Şanlı Gezi Parkı Direnişi’nde kullanılan gazlardan biri, oldukça farklı. Birçok eylemci, turuncu renkte olan ve insan üzerindeki etkileri açısından biber gazıyla farklılaşan bu maddenin portakal gazı olduğunu düşünüyor.
Bu konudaki bilimsel çalışmalar sürerken, bu maddenin portakal gazı olduğunu varsayalım ve onun Amerikan askerleri ve Amerikancı Güney Vietnam hükümeti tarafından Vietnam halkı üstünde kullanıldığını anımsatalım. Gezi Parkı Direnişi’nden yıllar önce, Portakal Gazı’nın bu savaştaki kullanımıyla ilgili bir inceleme hazırlamıştım. Onu daha sonra, Prof.Dr. Serdar Değirmencioğlu ile genişlettik ve yakında bir uluslararası konferansta sunacağız (The 14th SCRA (Society for Community Research and Action) Biennial Conference).
Bu yazıda, bu ilk incelemeden kimi bölümlere yer verip ondan sonra Saygon-İstanbul benzetmesi yaparak, AKP hükümetinin yalnızca faşist değil (Gramsci’nin Kuzey İtalya-Güney İtalya ilişkileri bağlamında belirttiği gibi) aynı zamanda bir iç-sömürgeci olduğu tezini işleyeceğim. Zamanı dar olanlar, doğrudan, sonuç bölümünü okuyabilir.
Vietnam-Amerikan Savaşı’nda, 4 milyonu sivil olmak üzere 7.5 milyon Vietnamlı ölürken; savaştan sonra 40 bin Vietnamlı, patlamamış bombalardan öldü; birçokları, yaralandı ya da uzuvlarını yitirdi. Savaşın etkileri bu kadarla kalsa yine iyiydi. Amerikan Ordusu, ‘Operation Ranch Hand’ adı altında, 1961-1971 arasında Güney Vietnam’ın onda biri kadar büyük bir bölgeye (yaklaşık 17 bin km2; 10 İstanbul büyüklüğünde) 80 milyon litre Portakal Gazı (PG, Agent Orange) sıktı. PG, zehirli bir bitki (ve gerçekte insan) öldürücü; Vietnam-Amerikan Savaşı sırasında direnişi kırmak için kullanılıyor. Güney Vietnam’ın yabanıl ormanlarında gerillalar bir görünüp bir kayboluyorlar. Amerikan Ordusu’nun çözümü, oldukça ‘bilimsel’: Birçok yeşil alana PG ve diğer zehirler sıkılıyor ki; ağaçlar, yapraklarını döküp gerillayı açığa çıkarsın. Diğer amaçlar ise, verimli toprakları ekin ekilemez duruma getirip böylece gerillanın beslenme kaynaklarını ortadan kaldırmak ve bölgeyi yaşanmaz duruma getirmekti.
Amerikan uçakları ve helikopterleri, bu zehirli kimyasalları çok geniş alanlara havadan sıkarken, sivil-asker/gerilla ayrımı gözetilmedi. Zaten “tüm köyler düşmandı”. Etkilenen bölgelere bir kere değil defalarca en yüksek dozda PG sıkıldı. PG ve diğer zehirli kimyasallardan 4.8 milyon Vietnamlı etkilendi. Bu, Güney Vietnam’ın toplam nüfusunun dörtte biriydi. PG’nin ana maddesi olan dioksinin, Vietnam-Amerikan Savaşı sırasında 25,585 köye ve mezraya sıkıldığı sanılıyor.
İnsanlık tarihinde üretilmiş en zehirli gazlardan biri olarak değerlendirilen PG’nin kalıcı etkileri var. Toprağın gazdan tümüyle arınması da olanaksız. PG etkileri, ölümden de beter: Gaza doğrudan ya da yemek ve su dolayısıyla dolaylı olarak maruz kalmış ana-babalardan olma binlerce az görünür türden engelli doğum oldu ve bu engelli doğumlar, üçüncü kuşakta da sürüyor. Gaza maruz kalmışların kanserden ölme olasılığı, maruz kalmamışlara göre % 30 fazla. Ayrıca, PG, sinir sistemi, sindirim sistemi, dolaşım sistemi, solunum sistemi vd. ve deri hastalıklarına neden oluyor. Bugün Vietnam’da 3 milyon PG mağduru olduğu sanılıyor.
Vietnam-Amerikan Savaşı’nda PG üreten ve sağlayan 37 Amerikan şirketi var. En büyük 7 üretici şunlardı: Dow Chemical, Monsanto, Uniroyal, Hercules, Diamond Shamrock, Thompson Chemical ve T.H. Agriculture ve Nutrition. En büyük 2 üretici ise, Monsanto ve Dow’du. Günyüzüne çıkarılan gizli ABD belgelerine göre, Amerikan şirketleri, 1965’te bile, PG’nin insanlar üzerindeki etkilerinin farkındaydı; yine de bunu üretip Amerikan Ordusu’na sattılar. Dioksin üreten işçilerin hastalıkları, kamuoyundan gizlendi. Şirketlerin araştırmacıları, kimi araştırmaların sonuçlarını gizledi; verilerle oynadı; sahte bulgular üretti. Bu belgelere göre, PG üreticileri, dioksinin etkilerini bilmelerine karşın, bu maddeyi kullandılar; çünkü dioksinsiz üretim daha pahalıydı ve üretimi daha uzun sürüyordu. Diğer şirketler, zararlı etkileri nedeniyle, dioksini üretimde kullanmazken, sorumlu şirketler, kullandılar. 2009’da ABD’li PG mağduru Vietnam gazileri, bu bilgiler ışığında, Dow ve Monsanto’ya yeniden dava açtı. Gazilere göre, ordunun, dioksinin etkilerinden haberi yoktu; sorumlu, ordu değil üretici şirketlerdi. Bu görüş, PG’nin sıkılışının ilk dönemlerinde doğru olabilir: Ordu, PG’nin olumsuz sonuçlarını bilseydi, askerlere özel tedbir talimatları verecekti; yoksa, kendi askerini zehirleyecek bir maddeyi çıplak elle kullandırtmazdı. Ancak, daha sonraki dönemlerde, PG’nin etkisi, ordu tarafından da bilinmesine karşın, Vietnam’da kullanımı sürdürüldü; çünkü nasılsa, PG işi, Güney Vietnam Ordusu’na devredilmişti ve zaten, PG, düşmana sıkılıyordu. 1990’da yayınlanan Zumwalt Raporu, ordunun da PG’nin zararlı etkilerini bildiğini gösteriyor.
Amerika Vietnam Gazileri Örgütü, Portakal Gazı’nın Vietnam, Kamboçya ve Laos dışında, ABD’deki üslerde, Kanada’da, Kore’de ve Tayland’da da kullanıldığını belirtiyor. Ancak, PG’nin en çok kullanıldığı yer, Vietnam. PG ve benzeri gazların yapımında çalışan çeşitli ülkelerden (ABD, Tayvan, Yeni Zelanda, Kanada) işçiler ve sızıntılardan etkilenen sivil halklar, sayıca küçük öbekler oluştururken, Vietnamlılar, insanlık tarihinde, bu zehirlerin en yaygın biçimde sıkıldığı halklar. ABD ve bağlaşıklarının askerleri, PG ve diğer zehirli kimyasallara geçici bir süre için maruz kalmışken; Vietnamlılar, zehir bulaşmış toprak, yemek ve su döngüsü içinde bunlara sürekli olarak maruz kaldılar. Bu nedenle, zehirli kimyasalların etkileri, Vietnamlılarda daha aşırı.
2006’da gerçekleştirilen araştırmada, Güney Vietnam’ın 1962-1971 arasında yüksek düzeyde PG sıkılan çeşitli bölgelerinde ve özellikle eski Amerikan üsleri çevresinde, besin, insan kanı ve anne sütünde hâlâ PG’nin etkilerinin sürdüğü bulunuyor; bunlarda yüksek düzeyde dioksin saptanıyor. Bu bölgelerde balık ve ördekler zehirli. Bu, PG’nin su altlarında biriktiğini gösteriyor. PG, tümüyle temizlenemiyor; on yılda yalnızca yarısı doğaya karışabiliyor.
Vietnam-Amerikan Savaşı’nda 5 bin Güney Kore askeri öldü. Savaşa 300 bin asker gönderen Güney Kore de PG’den etkilendi. Vietnam-Amerikan Savaşı gazisi 90 bin Güney Koreli’nin PG’den etkilendiği sanılıyor. Onbinlerce Güney Kore askerinde deri hastalıkları görülüyor. Ocak 2006’da Güney Kore mahkemesi, Dow Chemical ve Monsanto’yu 6,800 Güney Koreli PG mağduru için 62-65 milyon Dolar tazminat ödemeye mahkum etti.
2004’e dek Yeni Zelanda hükümetleri, PG iddialarını reddetmiş, PG gerçeğini inkar etmişti. Eski bir savaş karşıtı eylemcisi olan Yeni Zelanda eski başbakanı Helen Clark, Yeni Zelandalı PG mağdurlarından 2006’da resmi olarak özür diledi. Mağdurların herbirine, 24,100 Amerikan Doları tutarında ödeme yapıldı. Yeni Zelandalı PG mağdurları, çektikleri sıkıntılarla karşılaştırıldığında tazminatı az buluyor. PG mağdurlarının savaşımı sırasında skandal bir olay da açığa çıktı: 2005’te, Yeni Zelanda’nın Vietnam-Amerikan Savaşı sırasında ABD’ye PG sağlayanlardan biri olduğu ortaya çıktı. Vietnam-Amerikan Savaşı’na 4 bin Yeni Zelanda askeri katılmış, 37’si ölmüştü. Avustralyalı PG mağdurlarına da tazminat ödendi.
ABD Ordusu, PG’yi Vietnam’a sıkmadan önce, 1966’da ve 1967’de, PG ve diğer gazların denemelerini bir Kanada askeri üssünde (Gagetown üssü, New Brunswick) yapmıştı. 2007’de Kanada, PG denemelerinin yapıldığı üste ya da çevresinde yaşayıp PG’den etkilenenlerin herbirine 19,200 ABD Doları tazminat ödedi. Tazminat, toplam 4,500 kişiyi kapsıyor. Kanadalı PG mağdurları, her yıl ilaçlara 19,200 Dolar’dan daha çok para ödediklerini belirterek, bu miktarı az buluyorlar.
Vietnam-Amerikan Savaşı boyunca, Güneydoğu Asya’nın çeşitli ülkelerinde yaklaşık 3 milyon Amerikan askeri görev aldı; ne kadarının PG’den etkilendiği tam olarak bilinmiyor; ancak 230 bin ABD’li PG mağduru olduğu sanılıyor. PG kullanımı emrini veren Amiral Zumwalt’ın oğlu ve torunu da, PG mağduru.
1984’te, PG üreticisi belli başlı 7 şirket (Dow Chemical, Monsanto, Uniroyal, Hercules, Diamond Shamrock, Thompson Chemical ve T.H. Agriculture ve Nutrition), Amerikalı PG mağdurlarına toplam 180 milyon Dolar ödedi. PG üreticileri, suçlarını kabul etmediler; mahkemenin uzamaması için, davacı olan Amerikalı PG mağdurlarıyla mahkeme dışında anlaşma yaptılar; tazminat, böyle ödendi. Toplam 291 bin ABD’li mağdur tazminat aldı. Dolayısıyla, her bir mağdura az bir miktar düştü. 3 kuşak mağdurların varlığı düşünüldüğünde, Amerikalı PG mağdurlarının çok azının tazminat alabildiği düşünülüyor; kimisi, tazminat alamadan öldü ve sonradan başvuranlar için para kalmadı. Monsanto, 1984’teki davadan önce de, Times Kumsalı skandalıyla gündeme gelmişti. Kumsal, dioksinle tümüyle kirlenmişti.
PG üreten şirketler, savunmalarında, ABD ordusunun istediği standartlarda üretim yaptıklarını belirtiyorlar. Yani bir suçlu varsa, o da, ordu. Ancak, ABD Ordusu, özel izin olmadan –ki verilmiyor zaten- yargılanamıyor. Dolayısıyla, PG üreten şirketler, bu savunma biçimiyle, ABD’nin dokunulmazlık zırhına sığınmış oluyorlar.
1991’de Amerikan Kongresi, Amerikalı Vietnam Savaşı Gazileri’nin PG’den etkilendiğini yıllar sonra kabul etti ve PG’nin Amerikalı Vietnam gazilerinin hastalıklarının nedeni olduğu saptandığından, PG mağduru askerlere, engelli gazilere verilen haklar verildi; Bir Amerikan askeri, PG kaynaklı hastalıklardan ölmüşse, ailesi, para yardımı alabiliyor. Vietnam’da sıkılan PG’den etkilenmiş olabilecek diğer bir nüfus, 1.6 milyon Vietnamlı-Amerikalı. Bunlardan, Amerikancı Güney Vietnam askeri olarak PG sıkmışlar ve PG sıkılmış bölgelerde çarpışmışlar var; ancak, bunlarla ilgili araştırma bulunmuyor. Bu nüfusun ABD yanlısı ve Vietnam karşıtı oluşu, konuyla ilgili bilgi toplanmasını zorlaştırıyor.
Vietnamlı PG mağdurlarını, 2003’te kurulan ve bugüne dek Vietnamlı PG mağdurlarına tazminat ödenmesi için 8 milyondan fazla imza toplamış olan Vietnam Portakal Gazı/Dioksin Mağdurları Derneği (VPGM) temsil ediyor. 31 Ocak 2004’te, Vietnamlı PG mağdurları, New York’ta, Brooklyn Mahkemesi’nde, PG üretmiş olan 37 ABD şirketine tazminat davası açtı. Mart 2005’te, mahkeme, davanın yasal bir dayanağı olmadığını ve şirketlerin ABD’nin PG’yi savaşta kullanma biçiminden sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek takipsizlik kararıyla davayı reddetti. Mahkemeye göre, PG, insanlara zarar vermek için değil, yaprakları dökmek amacıyla kullanılmıştı; bu nedenle, PG kullanımı, uluslararası yasaların ihlali olarak görülemezdi. Yine mahkemeye göre, PG’yle Vietnamlı mağdurların hastalıkları arasındaki nedensel ilişkiyi kanıtlayan veriler bulunmuyor. Ağustos 2008’de VPGM, ABD Anayasa Mahkemesi’nde dava açılması için dilekçe verdi. 2 Mart 2009’da ise, Anayasa Mahkemesi, hiç bir gerekçe göstermeden, dava açmayı reddetti. VPGM, PG üreticisi şirketler yerine, ABD’ye doğrudan dava açamıyor; çünkü bunun için ABD’nin izni gerekiyor (!) ABD’nin dokunulmazlığı, yargılanmasına engel oluyor. ABD’de dava açan Vietnamlı PG mağdurlarından ikisi (Nguyen Van Quy ve Nguyen Thi Hong), dava sürecinde, PG kaynaklı hastalıkları nedeniyle öldü. Sonuç olarak, Vietnamlı PG mağdurları, tek kuruş tazminat almış değil. ABD, tazminat ödemeye yanaşmasa da, kimilerine göre, mahkeme süreci, boşa gitmiş bir zaman değil(di); çünkü bu süreç, dünyanın dört bir yanındaki PG mağdurlarını biraraya getirdi.
ABD mahkemeleri, Vietnamlı PG mağdurları konusunda, kimyasal üreten şirketleri zora sokacak kararlar vermiyor; çünkü bu, ABD ordusunun savaş suçları işlediğinin ve dolayısıyla ordunun savaş suçlusu olduğunun kanıtı olacaktı. Kimileri, ABD’nin Vietnam’daki savaş suçlarını kabul etmemesinin, bu suçları işlemeye başka ülkelerde (Irak) devam etmesinden kaynaklandığını ileri sürüyor. ABD’nin Vietnamlı PG mağdurlarına muamelesi, insanlıkdışı ve kimilerine göre, ırkçılığın bir göstergesi. Yasalar, ABD’li mağdurlara tıkır tıkır işlerken Vietnamlı mağdurlara işlemiyor. Öte yandan, 1984’te Monsanto’nun ve Dow Chemical’ın Amerikalı PG mağdurlarına tazminat ödemesinin ahlaksal değil pratik bir karar olduğu düşünülüyor. Şirketler, ödemeleri, müşteri kaybetmemek amacıyla yapıyor. Vietnamlı PG mağdurlarına tazminat ödemeyerek, müşteri kaybetmiş olmuyorlar. Bugün Dow, PG üretmiyor; ama dioksin içeren ürünler üretmeye devam ediyor. Dow ve Monsanto şirketleri, Vietnam’da iş yapmayı sürdürüyor; ama PG mağdurlarına yardım etmiyorlar. Monsanto’ya göre, Vietnam-Amerikan Savaşı’yla ilgili sorunlar, ABD ve Vietnam arasında çözülmeli; bu, Monsanto’nun işi değil.
Vietnamlı PG mağdurları, çeşitli etkinliklerle, uluslararası arenada seslerini duyurmaya çalışıyor. Bunlardan biri, 2008’de, Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombasının mağdurları ve görgü tanıklarıyla, Vietnamlı PG mağdurlarının Vietnam’da buluşması oldu. 2004’te, Vietnam’da, 10 Ağustos, Portakal Gazı Mağdurları Günü olarak ilan edildi.
Çeşitli kaynaklar, PG kullanımının bir savaş suçu olup olmadığını soruyor. PG kullanımı, çeşitli uluslararası anlaşmaların ihlali anlamına geliyor. Kimi kaynaklar, PG’nin bir kitle imha silahı olduğunu belirtiyor; Vietnam’da siviller üstünde kullanılmış oluşuna dikkat çekiyor ve ABD’nin bu tutumunu, varolmayan kitle imha silahları dolayısıyla Irak’ın işgal edilmesi ile ilişkilendiriyor.
***
Sonuçlar
Şimdiye kadar söylediklerimizi özetleyelim: Portakal Gazı, yalnız Vietnamlıları değil, onbinlerce Amerikan askerini ve ABD bağlaşığı olarak savaşan Avustralyalı, Yeni Zelandalı ve Güney Koreli askerleri de etkiledi. Amerikalı, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Güney Koreli ve Kanadalı PG mağdurları tazminat kazanırken; Vietnamlı PG mağdurları, tek kuruş alamadı. ABD’de PG’nin kullanımı, çok önce, 1970’te yasaklanmıştı; çünkü araştırmalar, PG’nin korkunç etkilerini göstermişti. Çeşitli kaynaklarda Amerikan Ordusu’nun PG’nin korkunç sonuçlarından haberdar olduğunu gösteren çeşitli bilgilere yer veriliyor; ancak, kimyasal, düşman üstünde kullanıldığı için, bu etkiler, umursanmıyordu. PG üreticilerinin PG ile hastalıklar arasındaki ilişkileri yoksayışı, sigara şirketlerinin tütünle kanser arasındaki ilişkiyi uzun yıllar yoksayışına benzetiliyor. Ancak, tütün, dünyanın birçok ülkesinde yüzmilyonlarca insanı etkilerken; PG’nin etkisi, Vietnamlı siviller, Vietnam Savaşı gazileri ve savaş dışındaki birkaç olayla kısıtlı.
Yukarıda sunulan bilgilerden Taksim Direnişi için şu sonuçlara varılabilir:
- Türkiye’de dioksin kullanılmış olsa bile, bunların, başka kimyasallar içinde düşük bir oranda kullanıldığı ve Vietnam’daki kadar yoğun olarak kullanılmadığı için, aynı etkileri göstermeleri, düşük olasılık. Yine de, bu durum, PG kullanımının bir savaş suçu olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
- Bir de neo-liberalizm eleştirisi gerekli: Güvenlik amaçlı kimyasal üretimini piyasanın (ve/ya da ceberrut devletlerin) insafına bırakmak, saflık olur. Vietnam örneğinde, kimi şirketlerin, kimyasalları ayrıştırmak pahalı olduğu için, maliyetten düşmek adına, özellikle dioksin kullandığı görülüyor. Şirketler, sorumludur; yalnızca polis ve devlet değil. Ayrıca, bu piyasaya aşırı güvenin yanına düşman hukuku ekleniyor. Yukarıdaki Vietnam örneğinde görüldüğü gibi, “Zaten başkası üstünde kullanılacak; beni ilgilendirmez” tavrı, bu maddeleri kullananların dokunulmazlık zırhı altında soruşturulmaması ile pekiştiriliyor.
- İleride, Türkiye’de, bir Portakal Gazı Mağdurları Derneği kurulabilir. Bu, uluslararası düzeyde açılan davalarda müdahillik sorununu çözebilir.
- Vietnam örneğinde, halka PG atanların, en azından ilk dönemlerde, PG’nin ölümcül etkilerinden haberdar edilmediğini görüyoruz. Aynısı, Türkiye’deki durum için de sözkonusu olabilir. PG kullanımı emrini veren Amerikalı komutanın piyade olan oğlunun ve onun çocuğunun PG mağduru olması, bu açıdan dikkat çekici.
- Direnişte toplanan kapsüllerin üstündeki yazılardan, bu kimyasal silahları üretenlerden birinin Nonlethal Technologies (Ölümcül Olmayan Teknolojiler ) olduğu görülüyor. İnsan hakları örgütleri ve baro, yalnızca güvenlik güçlerine ve hükümete değil, aynı zamanda bu şirkete de dava açmalıdır. Yukarıda sicili bozuk olduğu görülen Dove ve Monsanto da, Türkiye’de boykot edilmelidir.
- PG’nin besin zincirine girmesinin Türkiye için anlamı şudur: İstanbul balığı da, zehir döngüsünün içinde. Ayrıca, PG’nin yoğun olarak sıkıldığı bölgelerde, bitkilerin durumunu da incelemek gerekiyor.
- PG’nin uzun erimli çözümü, vetiver otu (Vetiveria Zizanoides) ekimi. 1 metreye dek büyüyen vetiver otu, kökleriyle, zehirli maddeleri arındırıyor; vetiver otunun, PG’nin topraktan arınmasında etkili olabileceği sanılıyor. Ayrıca, tüm Türkiyelilerin, dioksin taramasından geçirilmesi gerekiyor.
- Kendi halkıyla savaşan Amerikancı Güney Vietnam hükümeti ile Erdoğan hükümeti, birçok benzerlikler taşıyor. Göstericileri insansızlaştırılmış bir biçimde algılama, bunun bir örneği. Göstericiler ne ölüyor ne yaralanıyor; onlar, yalnızca, “etkisiz hâle getiriliyor”.
- Gezi Parkı için yapılan eylemlerdeki polisin tavrı, 1968 Hue Kimyasal Saldırısı ile büyük benzerlikler gösteriyor. 3 Haziran 1963’te Amerikancı Güney Vietnam askerleri, Hue kentinde dua etmekte olan Budist rahipleri yoğun bir göz yaşartıcı bomba saldırısına maruz bırakmıştı. Dualı protestonun nedeni, Katolik olan Amerikancı hükümetin, ülkede, Budizm’i yasaklamaya kalkmasıydı. Bu saldırı, ulusal ve uluslararası kamuoyunda büyük tepki toplayınca, Güney Vietnam hükümeti, uzlaşma yolları aradı; anlaşma yapıldı; ancak hükümler uygulanmadı. Bu süreç, Güney Vietnam hükümetinin darbeyle düşürülmesine kadar sürdü. Saldırı, ABD’nin imgesini sarsmış ve ABD, bu kamburu sırtında taşımak istememişti (bkz. Kimyasal Saldırılar- İng.). Bugün de, ABD’nin, “Erdoğan hükümetini artık taşımak istemiyorum” noktasına gelmesi, şaşırtıcı olmayacak. (UBG/HK)