Video oyun dünyasında ilginç bir rüzgar esiyor. Bu rüzgarın özellikle sinema sektörüne atlaması ise çok büyük bir ihtimal. Son birkaç senedir büyük firmaların sürdürdüğü ama Bethesda’nın resmiyete kavuşturduğu bir politika medya tüketimimiz ve bunun eleştirisi konusunda köklü değişikliklere yol açma potansiyeline sahip.
Bethesda, yakın zamanda yayınladığı blog mesajı ile artık oyun editörlerine erken inceleme kopyaları iletmeyeceğini açıklamış oldu. Bilmeyenler için, video oyunlarında oyunun tecrübe edilmesi, içeriğin hazırlanması ve insanlarla vaktinde paylaşılması için erken inceleme kopyaları yollanır. Video oyunu bir sinema filmi gibi değildir çünkü hem tüketilmesi hem de üstünde düşünülmesi için (genelde) daha fazla zamana ihtiyaç duyar. Bu ihtiyacın sonucunda da oyunların incelemeleri genelde yayınlanış tarihinden kısa bir zaman önceye kadar ambargolu olarak bekletilir, ardından insanların oyunu almadan önce fikir sahibi olmaları adına yayınlanır. Yayınlanır ki insanlar almayı planladıkları ürünün kalitesine dair bir fikir sahibi olsunlar.
Tabii bu anlattığım, dijital dünyanın sistemi bir anlamda. Dergicilik gibi eski bir yapıya giderseniz eğer, orada bir sonraki sayıya çıkması için erkenden yollanan kopyaları ve ay başı dolayısıyla doğal olarak gerçekleşen ambargoları göreceksiniz. Ama eskiyi daha sonra incelemek üzere rafa kaldıralım şimdilik, biz günümüze dönelim.
Dijital dünyanın kuralları oyun incelemelerinde önemli bir kırılma gerçekleştirdi: Erken içerik yayınlamak. Aslında yarardan çok zararı olan bir sistemdi bu ama mecralar daha fazla tık alabilmek, daha popüler içerik sunmak adına içerikleri erken yayınlamaya özen göstermeye başladılar. Oyun basınının içinde 3 yıl çalışmış birisi olarak sadece 15 dakika oynadığı oyunun 6 sayfa incelemesini yazan da gördüm, hiç açıp bakmadığı oyuna övgüler dizeni de. Çünkü o içerik erkenden çıkmalı, o içerik dikkat çekmeli. Ha iki ufak not düşeyim, bundan gurur duyan hiçbir editör de görmedim. Herkes işin yanlışlarla dolu olduğunun farkında. Diğer konu ise bu erken bilgi dağılımının problemlerini her türlü haber sisteminde görebiliyor olmanız. O nedenle hızlı geçiyorum, yabancı olduğunuz bir konu değil “ŞOK ŞOK ŞOK” başlıklarıyla yarım yamalak bilgi veren haberler.
Ama bu nedenledir ki sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada oyun editörlerinin işleri daha da kalitesizleşmeye başladı. Büyük mecralar bile bu oyuna girip oynamak zorunda kaldıklarından editörlere karşı duyulan güven yıkıldı. Tabii Gamergate ya da advertorial içerik gibi birçok farklı sebep var bu güvenin azalmasında ama hepsi tek bir noktaya çıkıyor: Yorumları para karşılığında satmak. İster aceleci olsun, ister yayıncının zevki doğrultusunda olsun. Ve editörlük bu yarayla sürünmeye devam etti. Ama bir darbe daha vuran şey video servislerinin yükselişi oldu. Bugün herhangi bir oyunun doğrudan oynanış videosunu YouTube’dan bulmanız mümkün. Ya da Twitch’te canlı yayında oyunları takip edebiliyorsunuz. Firmaların yalan dolu fragmanlarının arkasındaki ya da editörlerin para karşılığı hazırladığı advertorial içeriğin sunmadığı gerçeği görebiliyorsunuz yani.
Bugün Bethesda’nın söylediği şey özetle şu: Oyun incelemelerinin şirket olarak bizde bir önemi bulunmamakta. Her ne kadar yazıya “Bizler oyun incelemelerine değer veriyoruz” diye başlamış olsalar da DOOM örneğinde incelemelerle satışların arasında alaka olmadığını kendilerine kanıtladılar. O nedenle artık oyunun çıkışından bir gün önce kopyalar yollanacak, oyunları inceleyenler de tüketiciyle oyunu aynı anda tecrübe edecek. Öncesinde oynamayacak, düşünceler pişmeyecek, sonrasında insanlarla paylaşılmayacak.
Hala önemli noktaya gelemedik mi?
Gelelim o zaman. Zaten tüketilmek için ekstra zaman talep eden oyunların incelemelerini çıkarmak için artık editörler daha da sıkışacaklar. Çünkü Bethesda’nın yayınladığı oyunları bitirmeli, düşüncelerini toparlamalı, sonrasında da okuyucularla paylaşmalı ve bunu olabildiğince kısa zamanda yapmalılar.
Bethesda umursamıyor bu incelemeleri, belki haklıdır belki de değildir. Ama insanların “profesyonel” incelemelerdense Amazon’daki, Steam’deki, ya da (filmlerden örnek vereceksek) Rotten Tomatoes’daki kullanıcı yorumlarını daha fazla dikkate aldığı da bir gerçek. Bethesda’nın bu politikasıyla ilgili hangi yabancı kaynağı okursanız, altında zaten editörlere karşı azalan güven sebebiyle bunun bir şeyi değiştirmeyeceği söyleniyor. İnsanlar başka kullanıcılarının yorumlarına daha rahat ulaşabildiği için para karşılığı alındığına inanılan içeriğin güvenilirliği azalmış durumda. Para karşılığında alınmamış olsa da gerek ucuz iş gücü (Türkiye’de oyun editörlerine sayfa başı verilen paraları duysanız kalbiniz dayanmaz), gerekse hızlı içerik servisi yüzünden mecra kalitesi de düşüyor. Güveni bilirsiniz, bir kere kırıldı mı tekrar toplaması zordur.
O nedenle oyun editörlerinin işi sallantıda. Daha doğrusu dijital mecradaki oyun editörlerinin, çünkü dijital çağın yükselişiyle yok olmanın yollarını arşınlayan dergicilikte zaten gecikme süresi olağandır. Başlarda söylediğime geri döneyim: Ayın 4’ünde çıkan oyun ne olursa olsun bir sonraki ayın başında okuyucuyla buluşacaktır. Dergicilikte aslında dijital dünyanın yozlaşmasına sebep olan o tampon süre sistemin bir gerekliliği olarak var. O nedenle diyorum ya, dijital dünyanın işi eskisine göre çok daha zor.
Peki ya video? Yani yazarların çektiği bu sıkıntıdan video dünyası da etkileniyor mu? Evet, YouTube’da sansasyon olabilirseniz bir geleceğiniz var. Türkiye’de de uluslararası piyasada da birçok isim bulabilirsiniz bu noktada. Ama aralarında çok az bir kısmı gerçekten oyun “inceliyor”, büyük çoğunluğu kendilerini başka şeylerle izletmeyi başarıyorlar. Ortada profesyonel bir oyun inceleme mekanizması olduğundan bahsetmek mümkün değil, artık bu da ne anlama geliyorsa. Bu profesyonelliği bünyesinde barındıran GameTrailers gibi siteler kapandı, artık safi video içerikle ayakta kalan bir kuruma rastlamak zor.
Peki yayıncılar haklı mı?
Bu noktaya kadar okuyucu / izleyici tarafından baktım farkındaysanız. Ama bir de işin yayıncı tarafı var. Bethesda, bir yayıncı. 2K, Mafia III kodlarını mecralara dağıtmayan bir başka firma, bir yayıncı. Ubisoft, Assassin’s Creed serisinde incelemelerin oyun çıktıktan 12 saat sonra yayınlanabilmesini şart koşan firma, bir yayıncı. Bu yayıncılar süregelen bir yapıda zaten oyun incelemelerine karşı tavır alıyorlardı. Peki haklılar mı?
Daha oyun çıkmadan 1,5 yıl öncesine, artık klasikleşen “Ön sipariş” lanetine gidelim ilk olarak. Video oyunlarında, insanların oyun daha çıkmadan parasını gömmesini sağlayan bir “ön sipariş” sistemi bulunur. Stokların bitmesi değil burada siparişin sebebi, çünkü stoklar artık çoğunlukla dijital. Ama oyunun geliştirilmesi devam ederken ondan para kazanmak söz konusu. Daha bitişe 1,5 – 2 sene varken oyunu ön siparişe açmak demek insanların parasını erkenden almak demek. Bunu da ufak hediyelerle, sadece ön sipariş edenlere verilecek birkaç kaplama ya da silahla sağlar yayıncılar. Ön sipariş bonuslarıdır bunlar, başka şekilde elde edilemez.
Bu noktada oyun çıkmadan önce gelen birkaç kötü incelemenin bu ön siparişlerin iptalini nasıl da körükleyeceğini düşünün. Evet, eskisi kadar fazla güven duyulmuyor olabilir editörlere ama aynı anda birkaç mecra işlerin kötü olduğunu söylüyorsa, gerçekten de kötü olma ihtimali yüksektir. Böylece ön siparişler bir bir iptal edilmeye başlanır, yayıncı zora girer.
Bu noktada pisliği korumak olarak da algılamayın lütfen bunu. Oyunlar artık çıktıkları güne dek geliştirilmeye devam ediyorlar. Eskiden “Gone gold”, yani üretime hazır hale gelmesi mevzusu varken artık “Day One Patch” yani ilk gün yamasıyla oyunlar geliştiriliyor ve durmuyorlar. Bu da editörün oynadığı sürümün hatalarla dolu eksik bir sürüm olmasını sağlıyor. “Sık sık hata yapan yapay zeka”nın çözümü ilk gün yamasında olabilir ama editör bunu bilmeyebilir. Bu nedenle de incelemenin haksızlığı firmayı zor durumda bırakabiliyor. Tabii oyun gerçekten de kötü olabilir, geliştiricilerin vaadettikleri ile ortaya çıkan ürün neredeyse zıt olabilir. Yine ön siparişleri kaybetmemek adına erken çıkan incelemelerin ortadan kaldırılması yayıncının yararına olan bir sistem.
Bu durum sinemaya nasıl atlar peki?
bianet’te video oyunları konulu bir yazının çok da okunacağı yok. Burada “Sinema” başlığını görüp gelen insanların fazla olduğu kanaatindeyim. O nedenle konunun size de çok uzak olmadığını, ön sipariş kavramının önceden alınan biletlerle eşdeğer olup blockbuster filmlerin boş oldukları tekrar tekrar söylenmesine rağmen muazzam gelirler elde ettiklerini hatırlatmak isterim.
Güven sadece oyun dünyasında değil, sinemada da azalmış durumda. Özellikle AAA oyunlarla eşdeğer büyük Hollywood filmlerinde eleştirmenlerin sözü umursanmıyor, gişe rekorları kendi içlerinde kırılmaya devam ediyor. Film eleştirmenlerinin oyun editörlerine göre daha hızlı içerik çıkarma şansları var elbet, o nedenle zaman konusunda iki ayakları bir pabuca girmiyor. Ama aynı oyun editörlerinde olduğu gibi onların da yorumları benzer satın alımlara maruz kalıyor. Ön gösterimler, oyun dünyasının erken inceleme kopyası gibi. Onların da azalması, eleştirmenlerin de insanlarla birlikte aynı gün içeriği tecrübe etmeleri ve birbirilerini ezerek en hızlı içerik girişini yapmaya çalışmaları uzak bir gelecek sayılmaz. Çünkü her hamle bir para, kırpılacak her harcama da kardır bu dünyada.
Gelelim dergiciliğe
Bu noktadan sonra fazlasıyla kişisel bir yorumumu paylaşacağım. Bence şu anda Türkiye’de Oyungezer ve Level gibi dergilere çok büyük iş düşüyor. Çünkü bu an, onların tekrar parlayacakları an.
Bugün sadece sayfa doldurmak için yazılan birçok oyun incelemesi ya da uzmanı olmadan girdisi yapılan popüler kültür yazılarının yerini gerçekten kaliteli, insanların para vermeye niyetli olduğu içerikler almalı. Tampon zamanın hakkını iyi kullanmalılar yani. Dünyanın genelinde ne olur, hatta Türkiye’nın video oyun okuyucusu kaliteli içeriklere para vermek ister mi onu bilemiyorum. Çünkü iş insanlar oldu mu, benden olumlu bir cevap duymak zorlaşır. Ama işlevsellik açısından dergicilik, özellikle video oyunlarında tekrar yükselen yıldız olma potansiyeline sahip. Aklı başında hiçbir oyuncu ön sipariş yapmıyor zaten, bunun sektöre verdiği zararı çevresine anlatmaya çalışıyor. Oyunlar çıktıklarından birkaç ay sonra indirime giriyorlar, çıktıkları gün onu oynamanın saplantısal tatminini ise çoğunluk pas geçebiliyor. Çünkü oyunların geliştirmeleri ilk gün yamalarıyla da bitmiyor. Sürekli hatalar bulunuyor, onlar ilerleyen günlerde / haftalarda yamanmaya devam ediyor. Bethesda örneğinden gidecek olursak, Ekim sonunda çıkardıkları Skyrim Special Edition hala konsollarda acınası durumda. Oyuna ilk günden para veren insanlar oyunu tecrübe edemiyorlar düzgün şekilde. O nedenle beklemek, iş piştikten sonra alıp oynamak aklıselim hamle gibi duruyor.
İşte burada dergilerin kaliteli birer kadroyla, işlerini hakkıyla yapmalarının bir sektörü ayakta tutabilme ihtimali kaplıyor benim içimi. Doğal olarak geciken, ama gecikmesinin hakkını veren içeriklerle dergicilik video oyun sektörünün editöryal tarafını hem onur hem de haysiyet açısından kurtarabilir. Ama bunun için çok iyi yazarların, çok iyi içerik üreticilerinin ve doğru soruları sorabilecek insanların bu mecralarda çalışıyor olmaları lazım. O zaman oyun medyasının tekrar parlayabileceğine, zamanında insanlara sadece oyun okuyor olmasına karşın dünya görüşü sunabildiği dönemlere geri döneceğimize inanıyorum ben. Bu gün böyle olup olmadıkları konusunda ise yorum yapmamayı tercih ediyorum. Dedim ya, konu insan olunca benden olumlu şey duymak zorlaşıyor işte.
Sinemayla ilgili çok şey okumadınız bu yazıda. Biraz hile yaptım. Çok kızmadınız umarım, değil mi? (SK/ÇT)