Günümüz kapitalizmi yüzyıl öncesine göre bir ‘suç’ rejimi olma sürecini boyutlandırdı. Bugün ‘üretim ilişkileri’ diye tanımlanan halin en önemli dinamikleri arasında savaş-savaş sanayi, doğanın yağması, emeğin ve insanın vücudunun çeşitli biçimlerde talanı ve doğrudan ‘suç’ organizasyonu yoluyla sömürü (uyuşturucu, insan-insan organı ticareti vb.) yer alıyor.
Abya Yala/Latin Amerika bu suç rejiminin adeta katmanladığı süreçlerin bize her geçen gün ‘yeni’ bir yönünü gösteriyor. Özellikle pandemi sürecinin egemen sınıfların ekonomik talanını aktif bir biçimde artırmak için kullanıldığına şahit olduk. Şimdi bu politikalar yeni yıkımlar eşliğinde bütün kıtaya dayatılıyor.
Panama'da son dönem ‘bakır madenciliği’ etrafında yaşananlar bunun çarpıcı örnekleri arasında. Ülkede ekim ayı ortasından bu yana bir bakır madeni şirketinin sözleşmesinin 20 yıla yakın uzatılması nedeniyle büyük çaplı protesto gösterileri yapılıyor. Protesto eylemlerinin öncülüğünü çeşitli sektörlerde örgütlü sendikalar ve La Alianza Pueblo Unido (Birleşik Halk İttifakı) isimli sol grup yapıyor.
Halk doğayı korumak için ekstraktivist politikalar sona ermeli, bunun için de öncelikle bakır madeninin faaliyetini uzatan anlaşma sonlanmalı diyor.
Söz konusu maden Colón eyaletinin Donoso ilçesi sınırlarında yer alıyor. Madenin olduğu bölge kağıt üzerinde de olsa ekolojik koruma alanına dahil. 1997'den beri madeni Kanadalı şirket First Quantum Minerals (FQM) işletiyor. Amerikan sermayesinin de şirkette payı olduğu ifade ediliyor.
İstatistiklere göre Panama, küresel bakır madeni üretimine önemli bir katkıda bulunuyor ve 2022'de dünyanın en büyük on dördüncü bakır madeni üreticisi oldu.
Halk çeşitli başlıklar etrafında bakır madenciliğine ve maden yoluyla doğanın talan edilmesine karşı.
Bunlardan ilki bakır madenciliğinin çevreye verdiği zarar. Bir turizm ülkesi olan Panama için bu başlık önemli. Panamalılar için mesele sadece doğaya karşı yapılan tahribat değil sorun aynı zamanda ekonomik. Zira protestolar sırasında ülkenin Pan-Amerikan yolunun bloke edilmesi nedeniyle günde 200 milyon dolardan fazla kaybettiği rapor ediliyor.
Protestocular mevcut Panama yönetiminin politikalarının sadece bir şirkete bir sektörde ayrıcalık tanımaktan ibaret olmadığı başka uluslararası şirketlerin de maden yağması için önünü açacağı görüşünde. Yeni maden alanları doğa turizmiyle tanınan ülkenin bu başlıkta gelirini kaçınılmaz olarak düşürecektir. Bir de burada kritik bir öge turizm daha geniş bir topluluğa istihdam sağlarken madenler için aynı şey söz konusu değil. Güney Amerika ülkelerinde madenlerde çalışacak işçileri de genelde şirketler beraberinde getiriyor. Yerel kaynaklar Panama'ya madenlerde çalıştırılmak üzere Filipinler'den işçi getirildiği ve kölelik koşullarında çalıştırıldıklarını iddia ediyorlar.
Bir diğer itiraz konusu olan şeyse bakır işletmesinin faaliyet süresi uzatılırken halka danışılmaması. Dört avukat yasayla ilgili temyiz başvurusunda bulundu, Anayasa Mahkemesi’nin kararı iptali için uğraşıyorlar.
Kuruluşunu dahi ABD'ye borçlu olan Panama bir sömürge ülke ve uluslararası şirketlerin uzun zamandır kara para aklama alanı olmasının yanı sıra özellikle turizm sektöründe yapılan yatırımlar aracılığıyla cazibeli bir sömürge alanı. Uluslararası sermaye bu ülkede birçok ayrıcalığa sahip. Mesela genelde ya çok az vergi ödüyorlar ya da hiç ödemiyorlar.
Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu Panama'da madenciliği teşvik ediyor. Fakat bunu halkı ikna ederek yapmak gerektiğine, yani talanın yumuşatılarak yutturulmasının zaruretine inanıyorlar. Bu konuda medyadan epey destek buluyorlar. Onların adına konuşanlar esasında yapılan her şeyin dünyanın geleceği için olduğu dile getiriyorlar. Önce bakır madenciliğinin yenilenebilir enerji kaynaklarının üretimi için (başta elektrikli otomobil olmak üzere) önemi anlatılıyor. Sonra Panama'daki bakır madenciliğinin de dünyanın geleceğini kurtarmak için daha fazla üretim yaparsa iyi olacağı savunuluyor. Olan anlaşmazlığın aslında iki çevreci grup arasında olduğu masalı bile böylelikle anlatılabiliyor.
Katliam
Protestolar sırasında Kenneth Darlington isimli ABD ve Panama vatandaşı bir avukat kameraların önünde silahını çekerek iki maden protestocusunu katletti. Ölenlerin ismi Iván Rodríguez ve Abdiel Díaz. Bu süreçte daha önce bir protestocu da yine ‘yabancı’ biri tarafından otomobil üzerine sürülerek öldürülmüştü.
İki kişiyi öldüren Kenneth Darlington'ın aynı zamanda bakır madeni şirketi ile yakından ilgili ve onların adına çalıştığı ileri sürülüyor. Olayın varsayımdan ileri gitmemesinin nedeni ise muhtemel Panama yargısının bu tür kişilere ayrıcalık tanıyarak olanları örtbas etmeye yönelmesinden kaynaklı.
Bu olay bile tek başına mülk sahiplerinin suç işleme, katliam yapma özgürlüğüne sahip olduğunun bir göstergesi. Kenneth Darlington gözaltına alındı. İlk duruşması geçtiğimiz günlerde yapıldı. Cinayet ve yasadışı ateşli silah bulundurmakla suçlandı. Fakat büyük olasılıkla ceza almadan hatta hiçbirimizin haberi olmadan hapishanenin arka kapısında çıkacak, belki çıktı bile. Daha ilk günlerden katliamın görüntülerini medyadan kaldırtmayı becerdiler. Gerisi göz boyama. Yoksa bir insan kameraların önünde sakince cinayet işleme cesaretini nereden buluyor olabilir?
‘Emperyalizm’ lafı duyunca tüyleri diken diken olan bazı mühim aydınlarımız rahatsız olacak ama bu katliam birçok şeyin yanında ABD emperyalizminin-ortaklarının ve onun adına hareket edenlerin fütursuzluğu aynı zamanda ırkçılığının da belgesi. Zira katleden bir gringo ölenler ise ‘renkli vatandaş’lar.
Panama'da çeşitli baskılara rağmen halk madencilik yasasının geri çekilmesi için mücadeleyi sürdürüyor. Son olarak 16 Kasım’da geniş çaplı bir direniş örgütlediler. 20 Kasım Pazartesi günü de 24 saatlik grev ilan ettiler.
Panama hükümeti uluslararası sermaye ile işbirlikçi karakteri gereği süreci büyük olasılıkla Uluslararası Yüksek Adalet Divanı'na taşıyarak ve kendi sorumluluk alanından çıkarmaya çalışacak. Ancak şimdiden Cortizo iktidarının güçlü halk protestoları nedeniyle bir ayağı sallantıda. (Bu boşluğu onlar da hissetmiş olsa gerek ki ilk işleri alelacele emekli maaşlarına zam yapmak oldu.) Umarız bu gelişmeler ülkede doğa ve insan haklarını önceleyen sol bir iktidarın yolunu açar...
(AS/VC)