Geçen ay Yargıtay Patrikhane ile ilgili bir karar verdi: Patrikhane ekümenik (evrensel) değildir. Davanın hikayesinin özeti şöyle:
İstanbul'da bir Bulgar Vakfı var. İstanbul'daki Bulgar kiliseleri bu vakfa bağlı olarak faaliyet gösteriyor. Vakfın yönetim kurulu üyelerinden biri olan Bujidar Çipof ve Bulgar Papaz Konstantin Kostof, Rum Patriği ve Patrikhane'nin Kutsal Meclisi üyeleri hakkında, din özgürlüklerinin engellendiği gerekçesiyle dava açarlar.
Çünkü Kostof, bir süredir Patrikhane'ye karşı itaatsiz davrandığı ve ayinlerde Patrik'in adını anmadığı (bu Ortodokslukta kuraldır) gibi gerekçelerle Rum Patrikhanesi tarafından ruhanîlikten azledilmiştir. Patrikhane'nin bu kararı üzerine Bulgar cemaatinde huzursuzluk baş göstermiş; Kostof ayin yapmaya devam etmiş, Bulgar cemaati üyeleri onun ayinlerine katılmamaya başlamış ve kendisinin ruhanîlikten azledildiği gerekçesiyle, Bulgar Vakfı'na bu sorunu çözmesi ve başka bir papaz bulması gibi isteklerle dilekçeler vermişlerdir.
Sofya'daki Bulgar Patrikhanesi yeni bir papaz göndermiş, bir süre iki papaz aynı zamanda görev yapmıştır. Azilden bir yıl kadar sonra Bulgar Vakfı Kostof'un iş akdini fesh etmiştir.
Kostof davada Patrikhane'nin kendisini azil yetkisi bulunmadığını iddia etmiş, Patrikhane ise Kostof'un bizzat Patrikhane tarafından takdis edildiğini hatırlatarak, takdis edenin ruhanîlikten de çıkarabileceğini gerekçe olarak göstermiştir. Fatih 3. Asliye Ceza Mahkemesi 2004'te verdiği kararda, Rum Patrikhanesi'nin Bulgar Ortodoks Kilisesi üzerinde hiçbir hukukî yaptırım uygulama yetkisi bulunmadığına ancak müştekinin azil kararından dolayı bir mağduriyetinin olmadığı, çünkü bu karara rağmen ayinlere devam ettiği ve bir yıl kadar sonra vakfın iş akdini fesh etmesi nedeniyle bu işten ayrıldığına hükmetmiştir. Böylece Rum Patriği ve Kutsal Meclis üyeleri beraat etmişlerdir.
"Azınlık kilisesi" ne demek?
Bu karar üzerine Savcı Yargıtay'a başvurmuş, geçen Haziran'da da Yargıtay beraatleri onaylamakla birlikte, çok tartışmalı bir karar metni kaleme almıştır. Yargıtay, Patrikhane'nin Lozan Antlaşması'na göre “azınlık kilisesi statüsünde” olduğuna hükmediyor. Yıllardır bu konularla ilgilenen bu satırların yazarı bu ifadeye ilk defa rastlıyor! “Azınlık kilisesi” de ne demektir? Türkiye'de çoğunluk kilisesi mi vardır? Lozan'a göre Patrikhane'nin bir azınlık kilisesi olduğu tezi muhtemelen Lozan'dan beri siyasî olarak çizilmek istenen sınırı gösterebilir (wishful thinking) ama Lozan'da böyle bir ibare yoktur, böyle bir anlam çıkarmak da mümkün değildir.
Üstelik uluslararası hukuk açısından antlaşmanın ayrılmaz bir parçası olan zabıtların hemen her yerinde Patrikhane'den “ekümenik” olarak söz edilmektedir.
Bugüne kadar Patrikhane'yi tanıyan yasa yok
Kararda, Türk hukuku açısından ekümeniklik iddiasının yasal dayanağının olmadığı ifade ediliyor. Doğru tabii, ama ona kalırsa zaten Patrikhane diye de bir şey yok! Türk hukuku bugüne kadar Patrikhane'yi tanımlayan, statüsünü belirleyen bir yasa çıkarmamış ki! O zaman da şu soruyu sormak kaçınılmaz oluyor: Tüzel kişiliği olmayan bir kurumun ekümenik olup olmadığını yargının en üst kurumunun tartışıp karar varması abesle iştigal değil midir? Üstelik ilgili davada bu unvanla ilgili bir konu da yoktur.
Patrikhane Bulgar Papazı üzerindeki yetkisini, ekümenikliğine değil (zaten ekümeniklik bu değil) Bulgar Kilisesi ile 1945'te yaptığı anlaşmaya dayandırıyor. Ancak mahkeme, sadece Rumların kilisesi olduğunu söylediği Patrikhane'nin, nasıl olup da Kostof'u papaz olarak takdis edebildiğini sorgulamıyor.
Yargıtay hiç ilgisi yokken aldığı bu kararla, ilerde ekümenik sıfatı ile ilgili bir durumla karşılaşıldığında iç hukukta bir emsal ve sınırlama yaratmak amacı güdüyor.
Ortodoks dogma açısından Patrikhane'nin ekümenikliği üzerine bir tartışma bulunmamaktadır. Bu konuda tarihsel rakip olarak görülen Rus Kilisesi dahi bunu resmî olarak sorgulamaya cesaret edememektedir. Bu unvanın günümüzde şöyle anlamlar ifade ettiği görülmektedir:
a) Bağımsız kiliseler arasında primus inter pares yani eşitler arasında birinci olmak,
b) Bu kiliselerin yetki alanları dışında kalan bölgelerde faaliyet gösterebilmek,
c) Ortodoks kiliselerin ortak sorunlarının çözümünde ve diğer kiliselerle diyalogda koordinatör rolü oynamak...
Kararda yer alan şu ifade ise hakimlerin hukuk bilgisini çok güzel ortaya koyuyor: “Egemen bir devletin kendi topraklarında yaşayan azınlıklara kendi vatandaşlarından (azınlıklar onun vatandaşı değil sanki!) farklı bir hukuk uygulayarak çoğunluğa dahi tanımadığı bir takım ayrıcalıkları onlara tanımak suretiyle özel bir statü vermesi, Anayasa'nın 10. maddesinde gösterilen eşitlik ilkesine açıkça aykırılık oluşturacağından kabul edilemez.”
Bu hakimler hiç ülkelerinde “azınlık okulu” diye bir şey duymamışlar mı acaba? Lozan Batı Trakyalı Türklere, Yunanistan'ın diğer azınlıklarına, örneğin Slavo-Makedonları'na vermediği bu hakkı vermiyor mu? Türkiye'nin örneğin Kürtlerine vermediği bu hakkı gayrimüslimlerine vermiyor mu? Bu hakimler nerede yaşıyorlar acaba? Lozan Antlaşması'nın azınlıkların korunması başlığının altındaki maddeleri, açıkça çoğunlukta olmayan haklardan söz eder, pozitif ayrımcılık yapar.
Bulgar Papaz Kostof'la ilgili söz konusu Yargıtay kararının yer aldığı 27 Haziran 2007 tarihli Hürriyet gazetesinde, ironik biçimde, bu haberin hemen yanında şöyle bir haber vardı: Ukrayna Cumhurbaşkanı “Ortodoks alemde birinci makam oldukları için” Patrik Vartholomeos'tan, Ukrayna Kilisesi'ndeki bölünme konusunda yardım istiyordu. Çünkü yıllardır Ukrayna'da İstanbul yanlısı, Rus Kilisesi yanlısı ve bağımsızlıkçı şeklinde bölünmeler yaşanıyor.
Görüldüğü gibi, Patrikhane'nin ekümenik unvanının herhangi bir hükümet tarafından tanınması ya da tanınmaması onun Ortodoks dünyasındaki durumunu değiştirmiyor ama laik Türkiye'nin böyle dini konularda kararlar alması ortaya hukukî garabet çıkarıyor. (EM/NZ)
* Bu yazı Yunanistan'da, Batı Trakya'da Türkçe ve Yunanca yayımlanan aylık haber ve yorum dergisi Azınlıkça'nın ağustos sayısında yayımlandı.