Fotoğraf: UNICEF
Pandemi ile hayatı en çok etkilenen gruplarda biri çocuklar oldu. Çocukların açık havaya, güneşe çıkma vakti hafta içi saat 13.00 ile 16.00 arası. Hafta sonları zaten sokağa çıkmak tümden yasak. Kızım 13 yaşında. Soruyorum, “Saat 13.00 oldu, dışarıya çıkacak mısın?” diye. “Hayır” diyor depresif bir şekilde. Dersi bitmiş, yazışmakta. En yakın arkadaşı ise cep telefonu.
Okul, çocuklar için sadece öğrenim gördükleri bir yer değil, kendilerini serbest hissedebildikleri ikinci bir yuva. Arkadaşlarıyla oynayabildikleri, yaşça kendinden büyükler ile temasa geçebildikleri, sağlıklı alışkanlıklar edinebildikleri bir yer (1). Pandemi ile birlikte çocukların yaşam tarzları değişti, oyun oynayamıyor, spor yapamıyorlar. Hareketsizler, yeme alışkanlıkları değişmiş durumda, şişmanlıyorlar. Uykuları bozulmuş (1-3). Tüm gün cep telefonu ve televizyon başındalar. Psikolojileri bozulmuş, depresif hale gelmişler, korkuları artmış. Sözün özü çoğu çocuğun psikolojisi evde tıkılı kalma sonrası bozulmuş durumda.
Sağlık çalışanları ve polisler gibi pandemi döneminde ön safta olanların çocukları evde yalnız. Anneleri babaları fazla mesaide ya da nöbette, onları özlüyorlar. Okuldan uzak kalma eğitim eşitsizliğini de arttırmış durumda. İnternet tüm dünyadaki çocukların ancak dörtte birine ulaşabiliyor. Bilgisayarı cep telefonu olmayanlar, internet erişimi bulunmayanlar zaten eğitim bile alamıyorlar. Onlar için bu dönem tümden kayıp.
Anne babaların endişeleri salt sağlıkla ilgili değil. İnsanların birçoğu işsiz, vakitlerinin çoğunu çocuklarıyla birlikte evde geçiriyor. Fakirlik diz boyu. Maddi olarak önlerini göremiyorlar. Kendilerini yalnız hissediyorlar. İntihar eğilimleri artıyor. Çocuklar ise ihmal ediliyor, yalnızlığa itiliyor. Böyle bir ortamda aile içi şiddet, özellikle çocuklara yönelik sözel ve fiziksel saldırılar ciddi oranda artıyor (4,5). Çocuklar bu yönüyle de pandeminin bir nevi gizli kurbanları oluyorlar.
Peki okullar neden kapalı?
Aslında çocuklar, bazı istisnalar dışında hastalığı çok hafif, hatta çoklukla hiçbir bulgu göstermeden atlatıyorlar (6). Bulgu göstermedikleri için dikkatten kaçıyorlar, hastalığı diğerlerine fark etmeden bulaştırma riski de bu nedenle fazla. Sadece damlacık yoluyla değil, dışkılarıyla da yayabiliyorlar virüsü. İtalya’da okulların açık olduğu dönemde yapılmış bir çalışma, özellikle 10-18 yaş arasındaki öğrencilerin virüsü ciddi oranda sınıf arkadaşları ve diğerlerine bulaştırma potansiyelinin yüksek olduğunu göstermiş (7).
Almanya’nın Gangelt şehrinde ise insanlar, George Orwell’in 1984 romanını hatırlatır bir şekilde, cep telefonlarına yüklenen bir program yardımıyla okuldan işe ve eve, hastanelere ve morga kadar bir Alman titizliği ile aylarca izlenmiş ve hastalığın nasıl bulaştığı ile ilgili net bulgulara ulaşılmış. Araştırmaya şöyle bir bakalım. Covid-19 virüsü yakın temasla bulaşıyor (8). Hastalığı en çok bulaştıranlar 18 yaş altı bireyler, hastalığın en çok bulaştığı yerler ise okullar ve evler. Risk çocuklarda değil, onların virüsü bulaştırma potansiyeli yüksek olan anne ve babalar, dede ve ninelerde.
Aşılama sonrası okullar açılabilecek mi?
Aşıların uygulanmaya başlanması herkeste normal hayata dönme konusunda bir umut yarattı. Milli Eğitim Bakanı’nın “Okullar 15 Şubat’ta açılabilir” şeklindeki söylemi, bir Bilim Kurulu Üyesi’nin “15 Mart’ta toplumsal bağışıklık sağlanıp rahatlama olabilir” mealindeki konuşmaları, bunların neticesi (9). Ancak iş bu kadar basit değil.
Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği gibi Türkiye ve diğer birçok ülkede aşılama sağlık çalışanlarından, yaşlılardan ve yüksek risk grubu bireylerden başlayarak yapılıyor. Türkiye’ye 50 milyon doz aşının geleceği varsayılıyor. Bu 25 milyon kişinin aşılanması demek. Amaç, yoğun bakıma yatışların ve ölümlerin azalması (8,10). Toplumsal bağışıklığın sağlanması, yani pandeminin sonlanması ise, Türkiye’de uygulanan aşının etkinliğinin en iyi ihtimalle yüzde 50 olduğu düşünülürse, mümkün değil. Yaşlılar bir oranda korunacak, ancak enfeksiyon yayılmaya devam edecek sözün kısası.
Virüsün geçireceği mutasyonları ve aşının sağladığı bağışıklığın belli bir zaman sonra azalacağı varsayılırsa pandeminin Türkiye’de uzun bir süre devam edeceğini öngörmek gerekiyor. ABD, İngiltere, Avrupa Birliği ülkelerinin 4.2 milyar doz gibi nüfuslarını kat kat aşan miktarda etkinliği yüksek aşıları ısmarlamış olmasının mantığı da tam burada yatıyor. Çocukların dahi aşılanması düşünülüyor. Halkının yarısına yakınına aşılama yapmış olan İsrail, bu nedenle Mart ayında 16 yaş üstü bireyleri de aşılamayı planlıyor. BioNTech firması 18 yaş altı bireylerdeki aşı etkinliğini ölçmek için bilimsel çalışma yapıyor. Amaç en kısa sürede pandeminin sonlanması.
Fakirlik artıyor, insanlar bunalımda, çocukların durumu ise gerçekten içler acısı; ciddi bir toplumsal baskı var. Siyasilerin birkaç ay içinde kısıtlamaları kaldırmaları, okulları açmaları olası. Böyle bir ihtimal ile ilgili Almanların ve Fransızların birbirinden bağımsız yaptıkları bilimsel çalışmalar ve modellemeler aynı sonuca varıyor. Toplumsal bağışıklığa bir ölçüde ulaşılmadan kısıtlamaları gevşetmek, okulları açmak enfeksiyonları, yoğun bakıma yatışları ve ölümleri üçüncü ve dördüncü kez arttırma riski taşıyor. Türkiye açısından yapılması gereken bir tek şey var. Mümkün olabildiğince fazla miktarda aşıya ulaşmak, olabildiğince fazla insanı en kısa zamanda belli önceliklerle aşılamak ve okulların hiçbir şüpheye yer bırakmadan açılmasını sağlamak.
Anne babalar ne yapmalı?
Pandemi sadece basit bir salgın değil. Hastalıklara ve ölümlere sebebiyet vermekle kalmamış, insanların ekonomisini, davranış biçimini, psikolojisini yıllar boyu değiştirecek bir hale gelmiş durumda. Çocuklar ise bu krizden fazlasıyla nasiplerini alıyorlar. Çocukluk, öğrenmenin ötesinde sosyal ilişkilerin, ahlaki değerlerin, prensiplerin şekillendiği bir dönem. Pandemi çocukları evlere hapsederek okuldan, yuvadan, arkadaşlardan, öğretmenlerden mahrum ediyor. Salgının çocukta yol açabileceği travmaları azaltmak ise ilk etapta anne babaya düşüyor. Bu zor dönemde beraber vakit geçirmek, hikaye anlatmak, okumak, yazmak, oyun oynamak, kısaca çocuğa vakit ayırmak çocuğun hem ailenin önemini kavramasına hem de bazı değer yargılarını edinmesine yardımcı olabilir (1). Ders çalışmada okul sistemi dışına çıkmak, aile içi şiddete karşı farkındalığı arttırmak da yapılabileceklerden birkaçı.
Şu an önümüzü göremiyoruz diye ümitsizliğe kapılmamak gerekiyor. Salgın bitecek. Pandemilerin bir özelliği başladığı gibi belli bir zaman süresi sonunda bitmesi. Pandemi sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. En önemlisi bizim ve çocuklarımızın bu zor dönemi vücut ve akıl sağlığımızı koruyarak çıkması.
(NÖ)
KAYNAKLAR
- Ghosh R, Dubey MJ, Chatterjee S, Dubey S. Impact of COVID -19 on children: special focus on the psychosocial aspect. Minerva Pediatr 2020;72:226-35. DOI: 10.23736/S0026-4946.20.05887-9)
- Lee J. Mental health effects of school closures duringCOVID -19. Lancet Child Adolesc Health 2020. [Epub
- Rundle AG, Park Y, Herbstman JB, Kinsey EW, WangYC. COVID -19-Related School Closings and Risk of WeightGain Among Children. Obesity (Silver Spring) 2020
- Rodriguez, C.M., Lee, S.J., Ward, K.P., & Pu, D.F. (2020). The perfect storm: Hidden risk of child maltreatment during the COVID-19 pandemic. Child Maltreatment. https://doi.org/10.1177/1077559520982066
- Gadermann AC, Thomson KC, Richardson CG, et al. Examining the impacts of the COVID-19 pandemic on family mental health in Canada: findings from a national crosssectional study. BMJ Open 2021;11:e042871. doi:10.1136/ bmjopen-2020-042871
- M. Mansourian, Y. Ghandi, D. Habibi et al., COVID-19 infection in children: A systematic review and meta-analysis of clinical features and laboratory findings, Archives de Pe´ diatrie, https://doi.org/10.1016/j.arcped.2020.12.008
- https://doi.org/10.1101/2020.11.17.20229583
- https://doi.org/10.1101/2020.12.16.20248301
- Sabah.com.tr/gundem/2021/01/26/son-dakika-sokaga-cikma-kisitlamasi-ne-zaman-sona-erecek-bilim-kurulu-uyesi-prof-dr-tevfik-ozlu-acikladi
- https://doi.org/10.1101/2021.01.17.21249970