Flamenko, boğa güreşi, 1920'lerin İspanyası, geleneksel estetiğin siyah beyazla agresif dansı Grimm Kardeşler'in popüler masal kahramanıyla birleşince ortaya zıpkın gibi gotik bir melodram çıkmış.
Bilbao'lu yönetmen Pablo Berger'in define sandığı zenginliğindeki törensel anlatısı Hazanavicius'un sansasyonel The Artist'ini gölgede bırakmakla kalmıyor, duyu ve duyguları ayaklandırıyor, sessiz sinemaya çağdaş ve dinamik bir yorum getiriyor.
10-20 Ocak tarihleri arasında İstanbul Modern'in düzenlediği Oscar'ın Yabancıları etkinliğinde gösterilecek olan Pamuk Prenses / Blancanieves günümüzde ekonomik, sosyal ve kültürel krizle çalkalanan AB ülkelerinden İspanya'nın yakın geçmişine yaptığı zaman yolculuğuyla seyircileri ihya ediyor.
Siyah-beyazın gücü
2003'de çektiği ilk uzun metrajlı filminde bir ansiklopedi satıcısıyla eşinin tesadüfen bulaştıkları porno film sektöründe başlarına gelenleri mizahi bir dille aktaran 1963 doğumlu Berger başrol oyuncularıyla ödüllere boğulmuştu.
Beş yıl boyunca prodüksiyonuyla uğraştığı Pamuk Prenses yönetmenin sekiz senelik çalışmasının ürünü, adeta dantel gibi örülmüş ikinci filmi.
Her ne kadar serbest bir uyarlama olduğunu ifade etse de Berger'in Sevilla'da geçen Blancanieves'inde masalın belli başlı tüm unsurları, hatta fazlası var.
Yönetmen muhteşem dekorlar, kostüm ve makyajlar, geçmişin büyülü havasını yaşatan sekanslar ve korku filmlerini aratmayan efektlerle sinemaseverleri 104 dakikalık unutulmaz bir maceraya sürüklüyor.
Siyah ile beyaz arasındaki kontrastı hem yumuşak dokunuşlar hem de saldırgan darbelerle sonuna kadar sömürüyor, işi "kitsch"liğe vardırabiliyor.
Hazin aşk hikâyelerinden müteşekkil senaryosuyla riskli projeyi keyifli bir seyirlik haline getiren Bask'lı sinemacı boğa güreşleri konusunda uzman olmadığını ifade etse de olayın sinematografik yönünü başarıyla kullanıyor.
Rollerinin hakkını fazlasıyla veren aktrisler Maribel Verdú, Ángela Molina, çocuk oyuncu Sofía Oria, Inma Cuesta ve Macarena García'nın da yapıma katkıları yadsınamayacak boyutta.
Kötülük ve sadizmin gölgesinde, kadınsılıkla sertliğin karıştığı ortamda her şeye rağmen filizlenen duygular ve güzellikler duyularınızı okşayacak, estetik açlığınız giderilecek.
Torero ve kadınları
Hikâye Daniel Giménez Cacho'nun canlandırdığı boğa güreşçisi Antonio Villalta karakterinin etrafında şekilleniyor. Ünlü torero Belmonte'nin yaşamından da esinlendiğini belirten romantik ve nostaljik yönetmen, sessiz sinema döneminin ustalarından Eric von Stroheim'ın Hırs adlı filminden ve Cristina García Rodero'nun siyah beyaz çekilmiş Gizli İspanya / España Oculta adlı fotoğraf koleksiyonundan etkilendiğini itiraf ediyor.
Bilhassa toreador cücelerin ortaya çıkmasıyla iyice şenlenen ve kara mizah dozu yükselen, hatta ölüm sonrası törenleriyle dalga geçen hareketli seyirlik şaşaalı bir müzikalin, hatta George Bizet'nin Carmen operasının enerjisi kadar yüksek bir enerjiyi sinemaseverlere aşılayabiliyor.
Cücelerden yakışıklı Rafita'nın filmin Carmen'i Pamuk Prenses'e besleyeceği duygular ise yürekleri dağlayan cinsten. Alfredo Villalonga flamenko ritmini tutan alkışları başarıyla filmin dokusuna yerleştirmiş, temposunu ve atmosferini yoğunlaştırmış.
İlk gösterimi 8 Eylül 2012'de Toronto Film Festivali'nde yapılan Blancanieves'in yolu, San Sebastián, Tallin, Londra, Stockholm, Mar del Plata, Torino, hatta TÜRSAK'ın düzenlediği Randevu İstanbul'la Türkiye'den de geçmişti.
Katıldığı birçok etkinlikte ödüllere layık görülen, özellikle oyunculuk ve yönetimiyle dikkat çeken eğlenceli yapım bu sene 85'incisi verilecek Oscar ödüllerinin İspanya adayı.
İspanya'nın bugünü
Tabii geçtiğimiz sene zarfında İspanya daha çok ekonomik kriz, kemer sıkma politikası ve kirayı ödeyemeyen insanların evlerinden çıkarılmalarını müteakip intiharları gibi konularla gündeme düştü.
Memlekette protestolar birbirini izledi. İşsizlik tavan yapmıştı; güvenlik kuvvetleri gösterileri sertlikle bastırmaya çalışırken Eurozone tehlikeye girdi; grevler ülkeyi sarstıkça birkaç bankacı uğruna hayatların mahvedilmesine tepkiler inkâr edilemez hale gelmişti.
Katalanlar zenginliklerini paylaşmak istemediklerinden ayrılıkçılığa endekslendi; aşırı milliyetçiler çoğalırken Francocular adeta hortladı, neyse ki Avrupa futbol şampiyonluğu yüreklere su serpmişti.
Bu arada Katalonya'da boğa güreşleri yasaklandı ama İspanya'nın geriye kalanında çocukların ekran başında bulunduğu erken saatlerde televizyondan gösterilmeye devam edildi.
Çalkantılı siyasal tarihi dışında son olarak geleneksel yaşam şekillerinin tüketim toplumu uğruna neredeyse tamamıyla feda edildiği memleketin yakın dönemde ortaya çıkardığı en özel sanat örneklerinden bu film.
Görsel bir şölen sunan Pamuk Prenses görülmeye değer. Tophane'deki İstanbul Modern'in etkinliğinde yer alan yabancı dilde en iyi film kategorisinde Oscar'a aday 9 yapımın çoğu gibi... (MT/YY)