Kısa olması bir filmin belirleyici özelliği olabilir mi? Tasarruflu ampul için süre belirleyici olabilir ama sanattan bahsediyorsak bu geçerli olmaz. Zaten filmi sadece kısa olduğu için kısıtlamak filmin çoğu zaman gereğinden fazla konsantre olmasına sebep olur.
Bazen de aksine bir filmdegerekli olduğunu ezberlediğimiz çoğu enstrüman kullanılmaz. Film yalın ve sade bir dille çekilir... Bu filmler bizde bir eksiklik duygusu yaratmaz. Aksine filmin nerede başladığını, nerede bittiğini anlamadığımız bir yolculuğa çıkarız.
Bu çok sevdiğiniz bir büyük kitabı yıllar sonra hatırlamamak gibi bir duygudur. Çevirdiğin yüzlerce sayfa, gidilen yol değil yolun sonunda kazandığın yeni duygu kalmıştır sana. Kitabı belki hatırlamazsın ama o yolun sonunda karşılaştığın yeni his ömrünün sonuna kadar sana eşlik eder.
Büyük bir kitabın bıraktığı hisle
Pantor'un hikâyesi böyle bir büyük kitabın bıraktığı hislerle bitiyor. Aslında hiç bitmiyor başta dediğim gibi sizle beraber kalbinizde ya da kafanızın içinde yürümeye devam ediyor. Bu yüzden hiç bitmeyen bir filme kısa film demek Pantor'u anlatırken hata etmemize sebep olabilirdi.
O yüzden bu filmin bir "kısa" film olup olmadığı üzerine düşündüm ve bu konuda bir şeyler istedim. Pantor kısa değil büyük bir film.
Pantor'un yolculuğu, yönetmen Tahsin Özmen'in Cizre'de yaşadığı köyde dedesinden duyduğu bir sözün peşine düşmesiyle başlamış:
"Eskiden köyde sadece bir pantolon ve şapka vardı şehre kim gitse onları giyer ve öyle giderdi." Özmen iyi bir önsezi ile bu sözün arkasındaki güçlü anlatıyı yakalamış ve bundan bol ödüllü bir film çıkartmış. 1930'lı yıllarda yürürlüğe giren Kıyafet Kanunu'nun Cizre'deki küçük bir köyde ortaya çıkardığı trajikomik fakat evrensel bir hikâye Pantor. Kürtçede pantolon anlamına geliyor "pantor". Aslında daha önce şehre hiç gitmemiş bir adamın şehre gitmek için giymesi gereken var olmayan bir kimliktir "pantor".
Film de pantolon da kısa değil
O pantolon kendisine küçük gelmesine rağmen hikâyenin geçtiği Cizre'nin Bozan Köyü'ndeki tek pantolondur. Dolayısıyla giyilmesi gerekmektedir. Hikâyenin çatışması burada başlar. Aslında filmin kendisi gibi pantolon da kısa değildir. Yani göründüğü gibi değildir.
Uzun bir hikayeyi saklar içinde.
Evrensel bir hikâye dedim Pantor için. Hikâyenin evrenselliği modernite ile yerellik arasındaki çelişkileri sade bir görsellikle seyirciye aktarmasından geliyor. Kendi teknik imkânları içinde de gerçekten dört başı mamur evrensel bir hikâye ortaya koymuş yönetmen.
Filmin bu evrensel hikâyesi gerçekten karşılık bulmuş olacak ki yakın zamanda Cannes Film Festivali'nde gösterime girecek olması ile bunu kanıtlıyor.
TIKLAYIN - 38. İstanbul Film Festivali 5 Nisan'da Başlıyor
Pantor, Cannes'da Short Film Corner için Film Galeri Shorts From Turkey özel seçkisinde yer alacak. 38. İstanbul Film Festivali'nde gösterilecek.
Pantor'un ve yönetmen Tahsin Özmen'in ismini daha çok duyacağımızı düşünüyorum. Özellikle bu topraklarda üretilen Kürt sinema literatüründe ciddi eksiklikler var. Tahsin Özmen gibi yeni kuşak sinemacıların bu boşluğu doldurmasını ümit ediyorum. (SD/PT)