31 Mart 2017 itibariyle sinemalarımızda 269 kopyayla gösterime giren animasyon türündeki bir çocuk filmi olan Patron Bebek (The Boss Baby), çocuklar kadar animasyon türünü seven yetişkinlerin de merakla bekledikleri bir filmdi. Zira Tom McGrath’in yönettiği bu filmin, geçmişte "Shrek", "Madagascar", "Kung Fu Panda" gibi oldukça popüler filmlere imza atmış Dreamworks yapımı yeni bir film olması dolayısıyla seyircinin dikkatinden kaçması beklenemezdi. Nitekim gişe başarısını değerlendirmek için henüz çok erken olsa da, filmin gösterime girdiği salonların dolu olduğu, ancak geçmiş Dreamworks yapımlarına göre seyirci beğenisinin beklenenin altında kaldığı şimdiden gözlemlenebilir.
Patron Bebek, Lübnan kökenli Amerikalı yazar ve illüstratör Marla Frazee’nin yazdığı ve illüstrasyon çalışmalarını da kendisinin üstlendiği 2010 yılında basılan resimli çocuk kitabından uyarlanmış bir film.
Filmin konusu, aslında çocuk dünyasının önemli bir sorununa dayanıyor; kardeş rekabeti ya da aileye yeni katılan küçük kardeşi kabullenme sorunu. Kısaca filmin konusuna değinmek gerekirse; yedi yaşındaki Tim Templeton ailesinin tek erkek çocuğudur. Maceracı, gayet mutlu ve hayalperest bir çocuk olan Tim’in belki de tek hayali günün birinde bir köpek sahibi olmaktır. Zaten anne ve babası da bir süs köpeği dağıtımcısı (hatta üreticisi) şirket olan Puppy Company’de çalıştıkları için bu hayali gerçekleşebilir bir hayaldir. Ailesinin üç kişiden oluşmasından ve oluşturdukları ‘üçgen’ içinde yaşamaktan mutludur. Ancak işler beklediği gibi gitmez. Bir gün ansızın siyah takım elbiseli, gömlekli, kravatlı, siyah bond çantalı bir bebek (yani kardeş) taksiyle (!) çıkagelir. İş adamı kılığındaki bu yeni bebek evi deyim yerindeyse işgal eder ve ilgi merkezi olur. Tim bir anda geri plana atılır; artık uykudan önce söylenen şarkılar, masallar ya da sarılmalar yoktur. Yorgunluktan ve bebeğin etrafında koşturmaktan perişan anne baba, patronun kim olduğunu çoktan kabullenmiştir. Ancak Tim’in, ailenin bu yeni üyesini kolayca kabullenmeye niyeti yoktur.
Olaylar da Tim’i doğrular; bebek çok tuhaftır, kimse yokken yetişkin gibi konuşabilmekte, diğer bebeklerle toplantı yapabilmekte, birtakım gizli planlardan bahsetmektedir. Tim, onun normal bir bebek olmadığını bir türlü ispatlayamaz. Aslında Patron Bebek, Baby Corp için çalışmaktadır. Görevi, insanların bebekler yerine şirin köpek yavrularını sevme eğilimini körükleyen ve piyasaya hiç büyümeyen yeni bir köpek sunmaya hazırlanan Puppy Company’nin planlarını çökertmektir. Yani Patron Bebek, bebek kılığında bir şirket görevlisidir. Nihayetinde Tim ve Patron Bebek ikisinin de çıkarlarıyla örtüşecek bir plan yaparak birlikte hareket etmeye karar verirler. Köpek şirketinin ürettiği yeni köpek sürümü engellenecek ve Patron Bebek geldiği yere, yani şirkete geri dönecektir. Oysa zamanla Tim ve Patron Bebek birbirlerine alışırlar; Tim paylaşmayı, Patron Bebek ise sevmeyi ve bir ailenin ne demek olduğunu öğrenmeye başlar. Film, sonunda birbirini seven iki kardeş ve sonsuz sevginin gücüne inanmış mutlu aile ile biter.
Bebekten kapitalist bir patron yaratmak
Patron Bebek, görsellik ve kurgu açısından ilk bakışta sempatik bir animasyon filmi gibi duruyor. Ana karakterlerin çoğunlukla bebeklerden ve sevimli köpek yavrularından oluşuyor olması da filmin, çocuklarla rahatça bağ kurmasına yetiyor.
Öte yandan her çocuğun başına gelebilecek bir ‘felaket’ olan yeni kardeşi kabullenmek gibi baki bir sorunu ele alması itibariyle de çocuklara sevginin gücüne dair önemli bir mesaj verirken, yetişkinlerin de filmi tercih etmeleri için yeterli sebep sunmuş oluyor. Yani pek çok masum ve sevimli karakterle, çocukların dünyasına girilip çocuk psikolojisinde önemli bir sorun işleniyor. Ancak film yetişkinlerin, çocuk dünyasını kurgularken işi nerelere vardırdığına dair önemli ipuçları da barındırıyor.
Patron Bebek karakteri, kapitalist bir figür. Takım elbisesi, pahalı kol saati, yer yer sıkıştığında sorun çözmek adına etrafa saçtığı dolarlarıyla üst düzey bir şirket yöneticisi. Zaten çalıştığı şirket, binlerce bebeğin katı bir disiplin içinde, bir diğerine yabancı ve yalıtılmış bölmelerde otomatlaşmış olarak çalıştığı bir yer olarak tasavvur edilmiş.
Film bu düzeni, aileye karşı şirketi, şirketteki yükselme hırsını ve bu hırsın sonunda elde edilecekleri eleştiriyor gibi görünse de, çocukların dünyasına işadamı kılıklı bebekleri, bebeklerin para bilgisini ve dev şirketleri sokmakla, bu konuda yaptığı eleştiriyi boşa çıkarıyor. Bebeklerin bile şirket ajanı / yöneticisi olarak tasavvur edilebildiği bir dünyada yavru köpeklere karşı verilen savaş kazanılsa da, seri üretimin tektipleştiri ve işgalci mantığına karşı film bir çözüm önermiyor. Bebekler ve yavru köpekler iki rakip şirketin elemanları olarak kurgulandığında ve filmin hedef kitlesi olan +7 yaş grubunun dünyasına bir kez bu şekilde sokulduğunda, bebekleri leyleklerin getirdiği bilgisinden çok daha kirli ve insancıl olmayan bir seri şirket üretimi bilgisine yer vermiş oluyor ki, filmin sonunda kutsanan aile de gerçek hayatta bu şirketler dünyasında varlık gösteremez oluyor.
Bebeklerin korku filmlerinde kullanılması örneğinde görüldüğü gibi, -yüzü masumdur ama cinayeti işleyen odur ya da gerekli şartlar altında o masumumuz bile korkunç bir katil olabilir- yetişkinlerin fantezileri, her şeyin olası ve meşru olduğu bir korku iklimini kalıcı kılmaya yarayabiliyor. Bebekten katil yaratan sistem, bebekten kapitalist bir patron yaratmakta da beis görmüyor. Filmin sonunda o şirketten bir bebek kurtarılarak ‘aile’ye kazandırılıyor, ancak bu Tim’in kişisel başarısı ile oluyor. Amerikan rüyasına özgü bir anlatım diliyle bize, bebekleri leyleklerin getirmediği ve bu masalların ‘çocuksu’ olduğu söylenerek, gerçeklerin dünyası işaret ediliyor. Yetişkinlerin fantezileri çocukların dünyasına yine ve yeniden sızdırılarak, ‘macera’ unsuru ile bu ‘kurgu’nun üzeri örtülüyor ve seyirci bu akışın büyüsüne kapıldığında ‘çocuk’ yerine konuyor. ‘Hayır, çocukların dünyasında/hayallerinde bebek patronlar yok’ demek gerekiyor belki de; ‘Bu sizin dünyanız, sizin fantezileriniz!’ Dev bütçeli sinema, yayın şirketleriyle her türlü fantastik ve şartlanmış üretimleri, kapitalist dünyaya ait değerleri çocuklara ait kılarak ‘bebek’ figürünü bile sevimsizleştirmek mümkün. Patron Bebek’te çocuk dünyasına ait pek bir şey yok. Ama kapitalist iş kölelerine dönüşen ebeveynlerin çok sınırlı zaman ve sevgisini paylaşmak istemeyen bir çocuk, patron bir bebek, şirketler, bireysel kahramanlık ve kutsal aile; yani Amerikan rüyasına ait her şey var.
Yavru köpek sevgisinin insanlığın bebeklere gösterdiği sevginin yerini alacağı kurgusu ve bu iki sevgi türünü karşı karşıya koymanın da çocuklara sağlıklı bir mesaj vermeyeceği açık. Olsa olsa gezegenimizin başına bela olmuş insan merkezli uygarlık idealinin çocukların dünyasında yeniden üretilmesine hizmet edebilir. Kaldı ki çocuklar ve köpekler arasında hep özel bir sevgi bağı olagelmiştir. Bunun tersini akıl etmek şahane bir buluş olmasa gerek. Hiç büyümeyen bir köpek üretimi için harekete geçen bir şirkete karşı verilen mücadelede, hayvanların genetiğiyle oynanmasına, laboratuar hayvanları üretilmesine dönük saklı bir eleştiri olduğu düşünülse bile, köpekler ve bebeklerin karşı karşıya konumlandırılmasının bu eleştiriyi gölgede bıraktığı rahatlıkla söylenebilir. Filmde, köpekler şirket tarafından üretilmekte ancak bebekler de şirket tarafından üretilmektedir; kaldı ki şirket çalışanı bu bebekler de içtikleri süte benzer özel bir şurupla hiç büyümemektedirler. Bir aile sahibi olduğu takdirde ‘normal’ bir çocuğa dönüşebilenler hariç diğerleri için bir kurtuluş umudu görünmemektedir.
Fanteziler, insanlık tarihi denen o koca serüvenin yelkenlerini hayal gücünün rüzgârıyla şişirebildiğinde anlamlı ve çekici. Çünkü mevcut hayatlarımızı ve dünyamızı ancak hayal ederek değiştirebiliyoruz. Yetişkin dünyasının insanı yok eden hiyerarşik ve eşitsiz ilişkilerini, sıkıcı düzenini çocukların dünyasına taşımak fantezi olamaz. Onların hayal güçlerinin o muazzam sınırsızlığını yansıtmak belki mümkün değil ama, verili dünyamızın hiç de masum olmayan figürleri ve hikayeleri üzerinden onlara yeni bir dünya yaratmak da mümkün değil. Macera, onların hayal güçlerinin sınırsızlığı ve masumiyetiyle koşabildiği sürece çocuklara ait olabilir. Ötesi yetişkinlerin dünyasına aittir. Siz hiç hayallerinde Patron Bebek, olan bir çocuğa rastladınız mı? (SÖ/HK)