Her ne kadar Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)- Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) iktidarı bilimsel bilgiyi, sağlık çalışanlarının sağlığını ve haklarını göz ardı etmeyi sürdürüyor olsa da Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere, konuyla ilgili uluslararası kuruluşlar aylar önce noktayı koydu: “COVID-19 sağlık çalışanları için meslek hastalığıdır”.
Öyle ki 2020 bitmeden Almanya, Arjantin, Belçika, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Kolombiya, Malezya, Norveç, Peru, Uruguay başta olmak üzere birçok ülke gerekli düzenlemeleri yaptı ve uygulamaya koydu bile.
Söz konusu uygulamayla COVID-19 olan sağlık emekçisine, bu hastalıktan ölümü durumunda da ailesine değişen içeriklerde tazminat veriliyor, olanaklar tanınıyor.
Türkiye’de de Mayıs 2020’de Türk Tabipleri Birliği'nin dile getirdiği "meslek hastalığı sayılsın" çağrısını iktidar görmezden geldi.
19 Kasım 2020 tarihinde Türk Tabipleri Birliği, Türk Dişhekimleri Birliği, Türk Eczacılar Birliği, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, Devrimci Sağlık-İş Sendikası, Türk Hemşireler Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği ve Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği ortak imzayla “COVID-19'un tüm sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak kabul edilmesi” çağrısı yaptı.
TIKLAYIN- 10 Sağlık meslek örgütünden çağrı: "Covid-19 meslek hastalığı ilan edilsin"
İktidarın taleplere kulağı tıkalı
Beklenebileceği gibi, bu sefer de iktidarın bir kulağından girdi öbür kulağından çıktı. Bununla birlikte, adı geçen örgütlerin, ayrı ayrı da olsa ısrarlı bir biçimde bu taleplerini yinelediklerini izliyoruz.
Bu talebi son derece haklı bulduğumuzu ve içeriğinin de bilimsel bilgiye dayandığını belirtip konuyu en az bu derece önemli gördüğümüz başka bir yönü ile çok kısaca da olsa ele almak istiyoruz.
Meslek hastalığı deyince
Meslek hastalıkları, çalışma koşullarından kaynaklanır ve önlenebilirdir. Bu bilgi COVID-19 için de geçerlidir. Oysa, çalışma yaşamı sağlıklı ve güvenli hale getirildiğinde başta meslek hastalıkları olmak üzere işe bağlı sağlık sorunları ve iş kazalarının önlenebildiğini gösteren, hayata geçiren çok sayıda örneğe sahibiz.
Mayıs 2020 itibarıyla, COVID-19’un etkeni olan virüsün neredeyse bütün özellikleri esas olarak da nasıl bulaştığı dolayısıyla, bulaşmaması için ne gibi önlemler alınması gerektiği biliniyor.
Kurumsal ve kamusal gerekler?
Kişisel olarak yapılması gerekenleri artık çocuklar bile ezberledi: maske, fizik mesafe ve hijyen. Ancak, kurumsal ve kamusal olarak yapılması gerekenlerse aşı dışında neredeyse hiç dile getirilmiyor.
Kapalı ortamlarda kişi başına düşmesi gereken alan (m2), hava (m3) ile birim zamandaki temiz hava sirkülasyonu ne sağlık kuruluşları ne de diğer üretim ve çalışma alanları için bırakalım talep olarak gündemde tutulmayı birkaç cılız ses dışında neredeyse kamuoyunun önüne getiril(e)medi.
Doğal olarak, hastalık açısından değişen koşullarda kapalı ortamlarda ne kadar süreyle kalınması-çalışılması gerektiğiyle ilgili olarak da henüz etkili bir talep maalesef yok.
Penceresiz hastaneler
Türkiye’de özel hastaneler başta olmak üzere son 15-10 yılda inşa edilen hastanelerin neredeyse tümümün havalandırması klima sistemleri ile yapılıyor.
COVID-19 hastalarının muayenesi, yatırılan hastaların destek tedavisi ile yoğun bakımların tümü doğrudan dış ortama açılan, iç ortam havasının çıkışını ve dış ortam havasının söz konusu mekana girişini sağlayabilecek pencerelerden yoksun.
Havalandırmada ne değişti?
Pandemi ilan edileli ve Türkiye’deki ilk hastanın tanımlanmasının üzerinden 19 aydan fazla zaman geçti. Bu konuda ne sistemli ve ısrarlı bir talebe ne de iktidarın en küçük bir adımına tanık olmadık.
Türkiye’de sağlık kurum ve kuruluşlarının havalandırılması pandemiden önce nasıl yapılıyorsa maalesef şimdi de aynı. Oysa hastaların bulunduğu ortam havası o ortamda bulunanların hastalanması için en büyük risk faktörü-etken.
Çalışma süresi?
Benzer biçimde bu ortamda çalışmak zorunda olanların-sağlık emekçilerinin bu ortamda kalmak zorunda olduğu süre-çalışma süresi de değiştirilmedi.
Sunukluğun-maruziyetin azalması için çalışma süreleri kısaltılmadı. COVID-19 yoğun bakım çalışanları saatlerce çok yoğun virüs yüküne maruz kalarak çalıştırılıyor.
Çalışma süreleri de pandemiden önce ne kadarsa maalesef şimdi de aynı. Henüz etkili, planlı ve programlı kitlesel bir talep de yok, iktidarın herhangi bir adımı da.
Genel çalışma ortamı
Örneklerimizin sağlık alanından olması diğer alanlardaki çalışma yaşamının benzer sorunları taşımadığı biçiminde anlaşılmamalı.
Ya da çalışanların ve örgütlerinin çalışma yaşamının tümü için ortak talepte bulunmaları için tereddüt yaratmamalı.
Sağlıklı yaşam için hastalıklardan korunma sağlık hizmetlerinin bir hak olarak talebinde de sunumunda da öncelik taşır.
Aynı durum, doğal olarak meslek hastalığı ile mücadelede de geçerlidir.
O nedenle COVID-19’un meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için yürütülen mücadelede en az onun kadar çalışma yaşamının bilimsel bilgi ışığında düzenlenmesi talebine de yer verilmelidir. (OH/TÇ/APK/YK)
Covid-19 nedeniyle hayatını kaybeden
sağlıkçıların yakınları anlatıyor
YAŞAYAMAZLAR MIYDI?
Video-Söyleşiler: Tuğçe Yılmaz
Hangi politikalar sağlıkçıların Covid-19'dan ölmesini önler(di)?/ Tuğçe Yılmaz
Soruyoruz; sağlıkçı Covid-19'u hastanede kaptığını nasıl belgeler?/ Hüsnü Yıldırım
Pandemide çalışma yaşamı için “Unutulanlar”/ Onur Hamzaoğlu
TTB Başkanı Prof. Dr. Korur-Fincancı yanıtlıyor: Yaşayamazlar mıydı?
Hakkâri’nin Mehmet Dayısı: Sağlık çalışanı Mehmet Mollamahmutoğlu
Hatay'ı yasa boğan kayıp Dr. Adnan Ezelsoy
Emektar eczacı Taki Türkyılmaz
Çocukların amcası: Dr. Nebil Emir
Bir Göç Hikâyesi: Dr. Mohammad Şamaa
Hematolojide deha: Melih Aktan
Nazilli’nin Profesörü: Esat Ülkü
Dilek Tahtalı 33 yaşında gitti, Köpük ondan armağan
Hocaların Hocası: Cemil Taşçıoğlu