Benzer gündemli bir önceki yazımda pandemi döneminde yitirdiğimiz sağlıkçıların fotoğraflarının konferans salonunda tek tek koltuklara yerleştirilmiş görüntüsü vardı. Peki sağlıkçılar dışında durum nedir?
5 ayda 6 bin nüfuslu bir ilçe silindi
Resmi verilere, Sağlık Bakanlığı açıklamalarına göre ülkemizdeki toplam ölüm sayısı 6 bini aştı. Türkiye haritasına bakın ve nüfusu 6 bin civarında olan ilçelerden birini rastgele seçin: Çankırı Eldivan, Giresun Doğankent, Eskişehir İnönü, Edirne Lalapaşa, Ardahan Posof, Erzincan Kemah, Tunceli Ovacık, Bolu Dörtdivan, Batman Hasankeyf, Yalova Termal, Bolu Yeniçağa, Elazığ Keban... Yaş almışı, genci, çocuğuyla bir ilçeyi silin. 5 ayda (o da veriler doğruysa) Türkiye haritasından bir ilçe dolusu insan gitti. Dramatize etmiyorum, çünkü durum zaten yeterince dramatik, sadece anlaşılabilmek için çabalıyorum. Çünkü politik tercihi halkın sağlığını öncelemek olan bir dünya ve Türkiye'de bu kayıpları azaltabilmek mümkündü.
Sağlıkçıların enfekte olmasını azaltmak ve olabildiğince moralli olarak salgınla mücadelede yer almalarını sağlamak önemli. Yine hatırlatmak gerekirse bir önceki yazıda bunu engellemek için bir duyarlılık ve eylemlilik çağrısı (öneri) yapmıştım: "İzole" bir sağlıkçı korunması ne kadar mümkünse.
Pandemi tıbbi bir mesele olmanın ötesinde
Gözlemime katılmayabilirsiniz ama "sahnenin" fotoğrafı şöyle gibi: Pandemi sürecini yöneten bir otorite olarak Sağlık Bakanlığı (hükümet) var ve eşdeğeri olmayan bir kurum olarak Türk Tabipleri Birliği (TTB) de "karşısında konumlanmış", daha az insan ölsün, daha az insan hastalansın diye çırpınıyor. Kuşkusuz sorumluluk taşıyan uzmanlık dernekleri, sendikalar ile mesleğe ve topluma karşı taşıdıkları sorumluluk gereği kendilerini ifade eden azımsanmayacak sayıda duyarlı hekim ve sağlıkçıları da unutmamalıyız.
Oysa konunun tıbbi bir mesele olarak sınırlandırılması mümkün değil. Çünkü ölçek çok büyük, adı üstünde pandemi! Pandemi tıbbi bir konunun çok ötesinde ekonomik, sosyal, siyasi yön ve etkileriyle geniş bir yüzeyde seyreden ve derinlik taşıyan dinamikleri tetikleyebilen bir toplumsal mesele. Doğal olarak Türk Tabipleri Birliği gibi bir örgütün, uzmanlık derneklerinin, sendikaların, mesleğe ve topluma duyarlı hekim, sağlıkçıların vd. sorumluluk kapsamını, etki sınırlarını ve en önemlisi de müdahale kapasite ve olanaklarını fersah fersah aşan bir ölçek.
"İlaç" toplum sağlığından yana bir siyasi irade
Gerçekçi olmak gerekirse, mevcut hükümetin başı sıkışık ama kafası karışık değil. Kendisi dışında her şeyi gözden çıkarmış görünüyor. O nedenle ihtiyacımız bir sorumluluk hareketi. Pandeminin "ilacı" da tıbbi olmaktan çok siyasi*. Daha doğru bir ifadeyle sağlığı merkeze alan ve diğer bütün başlıkları toplum sağlığı önceliğine göre düzenlemekten yana tercih kullanacak bir iradeye ihtiyaç var. Ne yazık ki Türkiye'de salgın şeffaf, katılımcı, bütün imkânları kullanmaya açık, ortak akıl ve işbirliğiyle, bilimin yol göstericiliğinde, çıkarcı/siyasi hesaplardan uzak yönetilmiyor. Somutlarsak kadın eylemlilikleri, baroların etkinliği sakıncalı gösterilip engellenmeye çalışılırken Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) sembolik yürüyüşü için İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu kararları alınabiliyor. Bazı etkinlikler için cezai işlemler uygulanıyorken 15 Temmuz anmaları, Ayasofya cami açılmasına katılım teşvik edilebiliyor.
Diğer başlıklardan biri olarak pandemi
Hükümetin hâli özetle böyle. Bu durumda diğer siyasi odaklara bakmak gerekiyor. Onlar için de salgın "diğer" başlıklardan biri muamelesi görüyor, müspet bir telaş -varsa da- fark edilmiyor**. Hükümetin gündemlerine soktuğu ve onların da uygun bulup dahil oldukları başlıklar üzerinden bir tartışma, maskeler ardında seyrediyor. Örneklemek gerekirse okulların açılması gibi 20 milyonun çok üzerinde insanı ilgilendiren bir konuda "okulların açıl(a)mamasının" hesabı sorulmuyor. Açılmadığında okullara en fazla "muhtaç" olan işçi-emekçilerin karşılaşacakları zorluklar için çözüm yaratma yönünde olağanüstü bir baskı oluşturmanın araçları topluma sunulmuyor. Bu nedenle sorunu can yakıcı bir şekilde yaşayan ve "gerçek verileri" görenlere iş düşüyor.
Siyasi partilere durumun vahameti anlatılmalı
Meslek örgütleri, sağlık örgütleri mümkün olan her yol ve araçla siyasi partileri sorumluluğa çağırmalı. Meselenin sıradanlaşmasına izin verilmemesi gerektiği, sonbaharın eşiğinde olduğumuz şu günlerde pandemi yönetiminin alarm verdiği, sorumsuz bir yönetimin sonucu olarak eğitim hakkının sağlanamadığı/okulların açılamadığı, siyasi partilerin diğer başlıklardan biri gibi pandemi konusunda açıklama yapmasının durumu kavramamak olduğu, tanımlanmış talepler doğrultusunda girişim/lere ("pandemi ittifakına") gerek olduğu anlatılmalıdır. Göründüğü kadarıyla hiçbir siyasi partinin gücü sonuç alıcı olmaya tek başına yetemiyor. Dolayısıyla pandemi konusunda toplumu koruyucu bir ortak görev önlerindendir.
Pandemide mevcut durumun açıklıkla toplumla paylaşılması talebi hem bir hak hem de bir demokratikleşme mücadelesidir. Devam edersek işçilerin ve ailelerinin sağlıklarının riske edilerek çalıştırılmalarından 65 yaş üstüne özel uygulanan kısıtlamalara, zorla ücretsiz izne çıkartmadan işsizliğe uzanan sorunlar yelpazesi karşısında verilecek mücadelede bu ülkenin ana gündemidir. Pandemi nedeniyle bir seferberlik oluşturulması mümkün ve zorunlu görülüyor. İllerde sağlıkçılar tarafından kendilerini korumak ve pandemi mücadelesinde ayakta kalabilmek üzere hep birlikte oluşturulması düşünülebilecek pandemi meclisleri, benzer biçimde siyasal partiler arasında da oluşturulabilir ve bu krizden çıkışta birlikteliğin omurgası ve ortak aklın merkezi olabilir. Siyasi partilerin enerjilerini, maske takmak zorunda oldukları için muhtemelen fark edilmeyen, burnundan soluyan insanlara odaklaması, ihtiyaç duydukları ortak gücü bu zeminden çıkartmaları beklenir.
*Hükümet salgını, bir sağlık meselesinde toplum yararına irade kullanmanın aksine ucuz siyasetin malzemesi yaptı. Belediyelerin yardım-dayanışma faaliyetlerinde hükümetin izlediği engelleyici tutum, fazlasıyla yeterli bir örnek olacaktır.
**Burada kastedilen belediyelerin yardım-dayanışma amaçlı çalışmaları dışındadır.
(NÖ)