Mega ya da Türkiye’deki adıyla çılgın projelerin idareleri konusunda uzman olan Dr. Patrick O’Connel demiş ki “Klasik yöntemlerle yapılan işleri yönetmek için sürücü ehliyeti yetiyorsa mega projeleri yönetmek için jumbo jet ehliyeti gerekir”.
Bunu niye söylemiş? Çünkü bir ölçek sorunundan, yani 100 yerine 500 yataklı bir hastane yapmaktan ya da 25 yerine 100 metrelik köprü yapmaktan söz etmiyoruz. Buradaki ebat sorunu eşyanın değil yarattığı borcun büyüklüğünden kaynaklanıyor. Yani eğer bir yönetici “mega proje” derse anlayın ki en az 1 milyar liralık borç doğmuştur. Zamana, mekana, bütçeye, hayatlarımıza, çocuklarımızın hayatlarına bulaşan bu işleri idareciler neden yapıyor? Açıkça saçma, pahalı, gereksiz olan tüm bu işler davul zurna çalınarak, develer, koyunlar katledilerek neden yapılıyor?
Çünkü yönetici dediğin kurdele kesmeyi sever. Büyük, heybetli haşmetli “işleri” sever. Bu ona görünürlük, başarı, kalıcılık olarak ve basitçe bir halkla ilişkiler becerisi olarak döner, seçim kazanır. Peki, bu saçmalıklara dair bizler neden pek bilgi alamayız? Çünkü dünyada genel olarak yaygın medya bu işleri yapan inşaat şirketlerinin dahası bu işlere para yatıran sermaye şirketlerinin ya elindedir ya onlara göbekten bağlıdır.
Yakın zamanda çıkan bir araştırma otokrat yöneticilerin gökdelenleri sevdiğini ortaya koymuş.
Girişte şu tespit var “Liderlerin çoğu zaman pahalı ve sosyal olarak boşa harcanan ‘beyaz fil’ projelerini desteklemek için özel bir iştahları vardır. Hesap verilebilirlik mekanizmaları zayıf olan ülkelerin otokratik liderleri bu tür projeleri daha kolay gerçekleştirir”. Beyaz fil, pahalı ve işe yaramayan mülk, masraflı hediye, gereksiz eşya anlamlarına geliyor.
Eh bu durumda Kalkınma Bakanlığı’nın Kamu Özel Ortaklığı hakkında yazdığı tazecik güzelim 2017 yılı raporunun haber olamaması da “normal” karşılanıyor.
Peki, ne dedi Kalkınma Bakanlığı? Şirketler bugünün parasıyla 10 Milyar ABD Doları civarında para yatıracaklar ama devlet bu şirketlere 30 Milyar ABD Doları ödeyecek. Üstelik imzalanan ama nasıl yapılacağı belli olmayan bu projeler kısa zamanda para bulma sorunu yaşayacak diyor rapor. Raporu yazanlar işinin ehliymiş belli ki. Dedikleri hemen çıkmış. Hatta başkent sokaklarında dolaşan dedikodulara göre bazı şehir hastanesi şantiyelerinde de olağanüstü hal ilan edilmiş. Giriş çıkışlar engellenmiş. Şantiyedeki işçi sayısı o kadar azalmış ki bankalar denetime gelirken büro çalışanlarının da ellerine mala verip kafalarına baret takıp alana salmışlar. Sözün özü paralar suyunu çekmiş, yenisini bulmak da giderek güçleşiyor. Ama olsun! Mersin şehir hastanesini güzelce kurdeleli davullu zurnalı açtılar. Ama en az bir kilometre yürümeniz lazım. Hastane öyle büyük ki içinde kaybolanlar için telefon hattı kurmuşlar. Bu hastaneye taşınan kamu hastanelerinin çalışanlarına “hadi haftaya oraya gidiyorsunuz” demişler. O kadar!
İşte tüm bu olan biteni yakından takip etmek için Türk Tabipleri Birliği, Şehir Hastaneleri İzleme Grubu kurdu. Bugüne kadar olacakları, yaşanacakları anlattılar. Şimdi de kimine rüya kimine kabus olan bu hastanelerin gerçek yüzünü anlatmaya devam edecekler. Beyaz fil projelerinin sahipleri de ihtimal kızacaklar, ama gerçeklerin böyle kızdıran bir tarafı var. (ÖE/HK)