"Çocuk Hakları Perspektifinden Ekran Tartışması"
Dijital oyunlar söz konusu olduğunda yetişkin dünyası genellikle aynı refleksi gösteriyor: endişe, yasak ve kontrol. “Oyun oynama bozukluğu” kavramı ise bu reflekslerin ortak dili haline gelmiş durumda. Oysa çocuk hakları ve gelişim psikolojisi literatürü bize şunu söylüyor: Aşırı oyun oynama davranışı çoğu zaman tek başına bir sorun değil, daha geniş bir psiko-sosyal bağlamın belirtisidir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), “Gaming Disorder” tanımını Uluslararası Hastalık Sınıflandırması’na (ICD-11) eklerken özellikle şu vurguyu yapar: Tanı, yalnızca oyun süresine bakılarak değil; işlevsellik kaybı, sosyal ilişkilerde bozulma ve duygusal düzenleme güçlüğü ile birlikte değerlendirilmelidir (WHO, 2019). Bu vurgu, oyunun kendisinden çok çocuğun yaşam koşullarına işaret eder.

Çocukları "cilt bakımına ihtiyaçları olduğuna" kim inandırdı?
Oyun: risk mi, hak mı?
Çocuk Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 31. maddesi, çocuğun oyun oynama hakkını açıkça güvence altına alır. Bu madde, oyunu “boş zaman etkinliği” olarak değil; çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişiminin temel bileşeni olarak ele alır (UNCRC, 1989).
Gelişim psikolojisi literatürü de bu yaklaşımı destekler. Piaget, oyunu çocuğun dünyayı anlamlandırma biçimi olarak tanımlarken; Vygotsky, oyunun çocuğun sosyal öğrenme ve öz düzenleme becerilerinin gelişiminde merkezi rol oynadığını vurgular. Dijital oyunlar ise bu klasik oyun anlayışının güncel formudur. Çocukların sosyal etkileşimleri, rekabet algıları ve kimlik denemeleri artık büyük ölçüde dijital alanlarda gerçekleşmektedir (Granic, Lobel & Engels, 2014).
Dolayısıyla mesele, oyunun varlığı değil; oyunun çocuğun tek başına kaldığı bir alan haline gelmesidir.
Ebeveyn tutumları ve dijital riskler
Araştırmalar, ebeveyn tutumlarının çocukların dijital davranışları üzerinde belirleyici olduğunu göstermektedir. Aşırı otoriter ve cezalandırıcı tutumlar, çocuklarda problemli internet ve oyun kullanımını azaltmak yerine artırabilmektedir (Kwon et al., 2011). Çünkü bu tutumlar, çocuğun özdenetim becerisi geliştirmesini değil; denetimden kaçınmayı öğrenmesini sağlar.
Diğer yandan, ihmalkâr ya da aşırı serbest ebeveynlik de risklidir. UNICEF’in dijital çocukluk üzerine hazırladığı raporlar, ebeveyn rehberliğinin olmadığı durumlarda çocukların dijital ortamlarda daha yüksek psikososyal risklerle karşılaştığını ortaya koymaktadır (UNICEF, 2017).
Çocuk hakları temelli yaklaşım, bu iki uç arasında bir denge önerir: Koruyucu ama katılımcı, sınırlayıcı ama açıklayıcı bir ebeveynlik.
Katılım hakkı ve dijital kararlar
Çocuğun katılım hakkı (UNCRC Madde 12), dijital yaşamı da kapsar. Literatür, ekran süresi ve oyun kurallarının çocukla birlikte belirlendiği ailelerde problemli kullanım riskinin anlamlı düzeyde düştüğünü göstermektedir (Livingstone & Helsper, 2008).
“Kaç saat oynuyorsun?” sorusu yerine
“Bu oyunda seni ne motive ediyor?” diye sormak, çocuğu nesne olmaktan çıkarıp özne haline getirir. Bu yaklaşım, çocuğun dijital dünyada da hak sahibi bir birey olduğu mesajını verir.
Oyun oynama bozukluğu: Klinik bir tanıdan çok sosyal bir gösterge
Klinik çalışmalar, aşırı oyun oynayan çocukların önemli bir kısmında eşlik eden faktörler olduğunu göstermektedir:
• Duygusal ihmal
• Yüksek akademik baskı
• Akran ilişkilerinde zorluk
• Anksiyete ve depresif belirtiler
Bu nedenle oyun oynama bozukluğu, çoğu zaman neden değil, sonuçtur (Gentile et al., 2011). Çocuk, gerçek hayatta karşılanmayan ihtiyaçlarını dijital ortamda telafi etmeye çalışır.

Tiktok kuşağı: Çocukların dikkati, kimliği ve güvenliği nasıl değişiyor?
Ne yapmalı? Literatür ne öneriyor?
Akademik ve kurumsal raporlar ortak bazı önerilerde buluşuyor:
• Yasaklayıcı değil, rehberlik eden ebeveynlik
• Süre odaklı değil, içerik ve bağlam odaklı yaklaşım
• Çocuğun duygusal ihtiyaçlarını önceleyen ilişki kurma
• Dijital okuryazarlığı aile içinde birlikte geliştirme
Bu yaklaşım, çocuğun hem korunma hakkını hem de katılım hakkını aynı anda gözetir.
Sonuç yerine
Belki de asıl sorumuz şu olmalı:
“Çocuklar neden bu kadar oyun oynuyor?” değil,
“Çocukların gerçek hayatta hangi hakları, hangi ilişkileri eksik kalıyor?”
Çocuk haklarını merkeze alan bir bakış, oyunla savaşmaz.
Oyunu, çocuğun sesini duyurabildiği bir alan olarak okur.
Ve bilir ki;güçlü ilişkiler kurabilen çocuklar, ekrana bağımlı olmaz ekranı yönetebilir.

ÇATIŞMASIZLIK SÜREÇLERİNDE ÇOCUK HAKLARI
Savaş biter, travma kalır: Çocukların ruhunda devam eden savaş
Kaynakça
• World Health Organization. (2019). International Classification of Diseases (11th ed.).
• United Nations Convention on the Rights of the Child. (1989).
• UNICEF. (2017). Children in a Digital World.
• Granic, I., Lobel, A., & Engels, R. C. (2014). The benefits of playing video games. American Psychologist, 69(1), 66–78.
• Kwon, J. H., Chung, C. S., & Lee, J. (2011). The effects of escape from self and interpersonal relationship on the pathological use of Internet games. Community Mental Health Journal, 47(1), 113–121.
• Gentile, D. A., et al. (2011). Pathological video game use among youth. Pediatrics, 127(2), 319–329.
• Livingstone, S., & Helsper, E. J. (2008). Parental mediation of children’s internet use. Journal of Broadcasting & Electronic Media, 52(4), 581–599
(HÖ/NÖ)





