İnsanın yaşam serüveni ne garip aslında. Duyarlılıklarımız bile edimsel tecrübeyle tamamlanmadığında eksik kalıyor hep. Bir bakıyorsunuz en amiyane söylemle baş başa buluveriyoruz kendimizi: "Başına gelmeden anlamıyormuş insan".
Bir kızçe, güzeller güzeli, gülümsemesinde çiçekler açan bir kızçe... Anası belgeseller çeken -daha bir sürü şey de yapıyor elbette ama hani belgesel çekmek kendin aynısını yaşamasan da başka hayatları görünür kılmak savaşıdır ya bir yanıyla, pek de kıymetlidir bence bu nedenle- babası emekçiler için mücadele veren, ki mücadelesini sadece sendika başkanı olarak değil, her soluk alışıyla da yürüten iki güzel insan... Yanlarında da bir bıcırık Öykü Arin...
Babası bir gece yarısı KHK'sıyla ihraç edildiği için belediyede veda konuşmasını yaparken -ki geçici elbette o vedalar, dönecekler elbet- işte o zaman da kucağındaydı Öykü’müz ve Karaburun Bilim Kongresinde karı koca yan yana sunum yaparken de...
Şimdi o kızçemiz bir illetle baş edecek. JMML...
Ne ki bu JMML? Maalesef nadir rastlanan bir kan kanseri... Kontrolsüz olarak çoğalan tek bir hücredeki bir veya daha fazla DNA değişikliği (mutasyon) ile başlayan ve JMML hücrelerinin kemik iliği ve diğer organlarda akümüle olup normal sağlıklı hücrelerin yerini aldığı illet bir hastalık bu. Ya da buna benzer bir sürü tıbbi tanım, tıbbi terim, tıbbi hikaye... Bizim için JMML ne mi? Öykü’nün mutlaka ama mutlaka yenmek zorunda olduğu bir illet. Ve elbette yenecek...
Hepimizin dayanışmasıyla yenecek!
Günlerdir öyle çok paylaşım yapıldı ki, Öykü Arin için, öyle çok insan harekete geçti ki "Biz ne yapalım, biz de şunu yapalım" diye. Bir olay varsa o "olay yerinin kalabalık olması" gerek ya hani, olmaz başka türlü çünkü. Mücadele tek başına olmuyor biliyoruz, hep öğrendik, hep öğretti hayat bize bunu. İşte şimdi de dayanışma ile hep beraber Öykü Arin'i yaşatacağız. Onunla ve annesi Eylem'le babası Çağdaş'la omuz omuza olacağız. Ve en güzeli de bu dünyayı yaşamaya değer kılan bu dayanışma olacak yine.
Peki, tedavi için ne gerekli? Öykü Arin için şu an tek tedavi yolu ilik nakli. Peki, nasıl oluyor o? Uygun donörün yani bir bağışçının bulunmasıyla.
Peki, nasıl donör olunuyor? Kızılay'a giderek bir bilgi formu ve kan örneği vermek yeterli. Kan grubunuzun önemi var mı? Hayır kan grubunuz ne olursa olsun donör olabilirsiniz!! Kimler bağışçı olabiliyor? Bir listesi var elbette ama özetle 18-50 yaş arasındaki her sağlıklı her birey bağışçı olabiliyor.
Gelelim çok önemli bir diğer soruya, bunun için hastayla aynı şehirde olmak gerekiyor mu? Hayır aynı şehirde olmak gerekmiyor. Hatta aynı ülkede bile olmaya gerek yok. Donör olarak kaydınız yapıldıktan sonra eğer Öykü’yle eşleşme sağlanırsa bilgileriniz iletiliyor. Hem belki Öykü’yle eşleşmese bile başka bir can bekleyen çocuğa ömür olursunuz, kim bilir?...
Öylesine yalın bir gerçekmiş ki bu; normal hayatımıza devam ederken basit bir tıbbi süreç geçirip bir insana, bir çocuğa, bir diğerine can olabiliyormuş insan. Bir ömür evet gerçekten bir ömür verebiliyormuş insan bir başkasına.
Evet, dayanışma yaşatır. İşte hayati bir dayanışmayla başbaşayız. Hadi kalkıp Kızılay'a gidelim. Benim gibi türlü hastalıklardan muzdarip olup da kan verme imkanına sahip olamayanlar da etrafına anlatsın "ilik donörü" olmanın önemini ki harekete geçmesine vesile olsun bir ömür bağışlayabileceklere.
Hadi kalkıp Kızılay'a gidelim. Sonrası mı? Sonrası iyilik güzellik. Sonrası, bir ömür sonrası... Sonrası bir can, hem gerçekten de Öykü için uygun ilik sizin damarlarınızdadır belki. Kim bilir? (ÖD/HK)
* Fotoğraf: Twitter