İlk defa geçen yıl bir etkinlikte tanışmıştık Özlem’le.
Sohbet amaçlı ortak alana çıktığımızda da, yaşam öyküsü, yargılandığı dava dosyalarıyla ilgili ayrıntılı bilgileri öğrendim.
Genç bir arkadaş Özlem…
Aralık 1989 Kilis doğumlu. Üç kardeşin en büyüğü. Ailesi İstanbul’a yerleştiğinde 3 yaşındaymış. İlk ve ota öğrenimini İstanbul’da üniversiteyi ise Balıkesir Üniversitesi Tarım İşletmesi’nde bitirmiş.
Sol eğilimi bir ailenin çocuğu olduğu için devrimci mücadeleyle erken yaşta tanışmış.
Önce farklı devrimci gruplarla, daha sonrada Kürt hareketiyle ilişkilenmiş.
Devrimci mücadeleye ilgi ve sempatinin memleketteki karşılığı gözaltı, baskı, tutuklanmak olduğundan; Özlem de her devrimci genç gibi polisle erken yaşta karşı karşıya gelir.
2011 yılında, İstanbul’da sokakta gözaltına alınır. Bindirildiği polis otosunda bir süre dolaştırıldıktan sonra bir kafeye götürülür. Hem tehdit edilir, hem de muhbirlik teklif edilir. Sonra da serbest bırakılır.
İkinci defa polisle karşı karşıya gelişi Aralık 2012’de Ağrı’da üniversiteden arkadaşlarıyla kaldığı evin basılmasıyla olur. Türk olması gözaltında daha fazla baskıya maruz kalmasına neden olur. TEM Şube Müdürü Türk ve kadın olduğu için ajanlık teklifli eder Özlem’e. Teklifi kabul etmeyince bekâret ve gebelik testi yaptırıp, test sonuçlarını babasına göndermekle tehdit ederler.
Nihayetinde test sonuçlarının babasına gönderilip-gönderilmediğini bilmese de, zorla bekâret ve hamilelik testi yaparlar.
Dört günlük gözaltından sonra çıkarıldığı savcılıkta tutuklanır.
Götürüldüğü Ağrı Hapishanesi’ndeki tek siyasi kadın tutsak olduğu için adli kadın tutuklularla kalır. Hapishane müdürü akrabası çıktığı için onu korumak adına bütün haklarını gasp ederler. Telefon görüş ve mektup hakkı “terör örgütü üyesi olduğu” iddiasıyla elinden alınır. Ve Özlem uzun süre ailesine durumunu bildiremez.
Hapishanede gece yarısı uykusundan kaldırıp, savcı eşliğinde TMŞ polislerince sorguya alınır. Ajanlık teklifi ise her sorgunun, “ konuşmanın” vazgeçilmez bir parçasıdır.
Tutuklandıktan 2-3 ay sonra iddianame açıklanır. Birlikte gözaltına alındığı arkadaşlarından biri bildiği-bilmediği ne varsa itiraf etmiş; Özlem üzerine de ifade vermiştir. Ancak Nisan 2012’de Erzurum’da görülen ilk mahkemede tahliye olur. Ve İstanbul’a ailesinin yanına döner.
İstanbul’da da polis Özlem’i rahat bırakmaz… Sık sık taciz eder. Bu durumdan kurtulmak için yeniden Ağrı’ya arkadaşlarının yanına döndüğünde, mahkemesinin sonuçlandığı ve 13 yıl 5 aylık hapis cezasıyla birlikte hakkında tutuklama kararı çıktığından habersizdir.
Ağrı’da bir arkadaşıyla oturduğu çay bahçesinde hakkında tutuklama kararı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınır. Bu defa gözaltında yalnızdır ve polisin psikolojik-fiziki şiddeti daha yoğun olur.
İki gece Asayiş Şube’nin nezarethanesinde tutulmasının gerekçesini sorduğunda; TEM Şube’nin nezarethanesinin fazla şeffaf olduğu gerekçesiyle orada tutulduğunu söylemeleri, Polisin Özlem’le nasıl ilişkilendiğinin de göstergesidir.
Gözaltının üçüncü gününde sağlık raporu almak için hastaneye götürüldüğünde, bir kez daha zorla gebelik testi yaptırmaları; polisin genç kadınlar üzerindeki cinsel şiddet ve işkencesinin bir parçası olduğunun adlını çizmekte yarar var.
İşlemlerin ardından Özlem Erzurum Hapishanesi’ne götürülür. Orada 1 ay kaldıktan sonra da buraya, Gebze’ye getirilir.
Özlem birkaç ay önce hakkında bir dava daha açıldığını öğrenir. İddiaya göre Ağrı’da Molotoflu bir eylemle ilgili gözaltına alınan birisi Özlem hakkında ifade vermiştir. Ve bunun karşılığı da 7 yıl 3 ay hapis cezasıdır.
İddianamede Özlem’in böyle bir eyleme katıldığına dair ne bir görüntü ne de bir başka bir maddi veri söz konusudur. ÖYM’ler için maddi kanıt, hukuk, adalet gibi kuralların hiçbir önemi olmadığı için, o bir kişinin ifadesine dayanarak Özlem’e cezayı verip, dosyayı Yargıtay’a göndermişler. Böylece bir Molotoflu eyleme katılmak Özlem’e iki ayrı dosyadan yargılanmaya ve 20 yıl 7 ay hapis ve para cezasına malolmuş!
İlk dosyadan örgüt üyeliğinden 6 yıl 3 ay, Molotof atmaktan 4 yıl 2 aylık hapis cezası Yargıtay’da onaylanmış. Mala zarar vermekten verilen 3 yıl 2 aylık hapis cezası bozulmuş. 1 yıl 10 ay ceza verilmesi önerilmiş.
Özlem’le bütün gözaltı, yargılama süreçlerini konuşurken ortaya çıktı ki; gözaltında yaşadığı fiziki ve psikolojik işkenceye ve hapishanede savcı eşliğinde polis tarafından sorgulanmasıyla ilgili bilgisizlikten kaynaklı suç duyurusunda bulunmamış… Avukat Yargıtay’da sonuçlanan dosyasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne itirazda bulunmamış.
TMK ve devletin intikamcılığının yanına bir de ihmalkârlıklar eklenince Özlem’in durumu daha bir ağırlaşmış.
En kötüsü de, Özlem gibi onlarca gencin on yılları bulan hapis cezasına çarptırılarak hayatlarının ellerinden alınmasıdır. (FE/HK)
* Füsun Erdoğan, Gebze Kadın Kapalı Hapishane, 29 Mart 2014