*Fotoğraf: Guardian.
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Geçtiğimiz Kasım ayında 153 ülkeden 11 binden fazla bilim insanı bir açıklama yayınlayarak iklim krizinin tarif edilmeyecek büyüklükte insani acılara neden olacağına dikkat çekmişti.
BioScience dergisinde yayınlanan ve 1979'da Cenevre'de düzenlenen Birinci Dünya İklim Konferansı toplantısının 40. yıldönümünde yapılan açıklamada iklim krizinin şimdiden içinde olduğumuz ve şiddetinin de giderek artacağı belirtildi.
Açıklamada, insanlığın acilen önlem alması gerektiği, hayatın devamlılığını ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına alabilmek için küresel toplumun doğal ekosistemlerle kurduğu ilişkiyi kökten değiştirmesi gerektiği ifade edildi.
Yapılan açıklamanın önemini anlatabilmek için yine geçtiğimiz yıl sonuçları açıklanan iki önemli çalışmaya değineceğim. Bu çalışmaların sonuçları yeryüzündeki böcek türlerinin sayısında çok hızlı bir azalma olduğunu gösteriyor.
Böcek türleri azalıyor
2019 yılı Şubat ayında sonuçları açıklanan kapsamlı bir bilimsel bir inceleme dünyadaki böcek türlerinin kaygı verici bir azalma oranı ile yok olduklarını ortaya koyuyor. Çalışmada önümüzdeki birkaç on yılda dünya böcek türlerinin yüzde 40'ının yok olabileceği belirtiliyor. Böceklerdeki yokoluş oranı, memelilere, kuşlara ve sürüngenlere göre sekiz kat daha hızlı seyrediyor.
Habitat kaybı (böceklerin yaşam alanlarının kentleşme, tarım alanları açılması, endüstriyel faaliyetler vb gibi nedenlerle daralması) ve geçtiğimiz 60-70 yılda sistematik ve yaygın bir şekilde kullanılan pestisitler böcek türlerindeki hızlı yok oluşunun ana nedenleri olarak gösteriliyor.
Ekosistemin çöküşü
2019 yılı sonuna doğru yayınlanan bir başka kapsamlı çalışmada ise ormanlar ve meralar gibi korunaklı yaşam alanlarında bile böcek türlerinin sayısında azalmalar olduğu belirtildi. Azalmanın en önemli nedeni aşırı kimyasal (pestisit) kullanımına dayalı yoğun tarım faaliyetleri. Özellikle de tarımsal faaliyetlerin yoğun olduğu bölgelere yakın olan ormanlık alanlar ile otlak ve meralar risk altında.
Şimdiye kadar bu tip korunaklı bölgelerin canlılar için bir sığınak gibi görülebileceği, bu bölgelerde yaşayan canlıların pestisitlerin toksik etkilerinden ya da kimyasal kirlilik vb. gibi yıkım yaratan etkenlerden fazla etkilenmediği düşünülüyordu. Araştırma bulguları yeryüzü ekosisteminin çökmesi olasılığına işaret ettiği için çok önemli ve bu nedenle de çalışmanın sonuçları meselenin bir paradigma değişikliğine gidilmesini gerektirecek kadar önemli olduğunu belirten bir çağrı yapılarak açıklandı.
Böcekler yüz milyonlarca yıldır doğada var kalabilmiş ve milyonlarca canlı türünü bünyelerinde barındıran çok geniş bir canlı topluluğu. Doğal hayatın devamlılığı için vazgeçilmez bir öneme sahipler.
Ne yapmalıyız?
Pestisitlerin zararları ve pestisit kullanımına alternatif uygulamalar konusunda dünya genelinde faaliyet yürüten Pestisit Eylem Ağı (PAN) isimli organizasyon geçtiğimiz yıl Mart ayında yayınlanan bir çalışmasında böceklere zarar veren pestisitleri tek tek listeledi. Yayının çevresel toksisite başlığını taşıyan kısmında uçucu böceklere ve sucul canlılara zarar veren, suda, dip çamurlarında ve toprakta uzun süre zehirli etkisini koruyan 148 adet pestisit yer alıyor.
Ülkeden ülkeye sayısı değişmekle beraber listede yer alan bu pestisitlerin tamamı dünya tarımında, büyük bir çoğunluğu da ülkemiz tarımında kullanılıyor. Örneğin böceklere en fazla zarar veren pestisitlerin başında gelen klorpirifos, malathion ve neonikotinoid grubunda yer alan çeşitli pestisitler gibi. Listede yer alan pestisitlerin doğal hayata verdikleri zarar uzun zamandır dile getirilmesine rağmen kullanım miktarlarının yıldan yıla artış gösterdiğini de belirtmeliyim.
Toplumsal baskı gerek
PAN tarafından yayınlanan listenin bir benzeri Greenpeace tarafından da yayınlanmıştı. Aslında bu tip listeler PAN ve Greenpeace tarafından 2009’dan bu yana yayınlanıyor. Oluşturulan listeler ciddi bir akademik temele dayanıyor. Pestisit kullanımını sınırlandırmak için mevcut sorunların boyutlarını betimleyen akademik çalışmalara ihtiyaç olduğu kadar konu ile ilgili kurumlara (Örneğin Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı) yönelik toplumsal baskı kurulmasına da gerek var.
Ancak böyle bir baskı kurabilmek için öncelikle Türkiye tarımında kullanılan ve böceklere en fazla zarar veren pestisitlerin hangileri olduğunun tek tek belirlenmesi yani bir kara listenin oluşturulması gerekiyor. Elde mevcut bir kara liste üzerinden somut talepleri dile getirmek daha doğru olacak. Bu önemli konuya bir sonraki yazıda devam edeceğim.
(NÖ)