Dünya genelinde kullanılan pestisit miktarı yaklaşık olarak 3.8 milyon ton civarında. Küresel pestisit satışlarının %65’i sadece üç büyük şirket (Monsanto-Bayer, Dow-Dupont ve Syngenta-ChemChina ) tarafından kontrol ediliyor.
Her üç şirketin de ekonomik çıkarlarını korumak amacıyla akademide, medyada ve gıda güvenliği konusunda norm oluşturan kurumlarda halkla ilişkiler ve lobi faaliyetleri ile sağladıkları çok güçlü bir etkileri var. İnsan ve çevre sağlığını koruyucu önlemlerin alınmasında gecikilmesi bu lobi faaliyetlerinin olağan sonuçlarından biridir. Daha kötüsü ise halk sağlığını koruyucu yasal mevzuatları yetersiz olan ülkelerde son derece tehlikeli toksik kimyasal maddelerin satış ve pazarlamasının devam etmesi durumudur. Örneğin Almanya ya da İngiltere’de insan veya çevre sağlığı için ciddi riskler içerdiği için kullanılması yasaklanmış Atrazine, Paraquat gibi çok sayıda pestisit halen üretilmekte ve mevzuatı yetersiz olan çok sayıda ülkeye satılmaktadır.
Türkiye pestisit pazarı dışa bağımlı bir görünüm arzediyor. 2018 yılı itibariyle toplam pestisit kullanımı 59 bin ton civarında. Türkiye'de 1979 yılı ile 2018 yılları arasında pestisit kullanımı yedi kat artış göstermiştir. Ülkemizde 2017 yılı itibariyle en fazla pestisit kullanılan ilk 5 il toplam kullanımın %10,1'i ile Antalya, %9'u ile Manisa, %9'u ile Adana, %5,7'si ile Mersin ve %5,7'si ile Aydın olarak sıralanmaktadır.
Türkiye’de hektar başına pestisit kullanımının 2 kilogram civarında olduğu söyleniyor. Bu değer çok az gibi görünse de aslında yanıltıcıdır. İller bazında bir değerlendirme yapmak gereklidir. Örneğin en fazla pestisit kullanılan illerden biri olan Antalya’nın tarımsal arazi büyüklüğü 360 bin hektardır. Antalya’da 2018 yılında yaklaşık 6000 ton pestisit kullanılmıştır. Yapılacak kaba bir hesaplama bile hektar başına 16 kilogram pestisit kullanıldığını gösterir ki bu çok yüksek bir rakamdır.
Bu yüksekliğin çiftçiler, tarımsal alanlarda çalışanlar, tarımsal üretimin yoğun olduğu bölgelerde yaşayanlar, tüketiciler ve ekosistemdeki arılar ve kuşlar başta olmak üzere diğer canlı türleri için ciddi bir risk oluşturduğunu söyleyebiliriz.
En çok zararı çiftçiler ve tarım işçileri görüyor
Akla bu risklerin neler olduğu ve nasıl belirleneceği sorusu gelecektir. Elbette bilimsel araştırmalar yapmak gerekmektedir. Peki nasıl? Antalya’da en fazla pestisit kullanılan bölgelerin başında Kumluca ilçesi gelmektedir. Kumluca ilçesi odağında yapılacak bir bilimsel araştırmada nelere bakılması gerekir sorusuna kısa bir kaç yanıt vereceğim.
1) Antalya Kumluca’da üretilen gıda ürünlerinde, toprakta ve su varlıklarında ne düzeyde pestisit kalıntısı olduğunu belirlemeye yönelik bir saha çalışması yapılması.
2) Araştırma bölgesinde yaşayan bölge sakinlerinde, çiftçilerde ve tarım işçilerinde pestisit maruziyeti ile bazı hastalıkların görülme sıklığı (lenf kanseri, prostat ve göğüs kanseri, kısırlık, sperm azalması, hormonal sistem bozuklukları gibi) arasındaki bağlantıların araştırılması.
3) Araştırma bölgesinde yaşayan çocuklarda pestisit maruziyeti ile bazı hastalıkların görülme sıklığı (lenf kanseri, erken ergenlik, obezite, cinsiyet gelişim bozuklukları, hiperaktivite gibi) arasındaki bağlantıların araştırılması.
Ancak ülkemizde sadece Antalya değil pestisit kullanımının yoğun olduğu bir başka il için de yapılmış kapsamlı bir çalışma yoktur.
Aslında araştırma bölgesinde yaşayan insanların (özellikle de tarımsal üretim ile birebir iştigal eden çiftçiler ve tarım işçilerinin) idrar örneklerinde pestisit maruziyetini gösteren bazı kimyasal maddelerin (örneğin dialkil fosfat bileşiklerinin) varlığının araştırılması çalışması bile epeyce fikir verici olacaktır.
Çiftçilerin kendilerinin yedikleri gıda ürünlerinde pestisit kullanmadığı, o gıda ürünlerini ayrıca yetiştirdikleri yani özetle daha iyi gıdaları kendilerine ayırdıkları söylenir. Bu görüş doğru değildir. Pestisitlerin yol açtıkları sağlık zararlarından en fazla çiftçiler ve tarım işçileri etkilenir. Bu bütün dünyada böyledir.
Pestisit kullanımını azaltan ülkeler
Sağlık sorunları, çevre kirliliği, uçucu böcekler başta olmak üzere biyoçeşitlilik kaybı gibi çeşitli zararlara yol açmasına rağmen pestisit kullanımı azalmak şöyle dursun yıldan yıla sürekli artış gösteriyor ülkemizde.
Pestisit kullanımının ülkemizde yıldan yıla artış göstermesi tarım politikalarının yetersizliğinin yanısıra bir toplumsal zafiyet olarak da görülmelidir.
Pestisitler kullanılmadığında tarımsal üretimde kimilerine göre %65 oranına varan kayıplar olacağı dile getiriliyor. Ama bu kayıp oranının kim tarafından, ne zaman ve hangi çalışmalarla belirlendiği meçhuldür. Ülkemizde pestisit kullanımından vazgeçildiğinde hangi bölgede, hangi gıda ürününde ve ne oranda bir kayıp olacağı konusunda kapsamlı çalışmalar yapılmamıştır. Ekolojik prensiplere dayalı zararlı kontrol yöntemleri uygulanarak pestisit kullanımı azaltıldığında ya da sonlandırıldığında ürün kaybı ne olur sorusunun da bir yanıtı yoktur.
Ürün kaybı yaşamadan aksine verimlilik artışı sağlayarak pestisit kullanımını ciddi oranda azaltmış ülkeler vardır.
Endonezya 250 bin çiftçi ailesini aktif bir şekilde maddi destek ve zararlılarla bütüncül mücadele yöntemlerinin çiftçilere aktarılmasını sağlayan ciddi bir eğitim çalışması ile pestisit kullanımını 1986-1992 yılları arasında %62 oranında azaltmayı ve aynı dönemde ürün verimliliğinde %10 oranında artış sağlamayı başarmıştır.
İsveç 1980’li yılların ortalarında başladığı bir pestisit kullanımını azaltma projesi ile herhangi bir ürün kaybı yaşamadan 1981-1985 yıllarına kıyasla 1991-1995 yılları aralığında pestisit kullanılmasını %63 oranında azaltmayı başarmış bir ülkedir.
Pestisit kullanımını azaltmak sadece insan sağlığı için değil toprak ve su gibi hayata zemin oluşturan fiziki varlıkların kirletilmemesi için de çok önemli.
Danimarka’da 1980’li yılların ortalarında başlayan ancak 2000’li yıllardan itibaren hız kazanan bir pestisit kullanımını azaltma projesi yürütülmektedir. Projede pestisit kullanım sıklığını azaltıcı önlemler, yeraltı ve yerüstü sularının kirletilmesini önlemek için su varlıklarının olduğu bölgelerde pestisit kullanımının yasaklanması (pestisitten arınık bölge belirleme, pesticide free zone), çok tehlikeli olarak nitelenen pestisitlerin kullanımını yasaklama, pestisit vergisi ve çiftçi eğitimi gibi çeşitli yöntemler ciddi bir kamu politikası olarak yıllardan beri uygulanmaktadır. Uygulanan proje henüz bitmemesine rağmen 1990-1993 yılları arasında 3,1 olan tarımda pestisit kullanma sıklığı 2001-2003 yılları arasında 2,1’e düşürülmüştür. Şu an 2017-2021 yıllarını kapsayan üçüncü safhada olan projede yeraltı su varlıklarındaki pestisit kirliliğinin kontrol altına alınabildiği ve gıdalardaki pestisit kalıntılarının da azaltıldığı belirtilmektedir.
Pestisit kullanımını azaltıcı ve doğa dostu tarımsal tekniklerin uygulanmasını teşvik edici kamusal programların ülkemizde de ciddiyetle uygulamaya konulması gerekmektedir. Şimdiye kadar çeşitli planlarda, strateji belgelerinde ifade edilen çok sayıda program ne yazık ki kâğıt üstünde kalmıştır. (BŞ/TP)