"Sivil" ve "renksiz" Anayasa hazırlıkları gizli yürütüldüğü için sızan veya sızdırılan bilgi kırıntılarıyla bilgileniyoruz. AKP bir kurucu meclis anlayışıyla Meclis içinde ve dışında yer alan siyasal ve toplumsal güçlerle birlikte bir taslak hazırlamak yerine kendi taslağını hazırlatıyor. Hazırlanan taslak AKP tarafından değerlendiriliyor sonra yine heyete havale ediliyor. Anlaşılan taslak AKP'nin içine sindikten sonra kamuoyuna sunulacak. Ne kadar sivil bir yöntem! "Sivil" Anayasa sözü de bir garip. Anayasanın sivillerce hazırlanması gerek şart ama yeter şart olmasa gerek. İhtiyaç demokratik, özgürlükçü ve sosyal bir anayasa mı yoksa sivillerce hazırlanan her hangi bir metin mi?
Yeni Anayasa tartışmalarında öne çıkan bir diğer iddia ise Anayasanın "renksiz" ve ideolojisiz olması gerektiği. Bu yaklaşım her yönüyle liberal bir Anayasa hazırlığının, liberal ideolojili bir Anayasanın habercisi gibi. Bunun en güçlü işaretini Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek verdi. Şimşek, Anayasa değişikliğinin, ekonomik reformlar açısından da çok önemli olduğunu söyledi. Şimşek, "Eğer biz günümüzün koşullarına uygun, daha çağdaş anayasal düzenlemelere gidersek küresel ölçekte rekabet edebilecek bir ekonomi oluşturmamız daha kolay olacak" dedi (AA, 9 Eylül 2007).
Mevcut Anayasa'nın temel hak ve özgürlükleri cendereye alan bir Anayasa olduğunu biliyorduk. Demek 1982 Anayasası rekabeti de engelliyormuş! Oysa biz bu Anayasayı rekabet için biçilmiş kaftan zannediyorduk. Sosyal ve sendikal haklarla ilgili hükümleri işveren örgütlerinin arzularına uygun olarak hazırlanan mevcut Anayasa küresel rekabete engelmiş. Anayasa'da yer alan sosyal devlet ve sosyal hak kırıntıları mı ekonominin rekabet edilebilirliğini engelliyor yoksa?
Mehmet Şimşek sıradan bir hükümet üyesi değil, uzun yıllar boyunca uluslararası finans çevrelerinde çalışmış, uluslararası sermaye çevrelerinin önde gelen yatırım, derecelendirme ve danışmanlık kuruluşlarından biri olan Merrill Lynch'in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Bölgesi Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Bölümü Başkanlığından AKP'ye transfer olan ve ekonominin başına getirilen bir isim. Onun Anayasa'ya ilişkin değerlendirmesinin uluslararası sermaye çevrelerinin beklenti ve isteklerini yansıttığına şüphe yok.
Anayasa taslağının laiklikle ilgili hükümleri üzerinden yürütülen tartışma sosyal ve ekonomik hakları gölgede bırakıyor. Sosyal devlet ilkesi iyice sözde bir ilkeye mi dönüşecek bilinmiyor. Ancak işaretler Anayasanın sosyal boyutunun güçlenmesi değil zayıflaması yönünde. Renksiz ve ideolojisiz anayasa tartışmaları sadece laiklik ve Kemalizm ile sınırlı olmasa gerek. Şimşek'in son sözleri Anayasa'nın iktisadi ve sosyal haklar açısından da liberal bir Anayasa olacağı yönünde. Oysa çağdaş yurttaş hakları birbirinden ayrılmaz üç bölümden oluşur: sivil, siyasal ve sosyal haklar. İnsan hakları bu üç sütuna dayalı bir bütündür. Demokratik bir Anayasa bu üç temel hak kategorisine dayalı olmalıdır. Çağdaş Anayasa sadece devlet iktidarını değil aynı zamanda iktisadi iktidarı da sınırlayan ve toplumu sadece devlete karşı değil piyasaya karşı da koruyan Anayasadır.
Oysa 1982 Anayasası'nda "sosyal devlet" ilkesi kağıt üzerindedir ve üvey evlattır. 1961 Anayasası'na karşı her alanda bir "tepki" metni olarak ortaya çıkan 1982 Anayasası sosyal haklar açısından daha da köktenci bir tepki metnidir ve büyük ölçüde 1961 Anayasası'nın sağladığı sosyal haklardan rahatsız olan sermaye çevrelerinin isteklerine göre şekillenmiştir. 1982 Anayasası şekillenirken çalışanların, sendikaların sesinin kesildiğini ayrıca vurgulamak gerekir.
1982 Anayasası ile Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'nun (TİSK) 14. Genel Kurulu'na sunulan Çalışma Raporu'nda yer alan talepler karşılaştırıldığında, sermaye çevrelerinin taleplerinin neredeyse tamamının Anayasa hükmü olduğu görülecektir. Özellikle Anayasanın sendikal haklara ilişkin 51, 52, 53 ve 54. maddeleri adeta sermaye çevrelerinin kaleminden çıktı. Anayasanın sendikalara siyaseti yasaklayan 52. maddesi daha sonra yürürlükten kaldırılmış olmasına rağmen 51, 53 ile 54. maddelerdeki kısıtlamalar varlığını sürdürüyor. Anayasanın grev hakkına ilişkin 54. maddesi ise adeta tabudur. Bu maddenin değiştirilmesi gündeme dahi gelmedi. Taslak bu konularda ne diyor henüz bilmiyoruz. Ancak işaretler olumlu değil.
Anayasanın temel hak ve özgürlükler ile ilgili hükümleri için kılavuz alınacak belgeler bellidir: İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) ile Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı (ASŞ). "Muasır medeniyet" ifadesini ağzından düşürmeyenler için bu iki uluslararası sözleşme turnusol kağıdıdır. Çünkü bu iki uluslararası sözleşme yurttaş haklarının en ileri belgeleridir. AKP, İHAS ve ASŞ yi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası haline getirmeye hazır mı değil mi? Anayasa için İHAS ve ASŞ hükümleri mi yoksa Merrill Lynch tavsiyeleri mi esas alınacak? Gerisi teferruattır.
* Aziz Çelik'in AKP'nin anayasa taslağının tam metninin basında yer almasından önce yazılan yazısı, 13 Eylül'de Birgün'de yayınlandı.