Ümit Fırat'ın yazısındaki hatalar üzerinden değil, somut olan durum üzerinden açıklamayı tercih edeceğim.
Sağın hegemonyası
Öncelikle son seçimlerde merkez sol ve merkez sağ partilerinin hızla yok olduklarını görmemiz gerekiyor. Burada toplam merkez sol oyları -kastettiğimiz partiler CHP, DSP ve YTP'dir- CHP'nin yükselerek çıkmasına rağmen geçen seçimlere göre yüzde 31.34'den yüzde 21.8'e düşdü. Bu oy sayısı açısından 9,76 Milyondan 6,85 Milyon oya düşüş anlamına geliyor. Benzer şekilde ise merkez sağda -burada DYP ve ANAP merkez sağ değerlendirmesi içinde yer alıyor.- bu düşüş 4,2 milyon gibi yüksek bir sayı olarak çıkmakta. Merkez sağın sağında yer alan MHP oylarının bir kısmını Genç Partiye kaydırmış görünse de önemli bir kısmı AKP içinde yaşamaya devam ediyor. Bu değerlendirmeden çıkartacağımız ilk politik sonuç ciddi bir sağ hegemonyanın olduğu ve sağa yönelik bir radikalleşmenin politik olarak bütün yelpazeyi dağıttığıdır.
Bu noktanın sayın Fırat'ın genel gidişat içinde yazısının oturtamadığı noktalardan birisi olduğunu düşünüyorum.
Fırat'ın değerlendirmeleri mücadeleyi tıkıyor
İkinci önemli nokta ise Demokratik Halk Partisi'nin ( DEHAP) ne yaptığı ve ne yapamadığıdır. Öncelikle yüzde 4,7 oyu olan Halkın Demokrasi Partisi'nin (HADEP) bu seçimler itibariyle DEHAP çatısı altında yüzde 6,2 oya çıkması 1,5 puan artış anlamına geldiği gibi yüzde 32'lik bir artışa tekabül eder. Bu artışı yüzde 1.5 diye ifade edemeyiz.
Ayrıca DEHAP'ın elde ettiği sonuçları gözlemlediğimizde A&G araştırma şirketine göre tabanın oy verme oranı en yüksek parti olarak DEHAP'ı görebiliyoruz. Böyle olmasa DEHAP bileşenlerinin oyları Adıyaman'da yüzde 39, Batman'da yüzde 15 artamazdı. Dolayısıyla DEHAP'ın Kürtlerin güvenini bir düzeyde arttırdığını söyleyebiliriz. Ancak bu artışın daha yüksek olması için bu deneyimimizin devam etmesi gerektiğini görmek zorundayız. Batıda ise İstanbul'da DEHAP bileşenlerinin (HADEP+SDP+EMEP) 99 seçimlere göre oylarını 40 bin civarında arttırdığı ve bunun yüzde 16'lık bir artışa denk geldiğini görebiliriz. Ancak DEHAP bileşenlerinin güçlü olmadığı, güveni arttırma konusuda ciddi işler yapılamadığı yerlerde ise oylarının tamamını tutamadığını da gözlemek mümkün.
Bütün bu teknik verileri DEHAP süreci açısından değerlendirdiğimizde sayın Fırat'ın bütün DEHAP değerlendirmelerinin mücadeleyi tıkayan bir noktada olduğunu görebiliriz. Bunu netleştirmek için DEHAP içinde bazı çalışmaları sizlere hissettirmek taraftarıyım.
Sağa kaymak alternatif olamaz
Öncelikle DEHAP seçim kampanyası seçim listelerinin verilmesi ardından başlayan kısa bir süreçte oluştuğu için çalışmalarına çok geç başladı. Ancak bu süreç içinde DEHAP'a destek veren diğer gruplarda kendi desteklerini hayata geçirme projesini başlattıklarını görüyoruz. İlk defa sosyalistler, Kürtler ve diğer aktivistler birbirleriyle savaşa karşı barışı, neo-liberalizme karşı emeği ve demokrasiyi tartışır buldular. Bunun sol tarihimiz içinde çok anlamlı bir başlangıç olduğu ortada. Fakat bu kadar kısa bir sürede birbirleriyle ilk defa iş yapan kısıtlı güçlerin daha büyük bir artış, hatta patlama yapmasını beklemek hayalcilik olur.
DEHAP'a oy verenler açısından bir dizi ortak duygu olduğu kesin. Destek veren bine yakın aydın ve yazar, oy veren ve iş yapan sosyalist, Kürt ve diğerleri barajı aşmasını, Kürtlerin, kadınların, sosyalistlerin ve diğer kendilerine yakın hissettikleri fikirlerin mecliste temsilini büyük bir özlemle arzuluyorlardı. Milliyetçilik tartışıldı, "savaşa karşı beraber mücadele etmek için ne yapabiliriz?" konuşuldu ve "Seçimden sonrada devam edelim!" şeklinde aktivistler sohbet ettiler. Ama hiçbiri daha sağa kayan bir DEHAP ile bunun çözümünü görmediler. Öyle olsaydı sağda bir dizi alternatif vardı zaten.
DEHAP misyonu...
Bundan sonrası açısından DEHAP'ın yarattığı birlikte mücadele ile güç olma duygusuna ve bunu yaratan iş birliğine çok ihtiyacımız var. Bu nedenle DEHAP misyonunu devam ettirmek zorunda. Ancak bu da yetmez. Diğer sol örgütlerin, boykot eden grupların, seçimde birşey yapmayarak canı sıkılan ve güzel bir dünya hayali olan insanlar Emek,Barış ve Demokrasi cephesine hızla destek vermeliler. Onların artan güveni bizlerin güveni olacaktır.
Öte yandan DEHAP'ın yaptığı ve karşılaştığı tartışmalarda daha güçlü olmak ve taleplerimizi hızla ortaklaştırmak zorunda olduğumuz diğer bir gerçek. AKP'nin ordu, üniversite gibi noktalarda güçlü bir muhalefet olmasını seyredemeyiz. Bu ülkede savaşı istemeyen, baskıları istemeyen, demokrasiyi talep eden en tutarlı taban bu tarafta ve bunu daha güçlü haykırmanın yolu beraber iş yaparak görünür olmatan geçiyor.
Sayın Fırat'ın yazısının hareketin önünde kazanımları görmeyen fikirlerini kenara çekerek daha güzel bir dünya isteyen insanların önünün açması gerektiğini düşünüyorum. Hareketi anlamak ve devam etmesini istemek konusunda en iyi adım ise ortaklaştığımız noktalarda işimizi sürdürmek ve bu birlikteliği 1 Aralık'ta yapılacak "Irak'ta Savaşa Hayır" mitingini beraber inşa ederek birliği güçlendirmek faydalı olacaktır.(ÖA/EK)