Kayıtsızlık...
Can Candan ve Serdar Değirmencioğlu'nun, Öğrenci Seçme Sınavı'na (ÖSS) giren altı gencin bir yıllarını anlattıkları belgesel, 3 Saat, izleyene her yıl milyonlarca insanı etkileyen bu sorunun nasıl olup da hala süre gittiğini açıkça gösteriyor.
Çocukların aileleri, öğretmenleri, dershane öğretmenleri, okul yöneticileri, gazeteciler; herkes "sistemin böyle olduğunu, yapacak bir şey olmadığını" tekrarlayıp duruyor. Buna hem kendilerini hem de çocukları inandırıyorlar.
Aileler çocuklarının "geleceğini kurtarmanın, iyi meslek edinmelerini sağlamanın, ülkeye faydalı evlat yetiştirmenin" peşinde.
Dershaneler, en iyi öğrencileri kapmanın, onları dereceye sokmanın, reklamlarını yapmanın ve daha fazla kar etmenin peşinde.
Öğretmenler, çocukları "adam etmenin" peşinde.
Çocuklarsa hayallerinin peşinde.
Altı insan
Melis, Özel Darüşşafaka Lisesi’nde okuyor. Okulda, yatılı. Devamlı soru çözüyor, sistem buna göre kurulmuş. Okulun içinde, yüzlerce soru kitapçığının, deneme testinin olduğu bir ÖSS odası var. Odanın duvarında "Kitaplar ruhun gıdasıdır" yazıyor.
Oysa ÖSS'nin yaptığı tek şey çocukların ruhunu köreltmek. Özel Semiha Şakir Lisesi’nde okuyan Mert, belki de aralarında en kaygısız duranı. Yıllardır resim çiziyor, yetenek sınavıyla görsel iletişim dizaynı okumak istiyor.
Alibeyköy'de oturan, Yunus Emre Lisesi öğrencisi Yunus'un da derdi ÖSS'den taban puanı almak ve böylece konservatuarın yetenek sınavlarına girebilmek. Çok iyi bağlama çalıyor. Altı çocuğun en küçüğü, babası "ceketimi satarım yine de onu okuturum" diyor.
Çiğdem, Galatasaray Lisesi öğrencisi. Okulunu seviyor, amacı Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girmek. Başarılı bir öğrenci, dershanede özel sınıfta. Kendini neşe dolu biri olarak tanımlıyor.
Derya, aralarındaki tek meslek lisesi öğrencisi, Rüştü Akın Anadolu Meslek Lisesi öğrencisi. Babası zamanında "iyi bir mesleği olsun diye" onu bilgisayar eğitimi almaya itmiş. Oysa onun hayali edebiyat okumak. İmam hatip liseleri nedeniyle çok tartışılan katsayı sorunu yüzünden, kendi bölümü dışında bir alanı kazanması zor.
Edin, Vefa Lisesi öğrencisi. Çok neşeli, esprili. Tek istediği mimarlık okumak, kararlı.
Edin, "Filmi izledğimde o günleri hatırladım" diyor. Peki ne yapmalı? "Herkes buna karşı çıkmanın bir yolunu bulmalı. Sitem bu olabilir, ama üniversiteye girmenin yolu bu değil. Farklı yollarını bulmak gerekli."
"Kıyma makinesi"
Film, eğitim sisteminin nasıl çocuklarının önünü kapadığını, onların taleplerine hiç yer vermediğini yalın bir dille, araya girmeden, çarpıcı bir şekilde gösteriyor.
Filmin ilk yarısında onların hayallerini yapmak istediklerini, bunun için insanlık dışı koşullarda çalışmalarını, kendilerini test sorularına gömmelerini izliyoruz.
Yaşadıkları stres sınav günü dayanılmaz hale geliyor. O pazar sabahı hepsi endişeli. Karınları ağrıyor, uyuyamıyorlar. Bir sahnede, sınava gireceği okulun bahçesinde bayılan bir kızın, koluna giren yakınlarınca ite kaka sınav salonuna götürülüşünü izliyoruz.
O andan sonra, altı gencin hiçbiri eskisi gibi değiller. Tercihlerini yaparken sıkıntılılar. Bazıları zorunlu olarak karşılaştıkları gerçekle barışmaya çalışırken, diğerleri geleceğe ilişkin tüm planlarını değiştiriyor.
Filmin bugün yapılan basın gösterimi sırasında izleyenlerden biri salondan ağlayarak çıktı. ÖSS'nin yarattığı ruhsal işkenceye maruz kalan herkesin kendi hikayesi var; film bunları tekrar hatırlatıyor. Sonuçta, çocukların –Can Candan'ın deyimiyle- "kıyma makinesine" girmelerini izlerken insanın içi kıyılıyor.(EÜ)
* Filmle ilgili daha fazla bilgi ve filmin fragmanını izlemek için: 3 Saat