Seçim sonucu, Kıbrıs Türk liderliği için tam bir düş kırıklığı yarattı. Bu sonuç öylesine bir düş kırıklığı yarattı ki, seçim öncesi "bu Rumların bir iç meselesidir, bizi ilgilendirmez" diyen sayın Denktaş bile seçim sonrası Papadopulos'un EOKA'cı geçmişini öne çıkararak saldırı işareti verme eğilimi içine girdi.
Statükocuların borazanlığını yapan BRT, Kanal T ve Akdeniz TV ise gün boyu ayni temayı daha da çirkinleştirerek kullandılar.
İyi EOKA'cı
Bunları doğru bulmuyoruz ama olağan karşılıyoruz. Çünkü onların gönlünde yatan başka bir EOKA'cı Klerides idi. Klerides bu çevrelere göre "iyi EOKA'cı" ve sayın Denktaş'ın ifadesiyle "sözü senet" kabul edilen bir EOKA'cıdır.
Ancak, Klerides öyle bir EOKA'cıdır ki sayın Denktaş'la yıllardır al gülüm- ver gülüm tezgah kurmuş ve sayın Denktaş'la Kıbrıs sorununu çözmemek için anlaşmıştır.
40 yıldır Kıbrıs'ta toplumların başında bu iki lider değil miydi? Onlardı da sorunu neden çözümlemediler? Neyse ki Klerides'in son haftalardaki manevraları, "bana sadece 16 ay tanıyın" yalvarışları ve açıklayamayacak kadar önemli ve gizli bilgileri de onu kurtarmaya yetmeyince, Rum toplumu onu tarihin çöplüğüne gönderdi.
Katı görüşmeci sinyalleri
Miadını dolduran ve halkına zerre kadar bir şey veremeyeceği anlaşılan her lider gibi o da artık tarihin çöplüğünde.
Klerides yeniden seçilseydi Denktaş'la uzlaşıp sorunun çözümüne imza mı atacaktı ki bizim statükocular yas tutuyor? Hiç sanmıyoruz. Zaten Kofi Annan'ın 28 Şubat esprisi de burada yatmaktadır.
Birbirini yıllardır tanıyan bu iki lidere 28 Şubat'a kadar anlaşabilme fırsatı verirken, 28 Şubat'ta Klerides'in seçilememesi halinde Kıbrıs'ta yeni bir süreç başlayacağını ve bu süreçte Türk tarafının elinin hem daha zayıflayacağını hem de sayın Denktaş'ın karşısında bu kez daha katı bir görüşmeci bulabileceğinin sinyallerini vermişti.
Daha nice 28 Şubatlar!
Adamlar yırttındı 28 Şubat diyerek. Meydanları dolduran 60 bin Kıbrıslı Türk de. Ama en başta sayın Denktaş, "28 Şubat'ta kadar çözüm olmazsa kıyamet kopmaz, daha nice 28 Şubat'lar vardır" demiyor muydu? Ayni Denktaş, "halkım istese de, referandumda evet oyu çıksa da ben bu planı imzalamam" diyerek uzlaşmaz tavrını dünyaya ilan etmemiş miydi?
Şimdi sayın Denktaş, Eroğlu ve Arınç 28 Şubat'ın kıyamet günü olup olmadığını yaşayarak göreceklerdir. Çünkü süreç devam ediyor. Klerides gitti diye ne takvim duracaktır ne müzakere süreci.
Sayın Denktaş'la ayni kulvarda koşan Klerides çözümsüzlüğe oynadı. Sonuç ortada. Klerides kaybetti. Bunu, sayın Denktaş ve diğer statükocular "Rum tarafında anlaşmadan yana olmayan ve Annan planını reddeden irade kazandı" şeklinde yorumlamaya çalıştı.
Klerides güvence mi vermişti?
Yani Klerides çözümden yana mıydı? Seçilseydi Rum toplumu Annan Planı'nı kabul mu edecekti? Klerides, çözüm için sayın Denktaş'a güvence vermişti de biz mi bilmiyorduk?
Bunlar laf salatasından başka bir şey değildir.
Rum toplumu özgür iradesiyle kararını verdi ve Klerides'i alaşağı etti.
Tasos Papadopulos "değişim" sloganıyla Rum seçmenlerinin ezici çoğunluğunun oyu ile ve resmi sıfatıyla "Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı"na seçildi. Bizim taraf, istediği kadar Türkün Türk'e propagandasıyla kendilerini avutmaya çalışsın ve "İki ayrı devlet" propagandasını yürütsün.
Ankara şahinleri, Denktaş ve Eroğlu
Ankara şahinleri, Denktaş ve Eroğlu ikilisi eğer şimdiki uzlaşmaz ve katı tutumlarını sürdürürse yakın bir gelecekte göreceklerdir ki dünya Papadopulos'un bu sıfatını Kıbrıs Türk toplumu için de kullanacaktır. Toplum olarak kabul etmesek de, içimize sindirmesek de Annan Planı'nın aldığı son şekliyle imzalamaz ve referandumda "plana ve AB'ye evet" demezsek, olacak olan budur.
Şimdi Papadopulos için veryansın ediliyor. Olağandır. Hayal kırıklığının yarattığı öfkeyi dizginlemek ve konuya aklı başında yaklaşmak ilk başlarda kolay değildir. O nedenle onun geçmişini basamak edip uzlaşmazlığa kılıf aranmasını da olağan karşılıyoruz ama hata olarak değerlendiriyoruz. Bir de, göz ardı edilmek istenen bazı hususlara dikkat çekmek isteriz.
Bir kere ortada bir Annan Planı vardır. Bu plan Klerides için neyse Papadopulos için de odur. Onların kişisel görüşlerinden fazla Ulusal Konsey'in aldığı kararlar geçerlidir. O nedenle Rum liderlik Ulusal Konsey'in çizdiği çerçevede müzakerelerde bulunur ve karar üretir. Ancak bundan liderin tümüyle etkisiz olduğu ya da inisiyatif taşımadığı anlamı çıkarılmamalıdır. Lider, eğer toplumunun çıkarlarını savunuyorsa ve toplumunun nabzını tutabiliyorsa nihai kararı etkilemekte ağırlığı olabilir.
Ilımlıydı da katkı mı yapmıştı?
Bundan şu anlaşılıyor ki Klerides liderlik özelliklerini yeterince taşımıyordu. En azından Kıbrıs Rum toplumu öyle düşünmüş olmalı ki seçimde oyunu Klerides'ten esirgemiştir.
Peki ya Papadopulos?
Kesin yargıya varmak için vakit henüz çok erken. Geçmişteki demeçlerine ve kimliğine bakacak olursak son derece olumsuz ve çözüm için umut vermekten uzaktır. Hatta Papadopulos, Kıbrıs Türkleri için Klerides'e göre daha "soğuk" ve daha yabancıdır.
Kimi batılı politik yorumculara göre Kıbrıs sorununda Klerides'e kıyasla daha katıdır. Sanki Klerides çok ılımlıydı da sorunun çözümüne ilişkin herhangi bir katkı yapmıştı. Tamamıyla sübjektif değerlendirmelerdir bunlar.
AKEL'in kefilliği
Şimdi süreç, sübjektif değerlendirmeleri bir tarafa bırakarak 26 Şubat'ta Kıbrıs'a gelecek olan B.M Genel Sekreteri Kofi Annan'a Kıbrıs'ta çözüm için yardımcı olma sürecidir. En fazla da sayın Denktaş bu süreçteki duruşuna dikkat etmek durumundadır.
Öte yandan Papadopulos sürekli olarak "ben değiştim" diyor ve seçildikten sonra verdiği ilk mesajlarda bu değişimi şöyle ifade ediyor. "Yürütülen müzakereler esasına dayalı çözümden yanayım. Çabamız Türk ve Rumların eşit olarak katıldığı özgür bir Kıbrıs yaratıp refah içinde AB'den yararlanarak yaşamlarını sağlamaktır"
Bir de Tasos Papadopulos'u desteklemekle bir yerde ona kefil olan AKEL başkanı Hristofiyas'ın demecine kulak verelim. Diyor ki; "Seçimlerde çözüme imza atacak bir adayın çoğunluğu elde etmesine çalıştık. Kıbrıslı Türklerle federal bir çatı altında siyasi eşitliğe dayalı barış içinde yaşamak istiyoruz."
Papadopulos'a hayır, Perinçek'e evet
Açıklamalardan isteyen istediği yorumu çıkarabilir. Ama bunu yaparken Türk tarafının yani başta sayın Denktaş'ın niyet ve tavırlarını da göz önünde bulundurmakta sonsuz yarar vardır.
Son olarak bir noktayı atlamamak gerekir inancındayız.
Sayın Denktaş ve yandaşı statükocular, Papadopulos istediği kadar, "ben değiştim, ben eski Papadopulos değilim" desin. Bizimkilerin koro halindeki yanıtı "hayır sen değişmedin" şeklinde oluyor.
Ama, 1974'te sahibi olduğu Aydınlık dergisinin kapağına "Türk işgaline hayır" yazdıran ve "Kıbrıs'ta işgale karşı sayısız bildiri dağıtıp miting yapan" eski Maocu Doğu Perinçek, "ben değiştim, ben eski Perinçek değilim" diyerek sarayda sayın Denktaş tarafından büyük kabul görüyor ve statükocu radyo ve televizyonların bir hafta boyunca programlarının baş konuğu olabiliyor.
Bunun için ne denebilir? (ZE/NM)