Hükümet özel görevli mahkemeler ile özel yetkili savcılıkları düzenleyen CMK 250, 251 ve 252 inci maddeleri kaldıracak(mış). Daha doğrusu bu maddeleri yürürlükten kaldırmayacak ama belki de Terörle Mücadele Kanununa aktaracak(mış). Mevcut davalar sürecek ve değişiklikten etkilenmeyecek(miş).
Şimdiye kadar görülmemiş bir hukuk anlayışına hizmet eden zihniyet, ne oldu da özel yetkilerle özel görevlerle donattığı yargıdan rahatsız oluyor? Ben yaparım, ben şikâyet ederim, ben kaldırırım anlayışı mı? ÖYM yürürlükten kalkacak ama kalkmayacak. Tam tamına Türkiye'nin siyasal iktidarını elinde tutmak isteyenlerin yıllardır sürdürdükleri demokrasi anlayışının Türkçesi.
Cumhurbaşkanına göre yargının uygulamaları büyük sorunlar yaratıyor. Cumhurbaşkanı, İzmir Büyükşehir Belediyesinin başına gelenden dertli. Derdini şimdi söylüyor. Soruşturma açıldığında, belediye basıldığında ve insanlar tutuklandığında ve insanların tutukluluk hali hala sürdüğünde ses seda duymadık. Şimdi Cumhurbaşkanı diyor ki; "Yargıda uygulamalar büyük sorun. Bakın İzmir Belediyesi'ne örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu ticareti, ekonomik çıkar amaçlı suç örgütü, bir de terör suçu deyip ÖYM'ye sokuyorlar. Sonuç olarak bir belediye başkanına incelemeden suçun vasfını belirlemeden buraya sokuyorlar. Esasında bundan da bir şey çıkmayacaktır. Hâlbuki cebir yok, şiddet yok..." (30.06.2012. Cumhuriyet).
Bütün bunlardan şikâyetçi olan devlet erkânı, aklınız başınıza yeni mi geliyor! Hapishanede unutulmuşlar adına, "siz ne karışıyorsunuz yargının işine" bile denemeyecek kadar rahatsız olun, sürekli konuşun, hatta yargıyı etkileyin bile. Hiçbir şey olmasa bile rahatsız edin, rahatsız olsunlar.
Bu yargılamalar, bu mahkemeler, bu savcılar, bu kanunlar yüzünden tutuklu insanlar var. Çürümeye yatırılmışlar. Sebep olanlarda hiç mi vicdan, hiç mi adalet duygusu yok. Özel görevli mahkemelerden, özel yetkili savcılıklardan HSYK 1. Daire Başkanı ve TBMM Başkanı da tıpkı Cumhurbaşkanı gibi rahatsız...
Ceza Muhakemesi Kanunu ile özel görevli mahkeme /özel yetkili savcılık yaratanlar rahatsız mı? Hiç sanmıyorum! Zaten siyasal iktidarlar yargı yoluyla kurulacak baskıdan hiçbir dönem vazgeçmediler ki, şimdi vazgeçmeleri için bir nedenleri olsun. Zihniyetlerinin sonucu hukuksuzluktan ibarettir. Bu onların hukukudur. Onların zihniyetini beslediniz, büyüttünüz.
Cumhuriyet gazetesinin 29 Haziran 2012 tarihli nüshasının 8. Sayfasında 'ÖYM'ler Kaldırılmamalı, Yetkileri Sınırlandırılmalı' başlıklı yazıda Utku Çakırözer, HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur'un görüşlerine yer vermiş. Bu görüşler çok dikkat çekici. Sayın Okur'un verdiği bilgiye göre; son HSYK kararnamesinden önce Nisan ayında Türkiye'deki tüm özel yetkili mahkemelerin hâkim ve savcılarını İstanbul Üniversitesi, İstanbul Kültür Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi'ndeki hukuk profesörleriyle bir araya getirmişler.
Neden ihtiyaç duyuldu ki? Fevkalade özel görevli ve özel yetkililerle yargılama sürüp gidiyordu işte! CMK tasarısı hazırlanırken 2004 yılında bir araya gelen üniversitelerin hukuk profesörleriyle şimdi bir araya "getirilen" hukuk profesörleri umarım aynı kişilerdir. Umarım o yılların CMK "yazıcıları" ile 2012 yılının "yorumlayıcıları" ortak bir noktada buluşmuşlardır. Umarım yasa yazıcılarının, hâkim ve savcılara bu kanunu nasıl uygulayacakları konusunda verdikleri "eğitimin" karne sonuçlarının ne kadar kötü olduğunu ve öğrettiklerinin ne kadar adaletsiz sonuçlar yarattığını görmüşlerdir. Yasa uygulayıcılarının sınıfı geçmesi için "kanaat notu" bile onları kurtarmıyor. Tümü sınıfta kaldı. Sayın Okur, anılan bu toplantıda, aslında sınıfta kalan yasa yazıcılarına ve yargı mensuplarına ÖYM'ler hakkındaki bazı "rahatsızlıklarını" samimiyetle ifade etmiş.
Sayın Okur'a göre; halkta artık "ÖYM'lere ve özellikle de İstanbul ÖYM'lerine giden mutlaka tutuklanır" algısı doğdu. Bu birinci rahatsızlık... Halkta böyle bir algının doğduğu, hakikattir. Bu algının bazen tam tersine tanık olmuş birisi olarak; tutuklamalara karşı çıkan, yakalama ve tutukluluk kararlarını kaldıran, hâkimlere rastladım. Hatta hâkimlerin kararlarını gözlerimle görmüş olsam bile; gözlerim artık bu hâkimleri aynı görevlerine devam ederken göremiyor. Herhalde yanıtını ve nedenlerini HSYK biliyordur. Sayın Okur'un ikinci rahatsızlığı ise; "tutuklulukların uzun sürdüğü inancı çok yaygın." Bence rahatsız olun. Sizin rahatsızlıklarınızdan ben de rahatsız oluyorum ama asıl sizi dinleyenler rahatsız olsun. Siz konuşmalarınızla ne kadar çok hâkim ve savcıyı rahatsız ederseniz o kadar iyi olur. Sizin rahatsızlığınızı böylece dile getirmeniz demek, hapishanelerin betonlarına gömülmek istenen tutukluların sesinin duyulması demektir. Yüzünüze söyleyemezler ama bu yüzden size çok kızmışlardır eminim. Bazen de rahatsızlık vermeniz beni çok rahatlatıyor. Belki sizin söyledikleriniz etkili olur diye umutlanıyorum. Cümlenizi şöyle düzeltmeliyim kendimce; tutukluluk hallerinin uzun sürdüğü somut gerçektir ve ortaya çıkan rahatsızlık çok yaygındır.
Demişsiniz ki; "Bazı dini grupların mahkemeler üzerinde etkin olduğu iddiası da yoğun biçimde speküle ediliyor." Demek böyle bir sorun var, böyle bir iddia var... Bazı dini grupların yargıda etkin oldukları "iddiasının" varlığı bile rahatsız edici değil midir? Acaba "bazı dini gruplar" mahkemeler üzerinde etkin midir? Yoksa bu durum sadece iddia mıdır? Dumanın çıktığı yerde ateş yoksa eğer, o zaman bu duman nedir?
"ÖYM'ler kalsın mı, kalksın mı? Yasalarımızda, özellikle terörle mücadele yasasında o geniş suç tanımları durdukça; Yargıtay kararlarında, birey hak ve özgürlüklerine karşı devletçi refleks korunduğu ve öncelikli göründüğü müddetçe ÖYM'ler kalkmış ya da kalkmamış hiç fark etmez. Kaldırılabilir ama mentalite değişmeyince sonuç değişmez." Haklısınız! İfade ettiğiniz gibi "Onlara göre 'ülke elden gidiyor" diyorlarmış. İyi ama memleketi kurtarmak özel görevli mahkemelerin veya özel yetkili savcıların işi değildir. Mahkemelerin görevi yargılama yapmaktır. Yargılamada "düşman" yaratamazsınız. Ülke elden gidiyor gibi bir zihniyete kapılırsanız, insanları düşman görmeye başlarsınız. Hele hele Terörle Mücadele Kanunundaki terör tanımına göre, her düşünen kişiden bölücü, hükümet düşürücü, komplocu, kaos yaratıcı, darbeci ve hatta her kişiden sanık ve üstüne üstlük hem de "düşman sanık" yaratırsınız ve bunun hukuk olduğuna inanırsınız.
Sayın Okur'a göre, "Sorun mahkemede değil, zihniyette"...Haklısınız. Yaşanılan sorun; bu zihniyete teslim olağanüstü mahkemelere karşı çıkmak yerine, bu mahkemeleri benimsemekten kaynaklanıyor. Yasalar varsa ve böyleyse... Bu mahkemeleri yasal yapanlar, bu mahkemeleri kuranlar varsa eğer... Özel görevli mahkemelerin ve özel yetkili savcılıkların yarattığı rahatsızlıkları sadece ve tek başına zihniyetle açıklamak yeterli değildir.
Belki de; bu mahkemeler kaldırılsalar bile olağanüstü yargılamaların hala savunulmasından yana olan zihniyetten kaynaklanan rahatsızlıktır sorun olan. (Fİ/HK)