Pazartesi günlerinden birisi daha… Diğer günlere göre bir başlangıç mı?
Bir görüşe, bir tutum ve davranışa karşı olma günü denebilir. Diğer günlere “karşıtlık” niteliği ağır basıyor. Aksi fikirde olanlara “muhalifler” denildiği için sonraki günlere muhalif gibi duruyor.
Tıpkı “muhalefet” toplumsal yaşamın her düzeyinde nasıl gözüküyorsa öyle gözüken bir gün gibi pazartesi!
Sosyo-ekonomik çıkarların ve değer çatışmalarının ortaya çıkardığı görüş ve tutum farklılıkları toplumsal yaşamda “muhalefet” olarak adlandırılır. Çatışmalar, eylemler, bir araya gelişlerde muhalefettir. Düşünsel açıdan olumsuz bir eleştiri ve karşı olmak kendini “muhalefet” olarak gösterir.
En basit anlatımıyla “siyasal muhalefet”; genel muhalefet kavramının siyasal görüş ve bakış açısı içindeki görünümüdür. Siyasal perspektif içinde muhalefetin “siyasal” içeriğe bürünmesidir. Daha açık anlatırsak; “Muhalefet olgusu ve muhalifler kendi çevrelerinden çıkıp var olan toplumsal ve ekonomik yapıyı, siyasal rejimi, onun somut ögelerini hedef aldıkları, bunlardan birine, birkaçına veya hepsine birden yöneldikleri andan itibaren kavramın siyasal niteliğe büründüğü açıkça gözlenir.”[1]
Genel muhalefet siyasal muhalefete büründükçe farklı fikir ve çıkarları temsil eden partiler hükümetleri ve yürüttükleri politikaları engellemeye başlayabilir. Partiler “karşı koyma” olgusunun yansıtıldığı bir araya gelmiş politik eylemlere sahip insanlardır! Grup olarak muhalefet olurlar, davranış olarak muhalefet ederler. Eylemleri iktidarın gidişini beğenmemektir. Onaylamamak ve hükümetin yaptığı işlere karşı koymaktır. Siyasal eleştirileri, tavırları, düşünüşleri “muhalefet etmek” demektir.
Her zaman olmasa bile; bazı pazartesi günleri diğer günlere karşı muhaliftir.
Siyasal muhalefetin başlangıç günü gibidir!
Geçmişte doğal hukuk ile iyi yaşam ve iyi hukuk üzerine iktidar olabilmek o kadar kolay bir iş değildi. Bir araya gelmek gereklidir. Politik bir birlik kurabilmek bazı pazartesi günlerinde görüldüğü gibi başlangıç sayılırsa; siyasal muhalefetin ortak paydası olabilir.
Politik birlik, eylemde bulunabilmektir ve bilinçli seçimler yapabilen insanlardan oluşur.
Bu birlik içinde olan ve olabilen insanlar istediğini değil, aklını dinler.
“İnsan istediğini değil, aklını dinleyebildiği için, davranışı aşıp eylemde bulunabilme potansiyeline sahiptir. Bu yüzden bu potansiyelini açığa çıkarmayan yurttaş, bu potansiyelin açığa çıkmadığı edimler politik değildir. ‘İstişare etme ve karar almayı gerektiren makamlarda yer alma hakkı olan kimseler’ yurttaş adını alır; yani eylemin gerekçesini belirleyebilme imkânına sahip olanlara yurttaş denir ve ‘böyle kimselerden oluşan topluluk’ ise polistir (…) Politik birlik; niteliğini içindeki insanlardan değil, o insanların hangi ilkeye göre bir araya geldiğinden alır. (…) Görev ve yetkilerin nasıl dağıtılacağını, kimin hangi işi yapacağını tayin eden adalet anlayışıdır.”[2]
Dil ve akıl yetisini kullanabilme sayesinde adaletin değerini gerçekleştirmeye yönelik edimlerde bulunan insan topluluğu politik birlik oluşturur ve alelade bir kalabalık değildir.
İnsan, aklı sayesinde ve sadece aklıyla adalete uygun yasalara ve bu yasalarla elde edilmiş adalet sayesinde iyi yaşama ulaşabilir.
Politik birliğin amacı adalettir.
Çoğunluğun yasayla yönettiği rejim, en iyi yönetimdir. Bu nedenle en iyi yönetimden rejim olarak söz edilir. Zira politik birliğin amacını gerçekleştirmeye en uygun modeldir ve politeiayı anayasal yönetim olarak tarif eden düşünürler çoktur.
Platon ve Aristoteles’in düşüncesindeki Yunanca “Politeia” kelimesi hem “şehir” hem “devlet” olarak kullanılır. Polis (şehir devleti) kelimesinden türetilmiştir. Polis, Atina ve Sparta gibi politik birliklerdir. Anlamı, Latince civitas’a benzer ve “vatandaşın veya vatandaşlığın koşulları ve haklarıdır”. İyi yaşamak için bir araya gelmiş insanların kendisine yetenlerin topluluğudur. Polisin ve bu bağlamda hukukun amacı insanların iyiliği demektir ve insanlara erdemli bir hayat sürdürebilecekleri ortamı hazırlar.
Antik Yunan filozoflarına göre politeia’nın temel anlamı; “polis nasıl yönetilir; anayasayla” olduğudur. O zaman Politeia; anayasadır.
Yasayla yönetim, isterseniz hukuk devletinde yönetim de denebilir .
Doğal hukuk iki şey söyler: Birincisi yönetim kişilerde değildir, yasadadır. İkincisi ise yasanın içeriği ortak iyiye uygun olmalıdır ve ona göre oluşur.
Yasalı yönetim; yöneticileri ve yönetim erkini suistimal edilme noktasında denetler. Bu yüzden adalet için atılmış bir adımdır. İkinci adım, yasanın içeriği adil olmalıdır.
Bugün pazartesi… Günlerden bugün acaba politik birlik sağlayacak mıdır?
Doğal adalete uygun olmayan yasalar kusurludur. Tarihteki kusur örnekleri, kötü yaşamlardır.
Anayasal yönetim adalete, adil olmaya doğru kaç adım atarsa doğal, yasal adalete ulaşabilir?
Asıl bu sorunun yanıtını aramak gerekir. Ancak anayasa değişikliği yapmak isteyenler yönetimi kişiye teslim etmek, yasaları ortak iyiden uzaklaştırmak istemektedir.
Politik birlik denilince, her adımda anayasayı akılda tutmak şarttır.
Siyasal muhalefetin örgütlenmesinde neyin adil olduğuna dair anayasal ilke unutulmamalıdır.
Muhaliflerin politik birlik hakkındaki tartışmaları etik, hukuki ve politik olmalıdır.
Bugün pazartesi, başlangıçtır.
Dipnotlar:
[1] Nükhet Turgut, Bireysel Muhalefet, Birey ve Toplum Yayınları, 1. Baskı, Aralık 1984, s. 3-4.
[2] O. Vahdet İşsevenler, Doğal Hukuk Sorunu: Aristoteles'in Politikası ve Hobbes'un Leviathan'ı, Pinhan Yayıncılık, 1. Baskı, Nisan 2021, s. 46-48.
(Fİ/VC)