Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, (Organization for Economic Cooperation and Development-OECD) 2000 yılından bu yana üç yılda bir Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (Program for International Student Assessment-PISA) denen bir program uygulamaktadır. PISA’da, “15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Okuma Becerileri ile motivasyonları, kendileri hakkındaki görüşleri, öğrenme biçimleri, okul ortamları ve aileleri ile ilgili veriler toplanmaktadır. “PISA araştırmasında kullanılan ‘okuryazarlık’ kavramı, öğrencinin bilgi ve potansiyelini geliştirip, topluma daha etkili bir şekilde katılmasını ve katkıda bulunmasını sağlamak için yazılı kaynakları bulma, kullanma, kabul etme ve değerlendirmesi” olarak tanımlanmaktadır.
Türkiye bu uygulamaya 2003’ten bu yana katılmaktadır. PISA araştırmasına katılacak okul ve öğrenciler, OECD tarafından rastgele (seçkisiz yöntemle) seçilmektedir. Araştırmada, öğrencilerin başarısını değerlendirmek için, çoktan seçmeli, karmaşık çoktan seçmeli, açık uçlu, kapalı uçlu gibi değişik soru türleri kullanılmaktadır. Sonra da öğrencilere anket uygulanmaktadır. OECD, PISA sonuçlarını, öğrencinin ülkesi, okuduğu okul ve cinsiyet gibi özelliklerine göre çözümleyerek yayımlamaktadır. Bu yayımlarla da, ülkelere, uyguladıkları eğitim-öğretim süreçleri sonunda öğrencilerinin elde ettikleri kazanımları diğer ülke öğrencilerinin kazanımlarıyla karşılaştırma, karşılaşılan eksikleri giderme ve eğitim-öğretim programlarını geliştirme fırsatı verilmektedir.
2015 yılında 70 ülkeden, 540 bine yakın öğrencinin katılımıyla gerçekleşen PISA’da öğrenciler, Fen, Matematik, Okuma, İşbirlikçi Problem Çözme alanlarındaki soruları yanıtlamışlardır. PISA 2015 uygulamasına Türkiye'den 61 ilden 187 okul ve 5 bin 895 öğrenci katılmıştır.
Özet PISA Sonuçları
Türkiye’nin PISA araştırmasına katıldığı yıllarda aldığı ortalama puanlar ile araştırmaya katılan ülkeler arasında kaçıncı sırada yer aldığı Çizelge 1’de verilmektedir. Çizelgedeki sayılar Türkiye’nin, 5 araştırma döneminde de, başarılı olamadığını ve ülke sıralamasında alt sıralarda kaldığını göstermektedir. PİSA ortalaması 2009 ve 2012’de biraz yükselmişse de, 2015’te hızlı bir düşüş olmuştur. 2015’te hemen tüm ülkelerin puanlarında düşüşler olmuşsa da, Türkiye’nin puanındaki düşüş daha keskin olmuştur. 2012-2015 yılları arasındaki bu düşüş, tam da 2012 yılında çıkarılan 4+4+4 yasasının kabul edildiği, imam hatip ortaokullarının ve Kuran-ı Kerim, Hz. Peygamberin hayatı ile temel din bilgisi gibi üç din dersinin açıldığı, okulların imam hatibe dönüştürüldüğü, genel liselerin kapatıldığı yıllara denk düşmektedir.
* Çizelge 1.
Öğrencilerin PİSA 2015 sınavında okul türlerine göre başarı ortalamaları da, önemli ipuçları vermektedir (Kirman, 2016). Fen okuryazarlığı alanında ortalama puanlar, fen liselerinde 534, sosyal bilimler liselerinde 518, Anadolu liselerinde 461, Anadolu imam hatip liselerinde 407 ve Mesleki ve Teknik Anadolu Liselerinde de 392’dir. Bölgelere göre fen okuryazarlığı ortalamaları ise, en yükseği 448 puan ile Batı Marmara bölgesi ve en düşüğü de 382 puan ile Orta ve Doğu Anadolu bölgesidir. Bu ortalamaları, OECD ülkelerinin ortalaması 493 ile 2015 sınavına katılan 70 ülkenin ortalaması olan 465 puanlarıyla karşılaştırıldığında durum daha da net olarak görülmektedir. OECD, PISA 2015 fen okuryazarlığı alanında 7 yeterlilik düzeyi belirlemiştir. 5. düzey ve üstünde (üst yeterlik düzeyi) bulunan öğrenci oranları tüm ülkeler için yüzde 5,3, OECD ülkeleri için yüzde 7,8 iken Türkiye için yüzde 0,3’tür. Türkiye’deki öğrencilerin matematik alanındaki başarı ortalaması OECD ülkeleri ortalamasından düşüktür. Türkiye’nin başarı düzeyi, Birleşik Arap Emirlikleri, Karadağ ve Arnavutluk ile benzerlik göstermektedir.
OECD’nin 2015 PİSA ile ilgili “İşbirliğine Dayalı Problem Çözme” raporu da yayımlanmıştır (Öndeş, 2017). Türkiye, “yalnız çalışmak yerine bir takımın parçası olmayı tercih etme” konusunda da, 35 OECD ülkesi arasında son sırada ve 51 ülke içinde de sondan 5’inci sırada yer almaktadır. Türkiye’de öğrencilerin yüzde 59,4’ü bu beceride en düşük düzeyde kaldı. Singapurlu öğrencilerin yüzde 21,4’ü en üst düzeyde başarı gösterirken, bu oran Türkiye’deki öğrenciler arasında ancak binde 2’dir.
Sonuç
PİSA başarısının düşük olması, esasında (iktidar dışında) eğitimle ilgili kişiler için şaşılası bir durum değil, ne yazık ki beklenen bir durumdur. Çünkü yıllardır Türkiye’de yapılan ortaöğretime ve yükseköğretime giriş sınavlarının sonuçları da, genelde her alanda öğrencinin başarı ortalamasının düşük/yetersiz olduğunu göstermektedir.
Örneğin 2015 Haziranında yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavında 40 soruluk testlerdeki doğru yanıt ortalamaları, matematikte 5,40; fen bilimlerinde 4,60; sosyal bilimlerde 10,40; Türkçede ise 15,90’dır. Sınava giren 2,1 milyon öğrenci içinde, tüm soruları doğru yanıtlayan hiçbir öğrenci bulunmadığı gibi, 42 bin kadar öğrenci, hiçbir soruyu doğru yanıtlamamıştır. Sınava girenlerin 800 bin kadarı, 160 sorudan 32’sini bile doğru yanıtlayamamıştır.
Öğrencilerimizin ulusal ve uluslararası düzeydeki başarılarının yeterli düzeyde olmamasının, tek sorumlusu, Milli Eğitim Bakanlığı’dır. MEB’in elinde hem seçme sınavları hem de PİSA ile ilgili sonuçlar hakkında yılların birikimi vardır. Ancak bakanlığın bu veriler üzerinden durum değerlendirmesi yapıp, sistemin aksayan yönlerini düzeltme konusunda bir çabası yoktur. Tam tersine, seçme sınavlarının sayısını artırarak ve sınavlarda sorulmaması gereken din kültürü ve ahlak bilgisi ile İngilizce dersinden de soru sormaya başlayarak, öğrencileri ezberlemeye yönlendirmektedir. MEB’in din derslerinin sayısını artırması da, bu derslerden seçme sınavlarında soru sormasa da, bu dersleri öğretme yöntemiyle ilişkili olarak öğrenciyi bir kez daha ezberlemeye yönlendirmektedir.
Oysa PİSA raporları aynı zamanda MEB’e, başarısızlık nedenleri konusunda da ipuçları vermektedir. Örneğin öğrencilerin okulda geçirdikleri zaman ortalaması 26,9 saat iken Türkiye'de bu süre 25,9 saattir. Bir başka gösterge de, öğretmen başına düşen öğrenci sayısıdır: 2015 yılında OECD ortalaması 13,1 iken, Türkiye ortalaması 15,2'dir. PİSA 2015 sınavına katılan öğrencilerimizin yüzde 46,3’ü okul öncesi eğitim almamışken bu oran OECD ülkelerinde yüzde 4,5’tir. OECD ülkelerinde her iki öğretmenden en az biri; Türkiye, Norveç, Gürcistan ve Makedonya’da ise öğretmenlerin dörtte birinden daha azı son üç ayda bir mesleki gelişim programına katılmıştır. Son OECD raporu, takım çalışması konusunda, öğretmenlerin, çocuklar çaba gerektiren etkinlikler yaparken iletişim kurmalarına ve tartışmalarına izin verdiklerinde, takım çalışmasına yönelik olumlu algıların geliştiğini belirtmektedir. Bu arada araştırmalar, mesleklerinin değerli olduğunu hisseden öğretmenlerin çoğunlukta olduğu ülkelerin PİSA’da da başarılı olduklarını göstermektedir.
OECD Eğitim ve Beceriler Başkanlığı Direktörü Andreas Schleicher, şu önerilerde bulunmuştur: “Türkiye’de eğitim sistemi hayli rekabetçi ve öğrencilerin sınavlarda gösterdiği bireysel başarılarla sınırlanıyor. Bu, işbirliğine dayalı becerilerin gelişmesi için iyi değil. Veriler ayrıca Türk öğrencilerin takım çalışmasına karşı tavırlarının çok güçlü olmadığını da gösteriyor. Ancak bu sosyal becerilerin dünyada önemi artırıyor. Türkiye bunları geliştirmek için daha fazlasını yapmalı. Öğrencilere zaman, çalışma ortamı, hız ve etkileşim konularında daha fazla söz hakkı verilmeli. Okullarda öğrencilerin birbiriyle pozitif ilişki kurması destelenmeli. İşbirliğine dayalı beceri ve takım çalışmasına karşı olumlu tutumları destekleyecek ortamlar tasarlanmalı. Okullar öğrencileri toplumdan izole hale getirebiliyor. Öğrencilerin yapıcı ilişkiler kurmasını ve okula aidiyetlerinin artmasını sağlayacak etkinlikler düzenlenebilir. Öğretmenlere sınıf yönetimi konusunda eğitimler verilebilir. Zorbalığı engellemek için tüm okulda uygulanacak yaklaşımlar oluşturulmalıdır” (Öndeş, 2017).
MEB ise, PİSA’da başarılı olunmasıyla ilgili bulgulara aldırmadığı gibi, PİSA direktörünün önerilerine de aldırmamakta ve önerilerle bağdaşmayan uygulamalara devam etmektedir. 2002-2006’da uygulamaya başladığı Avrupa Birliği kaynaklı ilköğretim müfredatıyla girişimci, Eylül 2011’de çıkarılan 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de rekabetçi öğrenci yetiştirerek, öğrenciyi yalnızlaştırıp bencilleştirmektedir. Seçme sınavlarıyla da bu bencilleşmeyi pekiştirmektedir. Öte yandan Mart 2012’den itibaren 4+4+4 yasasıyla, çıkardığı yönetmeliklerle, okulları imam hatibe çevirerek öğrenciyi dinin ve kinin davacısı olacak şekilde yetiştirmektedir. Bu yıl uygulamaya başladığı yeni (!) müfredatla da, gerici öğrenciye bir de cihat anlayışını yükleyecektir. Dolayısıyla gericileşme de öğrencinin bencilleşmesiyle sonuçlanmaktadır. Sistem okumaya teşvik etmediği gibi, 2013’te değiştirdiği ortaöğretim kurumları yönetmeliğiyle, soran-eleştiren-araştıran öğrenci yetiştirmekten vazgeçerek öğrencinin bencilleşmesini kolaylaştırmaktadır.
Eğitim sistemindeki “erkek egemen” vurgu, toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsemek/ benimsetmek yerine, “eşitsizliğin kadının fıtratında varolduğu” söylemi, karma eğitime karşı çıkılması da, işbirliğine dayalı problem çözme anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Daha da önemlisi, öğrencilere, günlük sorunları din kitabından ve sünnetten yararlanarak çözme alışkanlığı kazandırmaya yönelik yeni müfredatla, öğrenciler gerçeklerden koparılacağı için ne işbirlikçi çalışmalar ne de gerçek sorun çözme becerisi kazanılması mümkün olabilecektir.
MEB Müsteşarı Doç. Dr. Yusuf Tekin, PISA Direktörü’nün "Ezberci bir eğitimden uzaklaşılmalı" önerisine, “Ezber mantığı ve yöntemi bizim geleneğimiz için önemli bir öğrenme yöntemidir” derken, iktidarın ve kendi zihniyetinin yöntemini açıklamaktadır. Tekin’in söz ettiği yöntem dini öğretim, dini öğrenme yöntemidir, o nedenle de bu yöntemi yeni müfredatla tüm öğrencilere dayatmak istemektedirler. Tekin’in yukarıdaki açıklamasının devamında, ezbere, “Batılı bir normda yaklaşıp 'tu kaka' hale getirmemek gerekir” derken de, yeni müfredatta neden evrim kuramından ve bilimden fersah fersah kaçmak istediklerini de açıklamış olmaktadır. Bu kafadaki yöneticilerden ve de piyasacı ve gerici anlayışlardan vazgeçmediğimiz sürece, Türkiyeli gençlerden başarı beklemenin rastlantılara kalacağı belli olmaktadır. (RO/AS)
Kaynakça
* Kirman, Y. (2016), PISA Sonuçları Bize Ne Anlatıyor? https://yesimkirman.com/2016/12/29/pisa-sonuclari-bize-ne-anlatiyor/, erişim, 26 Kasım 2017.
* Öndeş, Ö. (2017). OECD’den çarpıcı rapor: Türk öğrenciler takım çalışmasında sınıfta kaldı, http://www.hurriyet.com.tr/turk-ogrenciler-takim-calismasinda-sinifta-kaldi-40655373, erişim, 26 Kasım 2017.