7 Mart gecesi Tütün Deposu'nun küçük salonunda bulunan kırk-kırk beş kişilik bir izleyici topluluğu uzun bir masa etrafında hem yemek yedi hem de zamanımızın en dikkate değer performanslarından birini deneyimledi.
Sanatçı Gül Kozacıoğlu'nun davetiyle son işini görmek için dondurucu soğuğa aldırmadan bir araya gelenler, günümüz teknolojilerinin kullanıldığı soğuk yerleştirmelerden ziyade sıcacık bir sofrada buluverdiler kendilerini.
Salona girenler şamdanlar ve çiçeklerle bezeli zarif ama sade bir yemek masası ile karşılaştılar. Performans başladığında ise masanın bir tarafındaki duvarda sanatçı bizi Cabaret Muse Me performansıyla karşıladı. New York'taki odasının camındaki kumaş perde ve mekanın yüzeyleriyle bütünleşen bir dans sundu Kozacıoğlu. Zaman zaman eline aldığı kırık ayna ile dönerek klasikleşmiş kabare karakterlerinin fantastik bir versiyonuna büründü.
İnternet aracılığıyla canlı olarak izlediğimiz performansının tam karşısındaki duvarda da yine New York'ta bulunan Center for Performance Research'ten canlı bir yayın daha mevcuttu. Diğer bir dansçı Kozacıoğlu'nun canlı olarak merkeze aktarılan görüntüsünün önünde bir kumaş ile dans ediyordu. Bir saat boyunca beraberce yenilen yemek ve izlenen performans, izleyicileri paylaşma kavramı üzerinden yakalayarak hem birbirine hem de yaklaşık sekiz bin kilometre ötede bulunan sanatçıya yakınlaştırdı. Öyle ki zaman zaman Kozacıoğlu'nun görüntüleri adeta masada bizimle otururmuşcasına yemeğin bir parçası haline geldi. Yemeğin menüsü de en az performans kadar ilginçti: Paylaş peynir tabağı, can meyveleri, kutlama eti, bolluk salatası ve sonsuzluk helvası...
Cabaret Muse Me, sanatçının üç yıldır üzerinde çalıştığı, kişisel deneyimlerini tıpkı Tracey Emin gibi evrensele taşıyabilmeyi başarmış bir proje.
Gül Kozacıoğlu New York'ta ve İstanbul'da yaşıyor ve dönem dönem Kopenhag, Berlin ve Paris'te çalışıyor. Ankara'da doğdu ve Danimarka'da büyüdü. Politik görüşleri nedeniyle Türkiye'ye girişi yasaklanan ve vatandaşlıklarını kaybeden ailesiyle uzun dönemler boyunca Avrupa'da farklı bölgelere seyahat etmek zorunda kaldı. Çocukluğundan beri maruz kaldığı göçebelik, sürekli değişim ve seyahat deneyimleri sanatçının yapıtlarında kendini evrensellik, mekan ve zaman kavramlarının alaşağı edilmesi, uzak-yakın algısıyla oynadığı zekice oyunlar ve oluşturduğu fantastik görsel dil ile kendini belli ediyor. İzleyicileri katılımcı olmaya iten sistemler kurması ve aslında bizleri yabancılaştırmaya yönelik çalışan sms-internet ve canlı yayın gibi iletişim teknolojilerini farklı yönlerde işleterek esas amacını vurgulayan bir araç olarak kullanması da sanatçının yaşadığı bu süreçle bağdaşan iki önemli unsur.
Sanatçının projeleri ile ilgili detaylı bilgi ve görselleri www.gulkozacioglu.com adresindeki sitesinden bulabilirsiniz.(SZ/BÇ)