"Bu savaş tükenmeli, en başta gömülmeli..."
Masal bu ya, eski zamanların birinde memleketin en kendine münhasır olanında bir kral yaşarmış. Kralın bir de oğlu varmış. Ne var ki çocuk çok hastaymış. Günden güne eriyormuş, sabahları uyanamaz, akşamları yatamazmış. Hep bir ağrı, hep bir sızı…
Kral önce kendi ülkesinden, sonra dış memleketlerden doktorlar getirtmiş. Bakmışlar, incelemişler ama kralın oğlunda ne var anlayamamışlar. Bu kez kral haber salmış, memleketteki şifacılar gelmiş. Yok, onlar da bir çare bulamamış.
Kralın yanında çalışan bahçıvan demiş ki:
“Kralım, oğlunuz her geçen gün daha kötüye gidiyor. Ne yapalım? Acaba memleketteki tüm çocuklara haber salsak da herkes evinde olan oyuncağıyla sizin kocaman sarayınızın bahçesine mi gelse…"
Kral, son çare bahçıvanın dediğini yapmış. Memleketin dört bir yanına haber salınmış. Her evden çocuklar, ellerinde oyuncaklarıyla sarayın bahçesine doluşmuş. Kralın oğlu kocaman sarayın kocaman penceresine yaklaşmış, minik elleriyle pencereyi açmış. Çocukların gülüşleri, cıvıl cıvıl halleri, neşeli sesleri odasını doldurmuş…
Bir de bakmışlar ki gülmez olan çocuk gülüyor, yürümez dedikleri çocuk adım adım çocuklarla halka olmuş oynuyor. Rivayete göre, yeryüzünde o günden bu yana çocukların doğumgünleri kutlanır...
Mabel Matiz’in konserleri de böyle bir doğum günü havası içinde geçiyor. Dinleyenler kendi gönüllerini koşa koşa getirirken, Mabel de kendi hediyesini sunuyor dinleyenlerine: nefesini.
Sesini ya da şarkılarını getiriyor demek, o başka dünyaların âlemini anlatmak için yetersiz kalır. Bildiğiniz şarkılar boyunca nefesiyle dinleyenleri başka yerlere götürüyor. Nereye götürdüğünü o ve belki dinleyenleri bilir. Kim bilir?
Mabel Matiz, 12 Aralık Cuma gecesi Ataşehir Ülker Arena’da dinleyicileriyle bir araya geldi. Yalan yok vallahi, bu kez haber amaçlı değil, sadece dinlemek için gittim. Ne var ki siz planlar yaparken hayat nasıl kendi planını yapıyorsa, konser de öyle oldu. Bu kez de dinleyenler için yazayım dedim. Malum, elçiye zeval olmuyor.
Önce konser detayları…
Ülker Arena’nın seyirci kapasitesi yaklaşık 15.000. Salon tamamen doluydu. Sayabildiğim kadarıyla bir orta alan, bir de basamak basamak dört bölüm vardı. Dinleyenler, onu bir kez daha yalnız bırakmadı.
Sahneye tam olarak “Bırakalım onları canım” şarkısıyla çıktı. O söyleyince arkasından binlerce kişi ekledi: “Konuşalım senli benli…”
Mabel Matiz saat 21.00 civarında sahneye çıktı, 23.20 gibi sahneden indi. Her şarkısının sonunda sağ elini kalbinin üzerine koydu, başını eğdi ve dinleyenlerini selamladı.
O sahnedeyken, arkasındaki video ve belli ki özenle planlanmış ışıklandırma sistemiyle dinleyenleri yine alıp kaçırdı bu dünyadan.

Maalesef şu an hatırlayamadığım bir şarkısının sonunda “Bazen tüketemiyorum” dedi. Ardından “İlişki durumum ektedir” diye devam etti.
“Odam Kireç Tutmuyor” türküsünü söyledi. Şarkıların arasında “canınızı yakacağım” dese de kıyamadı bellki dinleyenlerine Selami Şahin’den bir şarkı ile “can yakmaya” ara verdi. Şöyle bir notu vardı: “Selami Şahin’den. Bir şarkı söyledim. Naçizane tabiki. Ondan dinlemeye devam edin…”
Konserde, ara kısmını gerçekten kısa tuttu. Gitti ve belki üç dakika sonra yeniden sahneye geldi.
Konserin sonuna doğru, “Burada olmak, sizlerle bu zamanı paylaşmak çok güzel. İyi ki varsınız, iyi ki geldiniz. Hep böyle olalım yan yana, can cana olalım” dedi.
Ayrıca, konser boyunca ne zaman o sussa, bu kez dinleyenlerden ses yükseldi: “Seni seviyoruz Mabel”, “Yanındayız Mabel”. Ha bu arada bir pankart gözüme çarptı: “Bahçemizin en güzel çiçeği sensin Mabel.”
Bir baktım konser bitti, kimse yerinden kıpırdamıyor. Sahneden indi. “Bir daha, bir daha” çığlıkları yükselirken insanların yüzlerine özellikle baktım. Gerçekten de kendilerini başka dünyalara götürecek o oyun arkadaşını bekler gibiydiler. Mabel yeniden sahneye geldiğinde insanların yüzlerinin ve gözlerinin nasıl ışıl ışıl olduğunu da görmenizi isterim.
“Bi düşmeyegör, can’ım kamaşır” 🧿🙏🌿 pic.twitter.com/xZ0fKBOntv
— Evrim Kepenek (@kepenekevrimm) December 13, 2025

Konser alanındaki kişilere en son görevliler uyarı yapıyordu: “Etkinliğimiz sona erdi, çıkışa alalım lütfen.” Tam o sırada iki dinleyicinin sohbetine tanık oldum, yetmedi, dahil oldum.
Dinleyici, “Bu konserde ‘Yaşım Çocuk’ bana çok geçti, gözlerim doldu” dedi.
Dayanamadım, “Ne zamandır dinliyorsunuz?” diye sordum.
“İlk albümünden beri dinliyorum, 2013’tü sanırım. O zaman Taksim’de Sanat Performans’ta çıkıyordu, Ceren’le (arka vokal)” diye yanıt verdi.
“Yenikapı’da ‘Karakol’ beni çok etkilemişti, gözlerim dolmuştu. Bu akşam başka bir şarkıda yine öyle oldum” diye devam etti.
Yanındaki arkadaşı da, “Ben tüm şarkılarından çok etkileniyorum. Öyle bir acı çekmesem de yan koltuğunda oturanın acısını çekiyorsun, karşı tribündekilerin acısı sana geçiyor. Öyle bir durum oluyor, biz de anlamıyoruz" dedi.
Başka bir dinleyiciye soruyorum:
“Siz ne zamandır dinliyorsunuz?”
“Ben daha yeni dinlemeye başladım. Bu üçüncü konserim” diyor.
Gözüme bir çift çarpıyor, aynı soruyu iletiyorum. Kadın, “Ben normalde dinlemiyordum, o istedi diye geldim. İyi ki gelmişim” diyor. Erkek ise, “Benim beşinci konserim. İstanbul’daki çoğu konserine gidiyorum” diye yanıtlıyor.
“Peki, Mabel’e mesajınız var mı?” diye soruyorum her birine.
“Onu çok seviyorum… Benim arkadaşım gibi, evimize gelip şarkı söylüyor gibi…”
Mabel’in sadık bir dinleyici kitlesi var belli ki. Kime sorsam üçüncü, dördüncü konseri. Bu arada dinleyiciler arasında birbirinden çok farklı ekonomik ve sosyal kesimden insanı görüyorsunuz.
Bu toprakların “modern ozanına” her bir şarkısı için teşekkürler.
(EMK)







