olarak adlandırılan hareket, tüm ezilenleri Ortodoks olmayan özerk örgütlenmeler temelinde komünizm hedefine yönelik olarak örgütlemeyi amaçlıyordu. Negri, Felix Guattari ile birlikte yazdığı Bizim Gibi Komünistler adlı kitapta postmodern toplumda baskı altındakilerin oluşturduğu çokluğun kendi içindeki özgürlükçü iletişimin imkanlarını araştırmaktaydı.
Negri'nin Michael Hardt ile birlikte yazdığı ve geçtiğimiz yıl İngilizce olarak yayınlanan İmparatorluk adlı kitap, Negri'nin yeni küresel kapitalizme ve onun içinde geliştiği postmadern topluma yönelik görüşlerini kapsamlı bir biçimde sunuluyor. Negri kitabı yazarken Marx'ın Kapital'ini ve Deleuze ve Guattari'nin Bin Yayla'sını kendilerine model aldıklarını söylese de, kitap kapsamlı bir ekenomik analizi içinde barındırmıyor. Zaten Negri de kendisiyle yapılan bir söyleşide bu konudaki bir soru üzerine ekonomi - siyaset kitabı yazmadıklarını, sadece postkolonyal, postnasyonal gerçekliği anlamaya çalıştıklarını söylüyor. Bununla birlikte Negri küreselleşmenin yeni ekonomik boyutu ile ilgili ilginç saptamalar yapmaktan geri durmuyor. Yazara göre 20.yy'ın başlarında egemen olan klasik emperyalizm modeli, günümüzde yerini ulus-devletlerin egemenliklerinin zayıfladığı, küreselleşmenin tek bir dünya pazarı yarattığı bir impararorluk sistemine bırakmıştır. Eski emperyalizm döneminde sermayenin ve malların serbest akışını engellemeyen gümrük ve kambiyo rejimleri, himayeci ekonomik politikalar, katı iş yasaları yeni küresel kapitalizmde deregülasyon politikalarıyla ortadan kaldırılmaktadır. Sermayenin toplumsal hayatın üretimine doğrudan el koymasıyla birlikte siyaset ve kültür, üretim ilişkilerinin bir parçası haline gelmiştir. Üretimin yersiz yurtsuzlaşması coğrafi bir sabit mekana bağlı olamaktan çıkarak ulus-aşırı bir nitelik kazanması ile birlikte büyük fabrika işçiliği dönemi kapanmış, esnek, küçük ölçekli üretimin ağırlıkta olduğu yeni bir döneme geçilmiştir. Postmodern kapitalizmin özelliği, kol emeği fabrika yerine maddi olmayan emeğin, fabrika üretimi yerine iletişim sektörünün ön plana çıkmasıdır.
Negri'nin yukarıdaki paragrafta aktardığım görüşleri postmodern toplumu inceleyen birçok kuramcının yaklaşımından çok da farklı değil. Ancak diğer teorisyenlerin çoğu küresel kapitalizmin yarattığı koşulların emekçilerin ortak mücadelesini imkansız hale getirdiğini öne sürerken Negri tersini düşünüyor. Bence bunun önemli bir nedeni, Negri'nin uvriyerizmi ve bununla ilişkili olarak ilerlemeci tarih anlayışını kısmen de olsa hala savunuyor olması. Negri'ye göre kapitalist toplumdaki her yeniden düzenleme işçi sınıfının tabandan gelen talebi sonucu gerçekleşmiştir. Eski işçi sınıfı sendikayı, partiyi, sosyal refah devletini sisteme dayatmıştır. Birbirini izleyen farklı sınıf güç kazanmıştır. Postmodern kapitalizmin gelişmesi kolektif, dayanışmacı emek gücünün özgürleşmesinin koşullarını yarattığı için olumludur. Artık yok olmakta olan geneksel işçi sınıfına yönelik bir nostalji duymamak gerekir. Yeni küresel kapitalizm yaygın bir toplumsal iletişim ağı yaratarak, internet, cep telefonu vb. iletişim araçlarını kullanıma sokarak devrimci, isyankar, üretken öznellikler çokluğunun oluşmasına imkan sağlamıştır. Böylece imparatorluğun nesnel koşullları, küresel kominizmin karşı imparatorluğunun üzerinde yükseleceği zemini hazırlamıştır. Kapitalizm bugüne kadar işçi enternasyonalizmi karşısında hiç bu kadar zayıf olmamıştır. Emeğin bir fonksiyonu olan sermaye, yani ölü emek günümüzde canlı emeğin kolektif, yaratıcı gücünün tehditi altındadır.
Eskinin disipliner, temsili toplumundan postmodern döneme tekabül eden kontrol toplumuna geçişle birlikte temsili olmayan, mutlak, doğrudan demokrasinin gerçekleşmesi olanaklı hale gelmiştir. Ezilenler çokluğunun kurucu iktidarı, varolan kurumları demokratikleştirerek değil; yeni, alternatif kurumlar oluşturarak gerçekleşebilir. Günümüzün muhalefeti birbirinden farklı çevrelerden, gruplardan oluşmaktadır ve tek bir kimlik altında tanımlanması mümkün değildir. Önemli olan çok sayıda ve dağınık küreselleşme karşıtı direnişlerin arasındaki iletişimin güçlendirilmesi ve bunların kolektif bir muhalefet hareketini oluşturabilmesidir.
Negri'nin özgürlükçü Marksizmi Ortodoks Marksizm'den oldukça farklı yanları içinde barındırılıyor. Negri'ye göre ulus-devletten küresel pazarın politik düzenlemesine geçilmesiyle birlikte ulusal egemenlik, bağımsızlık gibi eski muhalif sloganlar anlamını yitirmiştir. İç ve dış arasındaki farkın ortadan kalkmasıyla birlikte ulusal işçi devrimleri çağı bitmiştir. İmparatorluğun toprağa bağlı bir merkezi, sabit sınırları yoktur. Ulusal ekonomiyi ve toplumsal hayatı yönetmede eskiden sahip olduğu özerk gücü yitiren ulus-devletin yeni işlevi, küresel kapitalizmin yerel güvenlik görevlisi olarak hizmet etmektedir. Küresel iktidar merkezsizi dağınık ve yersiz yurtsuzlaştırıcı bir niteliğe sahiptir. Postmodern kapitalizm farkı, hareketliliği, melez kimlikleri, çeşitliliği, hızlı dolaşımı, çoklu mübadeleleri yaratır.Öte yandan tüm bunlar küresel muhalefetin mücadelesine de hizmet edebilir. İmparatorluk esnek hiyerarşileri yönetir, farkı ve çeşitliliği tüketimin bir parçası haline getirirken küresel antikapitalist muhalefet kendi farklılıkları radikal kanallar içinde ifade ederek postmodern konformizme meydan okur.
Zizek'in 21. yüzyılın Komünist Manifestosu olarak nitelediği İmparatorluk'ta Negr, heterojen ve göçebe bir militanlığı savunuyor; sadelikten, masumiyetten, komünist olmanın coşkusundan bahsediyor. Negri'nin naif sayılabilecek iyimserliği, kapitalizmin nesnel koşullarının ezilenlerin kurtuluşunun imkanlarını neredeyse otomatik olarak yaratacağına duyduğu inanç, bireysel farklılıkların politikleşmesini özel hayat düzeyinde incelemeye yanaşmaması, analitik olmaması gibi nedenlerle eleştirilebilir belki. Ama Leninist öncü anlayışını reddetmesi, dışlanmışların otonom hareketlerini savunması, Marksizm'in ulusalcı yorumlarına prim vermemesi, teoriyi muhalefetin işini kolaylaştırarak bir alet kutusu olarak ele alması, ' devrimci geçmişin' nostaljisine saplanıp kalmayarak radikal dönüşümün imkanlarını toplumsal hayatın ürettiği yeni biçimler içinde araması, kolektif dayanışmayı monolitik bir yoğunlaşma olarak değil, farklılıklarını koruyan öznelliklerin oluşturduğu 'iletişim içindeki çokluk' olarak düşünmesi Negri'yi heterodoks Marksizm'in önemli kuramcılarından biri kılan nedenlerden birkaçını oluşturuyor.