Dershane sektörü
10 yıl öncesine kadar Milli Eğitim’de çalışan öğretmenlere göre oldukça iyi durumda olan dershane sektörü çalışanları, son yıllarda kelimenin tam anlamıyla kölece çalışma koşullarında hayat mücadelelerini sürdürüyor.
- Düşük ders saati ücreti,
- Aylara yayılan ödenmemiş ücretler,
- Staj karşılığı sigorta (şanslıysa) , yol parasına (şanslıysa) talim öğretmenlik,
- 40 saati aşan ders yükü, süresi belli olmayan ve ücret konusu bile olmayan birebir ders yükü.
- Ücreti ödenmeyen sınav gözetmenlikleri,
- İş güvencesinin yokluğu,
- Branşlar bazında öğretmen ayırımcılığı,
- Son sınıflara gelmiş üniversite öğrencisi çalıştırma,
- Sendikal haklardan, özlük haklardan yoksunluk.
Mevcut eğitim sisteminin ürünü olan dershaneler şu an kapitalizmin vahşi koşullarını aratmayacak koşullarda öğretmen çalıştırmaktadır. Milli Eğitim bakanı yeni eğitim sistemi ile dershanelere iş kalmayacağını açıklayarak aslında tehdit ederken, kendince sorunu çözme çabası içindeyken, dershane de çalışan öğretmenlerinin koşulları ile ilgili kılını dahi kıpırdatmıyor. Yeri gelmişken şu soruyu da aklımızda tutalım. Ola ki dershane sektörü kapatılırsa, onbinlerce öğretmeni Milli Eğitim Bakanı nasıl tahsis edecek?
Eğitimin yerlerde süründüğü günümüzde, sınavları kazanmak için öğrenim kapısı; herkes tarafından çok kez tartışılan KPSS gibi bir sınavla öğretmen olamayanlar için de iş kapısı ümidi olan dershaneler eğitim ideali ile değil kapital ideali ile çalışmaktadır.
10 yıl öncesinde doygunluk noktasına gelen dershane sektörü, elde ettikleri gelirleri öğretmenlerine bolca dağıtmış, ama kapitalizm tabiri ile artan rekabet koşullarında, pastadan pay kapma savaşında, kapitalizmin vahşi koşullarına hızlı bir geçiş yapmıştır.
Ne verdiği eğitim mevcut eğitim sisteminin bir santim önüne geçmiştir ne de öğretmenlerine elde ettikleri kazancı insani sınırlar içinde bile dağıtmışlardır.
Örgütsüz öğretmenler
Şu an çoğu 12 Eylül sonrası üniversitelerde yetişmiş öğretmenlerden oluşan dershanelerde, mevcut yasal haklarının savunulmasında bile elle tutulur hiçbir varlık gösterememiştir.
Bunun en önemli nedenlerinden birisi de, öğretmenlerin kişisel olarak diplomalarının kendilerine verdiklerini düşündükleri vasıf ile istedikleri yerde iş bulacaklarına dair düşüncedir. Bu düşünce ile olası bir hak arama durumunda dershane sahiplerinin öğretmenlerin birliğini parçalamak için çok rahat kullanılabilmektedir.
Mevcut sendikaların tamamı da, niyet anlamında dershane öğretmenleri ile ilgili olduklarını söyleseler bile onlar için kayda değer hemen hiçbir şey üretememişlerdir.
Dershane öğretmenlerinin sorunlarına ilişkin birliktelik geliştirme çabaları da, bu koşullarda ve aynı zamanda yasal koşulların da etkisi ile daha çok dernekleşme üzerinden gerçekleşmeye başlamıştır.
Buzu kırmanın önemi
Dershane öğretmenlerinin sorunlarını dernekleşerek çözme girişimlerinden birisi olan EED (Eğitim Emekçileri Derneği) üyeleri, İstanbul’da ödenmeyen daha doğrusu ödenilmesi düşünülmeyen ücretleri için 8-9 Kasım 2008 günü öğrenci ve velilerin de desteği ile iş bırakarak derslerine girmemişlerdir.
Eylemleri dershane sahiplerinin işten atma tehdidi, adamlarının öğretmenlere bıçakla saldırma girişimleri ile karşılaşmış, ancak geri adım atılmamıştır. Sonuçta, öğretmenler eylemlerinin baskısı, Eğitim-Sen ve avukatlarının girişimleri ile ödenmeyen ücretlerinin tamamının ödenmesi ve iş akitlerinin fesihleri ile eylemi bitirmişlerdir.
Eylemi ücret alınmasına rağmen işten çıkarılmış olma ile ele almak dershane sektörünün değerlendirilmesi için yeterli değildir. Suskunluk ötesinde her türlü insanlık dışı şartın kabul edildiği bir sektörde, insanca yaşam için eyleme geçmiş olmak güncel anlamda çok ciddi bir öneme sahiptir.
Hele ki dünyayı sarsan bir ekonomik krizin göbeğinde, yasal hakların bile hiçbir engelle karşılaşmadan gasp edildiği dershane sektöründe, insanca yaşam için öne çıkmak ve kısmi de olsa kazanım elde etmek tarihi bir önem taşımaktadır. Hemen her sektörde kriz arkasına sığınarak işten çıkarmaların artık çekinmeden ve yüzsüzce gerçekleştiği günümüzde, işten çıkarılma pahasına direnmek…
EED’li öğretmenlerin gerçekleştirdikleri eylem, eylemde karşılaştıkları, eylemi bitiriş biçimleri sınıf savaşımının çok küçük ama bir o kadar yalın ve gerçek göstergesidir. Dershane sektörü başta olmak üzere bu eylemin çapının küçüklüğünden dolayı görmezden gelmek hatalı bir durum olacaktır. Ancak tersi biçimde de bu eyleme gereğinden fazla anlam yüklemek benzer bir hata olacaktır.(EDZ/EÜ)
* Emrah Doğan Zıraman, yarı zamanlı dershane öğretmeni.
Açıklama: Öz Eğitim Özel Eğitim Kurumları ABC Dergisi Dershanesi Müdürü Barış Argunşah, 13 Kasım'da bianet'e gönderdiği faks mesajıyla haberde bahsedilen olayın "birçok yönüyle gerçeğe aykırı bir biçimde aktarıldığını" söyledi.
Açıklamanın ilgili bölümlerini aktarıyoruz:
"Öğretmenlerin ödenmediğini iddia ettiği ücret 2008 Ekim ayına ait olup 15 Kasım 2008 tarihine kadar ödeneceği kendilerine belirtilmiş ve avukatları huzurunda taahhüt edilmiştir. Buna karşılık uzlaşmaz bir tavir içine girilerek yapılan işin niteliği ve bu çözüm çabası görmezden gelinmek suretiyle, üstelik İş Kanununa göre "iş görme borcunu yerine getirmeme" şartları oluşmamışken iş görme borcu askıya alınmış ve hukuka aykırı bir durum oluşmuştur.
(...)
Haberin sunuluşundan dershane zorba, baskıcı, emek düşmenı gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Dershane çalışanı öğretmenlerle işveren arasında bu ifade ediş ve sunuşun ağırlığına uygun bir olay bulunmamaktadır."
Eyleme giden öğretmenlerin sadece yedi gündür ücretlerini alamdıklarını ve yedi gün daha alamayacaklarının kendilerine iletildiğini söyleyen Argunşah bu durumun "bu aya özgü olarak ülkenin içinde olduğu ekonomik zorluklardan kaynaklandığını" belirtti. Çalışanları işten atma tehdidini de reddetti.
Argunşah, kurumun emek düşmanı olmadığını, emeğe saygılı bir kurum olduğunu, bu eylem ve haberler nedeniyle işletmenin ticari açından ve saygınlığı açısından zarar gördüğünü de ekledi.