dünya tabipleri birliği başkanıyla, konsey başkanı'nın istanbullu hekimlerle buluşup "dayanışma duyguları"nı ifade ettikleri toplantıda ttb merkez konseyi başkanı sevgili eriş bilaloğlu, sağlık bakanı'nın o gün bir gazeteye verdiği bir röportajdan söz etti.
röportajı araştırdım, buldum (1) o bölümde sayın bakana atfen aynen şöyle deniliyordu:
Bakan Akdağ, özelde çalışan hekimlerin Türk Tabipleri Birliği'ne (TTB) üye olma zorunluluğu bulunmasını çağın şartlarına uygun bulmadığını ifade etti. Meslek mensuplarının herhangi bir meslek kuruluşuna mecburi üyeliğinin "demokrasi dışı ve özgürlükleri kısıtlayıcı bir yaklaşım" olduğunu belirten Akdağ, "Kanunla bir meslek örgütü kuruyoruz, sonra bütün o meslek mensuplarına, oraya üye olmak ve para ödemek zorundasınız diyoruz. Bana göre bu çağın işi değil. Tabii ki meslek örgütleri olmalıdır, ama herkesin onun çatısı altına girmek zorunda olduğu bir meslek örgütü kavramı 2012 dünyasına uymuyor" dedi.
bu sözler ancak "meslek örgütü", "özgürlükler" ve "demokrasi" konusunda yeterli bilgisi olmayan bir kişi tarafından söylenebilir.
"meslek örgütü"nün ne olduğu, neden böyle bir örgütlenmenin, başka benzer örgütlenmelerden farklı olarak, hem de "özel yasa" ile kurulduğunu, böyle bir örgütün anlam, önem ve işlevinin, her şeyden ve herkesten önce bir "sağlık bakanı" tarafından bilinmesi gerektiğini düşünüyorum.
bilmemek kuşkusuz ayıp değil; insan bilmediğinin farkında olunca sorar öğrenir, bilmediğinin farkında olmayınca da böyle sözler söyleyebilir, bunların da farkındayım.
ama sayın bakanın bu gruba girdiğini düşünmek de biraz fazla "safdil"lik olur!..
aynı şeyleri "özgürlükler" ve "demokrasi" konusunda söylenenlerle ilgili de düşünmek mümkün.
özgürlük asla "kuralsızlık" demek değildir. kuralları belirlenmiş ve bilinen bir konuda, alanda ve ortamda o kuralların sağladığı her türlü hak, yetki, sorumluluk ve ödevi yapabilmektir "özgürlük".
"neo-liberalizm"in temel unsurlarından birisi "kuralsızlaştırmak"tır, çünkü "kârın maksimizasyonu" ancak bu şekilde olabilir ve bu yüzden "kuralları ortadan kaldırmak" bilinir bir politikadır.
öte yandan "demokrasi" de herkesin sadece kendisine ait ve kendisinin çoğunluk olduğu yapıların içinde yer alması anlamına gelmez. toplumlar ve topluluklar birbirinin "klonlanmış örneği olan" bireylerden oluşmaz.
örneğin ülkelerin "tek meclis"leri olur; her grup ya da cemaatin ayrı ayrı "meclis"leri olmaz. temsili demokrasilerde ama tüm farklı gruplar o "tek" mecliste bir arada bulunurlar ve kendi gruplarını temsil ederler. demokrasinin gelişmişliği her düşüncenin o meclislerde söz hakkının olması ve bunun gerçekleşmesiyle ölçülür.
meclislerinde farklı düşüncelerin yer alamadığı toplumların "demokratik" sayılmamaları doğaldır ve doğrudur. şimdi bizde olduğu gibi herhangi bir düşüncenin ülkenin yarısı tarafından benimsenmesi de "demokrasi"nin gelişmişliğinin asla bir göstergesi değildir. insanlar bazen "bin katır mı, bin satır mı" arasında seçim yapmak zorunda kalabilirler.
sayın bakanın tüm bunları bilmediğini kabul etmek hem olanaklı değil, hem de doğru değil.
röportajla ilgili herhangi bir "tekzip" filan görmeyince sayın bakanın bu sözlerinde başka anlamlar olabileceğini düşündüm. çok belli ki bu durum "bilmemek ya da farkında olmamak"tan kaynaklanmıyor! bu sözlerin daha basit ve akla yakın başka bir nedeni var; bu da gizli değil:
"demokrasinin zorluklarına maruz kalmadan yönetme isteği."
başka bir deyişle "dikensiz gül bahçesi"
şimdi eğri oturup düz konuşalım ve sayın bakanın hekimlerin meslek örgütü konusundaki sözlerini şu "doğru"lar ışığında irdeleyelim.
"serbest" meslekler ve örgütleri
"serbest" bir mesleği uygulayanların, işlerinin tanımı, kapsamı, kurallarının belirlenmesi gerekir. onların mesleki faaliyetlerinin sürdürebilmeleri, işlerini serbestçe yapabilmeleri ancak yaptıklarının izlenmesi ve denetlenmesi ile mümkün olabilir. ayrıca yine bir mesleki faaliyet o mesleğin eğitim ve uygulamalarının geliştirilmesi için de bir düzenlemeyi gerekli kılar.
tüm bunlar o mesleğin tüm uygulayıcıları için eşit, aynı ve eş olmak zorundadır. hangi çatı altında nasıl ve ne şekilde hizmet verdikleri de bir "ayrım" oluşturmaz. 12 eylül darbesi, kamuda çalışan hekimlerin ve askeri hekimlerin meslek örgütlerine kayıtlarını "zorunlu" olmaktan çıkarmıştır.
bu belki de bir meslek için en büyük ayıplardan birisidir. düşünün ki aynı işi iki farklı durumda yapan iki ayrı hekimin, meslekleriyle ilgili kuralların ayrı olduğunu.
amaç 12 eylül darbesinin somut yaşamdaki uygulamalarına, hekimlerin etik ve mesleki kurallarla karşı çıkmasını önlemektir. 12 eylülün mantığıyla, bakanın mantığı ve sözleri birbirinin benzeri, hatta aynısıdır.
hekimlerin yaptıkları iş sırasında dünyaya bakış ve algılayışı, kafasının içindeki düşünce, inanç ve ait olduğu gruplar bakımından da farklılıklarının rol oynaması söz konusu olamaz. bu ettikleri yemine de aykırıdır.
her mesleğin bir örgütü olması, o mesleği yapanların o örgüt tarafından yetkilendirilmesi, dahası izlenmesi ve gerektiğinde denetlenmesi gerekir. bu bir "toplum" olmanın da, o toplumu oluşturanların da bu mesleği yapanlardan "iç rahatlığı ve güven duygusu" ile hizmet almalarının da temel güvencelerinden birisidir. kuşkusuz bu durum hekimler için de böyledir ve tüm hekimler aynı kurallarla ve aynı çerçeve içinde mesleklerini yerine getirecekler, dolayısıyla da aynı örgüt içinde olacaklardır.
hekimlerin meslek örgütlerinin eğer bu görevlerini yerine getirmediği düşünülüyorsa, bunun yapılması için yapılacak bazı şeyler olabilir. ama bu örgütlerin aynı alanı kapsamak kaydıyla sayısını çoğaltmak o güveni sağlamak yerine güvensizliği çoğaltır.
biri inançlı müslüman, diğeri ateist iki hekimin mesleklerinin kuralları, yapma şekilleri, aldıkları eğitim aynı olmak, izlenme ve denetimleri de aynı şekilde yapılmak zorundadır.
inançlı müslüman hekim belirli koşullarda kendisi gibi düşünenlere hizmet verebilir, ya da inancına uygun gelmeyen tanı ve tedavi uygulamalarını yapmayabilir, örneğin isteğe bağlı gebelik sonlandırma operasyonunu uygulamayabilir. ama kendisi için ayrı bir meslek örgütü talebinde bulunamaz.
sayın bakanın bu sözleri, tümüyle serbest hekim olarak çalıştırılan "aile hekim"lerinin meslek örgütleri tarafından yetkilendirilmesi, izlenmesi, denetlenmesi süreçlerinden muaf kılmaya yönelik olabilir!..
ya da yurt dışından "ithal" edilecek hekimlerin, örgütlenme zorunluluğunu ortadan kaldırmak için söylenmiş olabilir.
veya yapılan oda seçimlerinde bir türlü "yönetimini ele geçiremediği" tabip odalarına karşılık "kendi tabip odalarını" kurmak için söylenmiş de olabilir.
kısacası sayın bakan demokrasiyle ilgili sözlerini de kendi politikalarını uygulamak için böyle bir duruma gereksinim duyduğu için söylüyor olabilir.
özgürlük, demokrasi ve hukukun üstünlüğü
sayın bakanın "özgürlük"le ilgili tanımı da söz ettiğimiz bu kuralsızlaştırma ve serbestleştirmeyi, kendisi gibi düşünenlere yönelik bir mesaj ve yol göstermedir.
onlara meslek örgütleriyle olan ilişkilerinde yeni bir tavır ve politika olarak gündeme getirmek, ve böylelikle kendisine bir destek yaratmak için söylüyor olmalıdır.
tüm bunlar hukukun, insan haklarının ve demokrasinin kurallarının egemen olduğu yerlerde geçerlidir.
meslek örgütlerinde yapılanlar ve yapılmayanlarla ilgili pek çok konuda eleştiriler getirilebilir.
bu örgütlerin iç demokrasileri ve yönetim biçimiyle ilgili yeni kurallar getirilebilir.
yetki, sorumluluk ve görevlerini daha iyi yerine getirmeleri için yine demokrasinin kurallarına uygun bir şekilde yenilikler yapılabilir. ama bu örgütleri yok etmek, ancak bu örgütleri değil, yukarıda anlattığımız ortamı istememenin bir işareti olabilir.
kuşkusuz meslek örgütleri öncelikle ve aslında o mesleği yapanların örgütleridir. onlar mesleklerine olduğu kadar meslek örgütlerine sahip çıkmalıdırlar.
dünya üzerindeki 99 ülkede aktif olarak insanların sağlığı için uğraşan "dokuz milyon" hekimin meslek örgütlerini çatısı altında birleştiren dünya tabipleri birliği'nin en üst düzeyindeki temsilcileri türkiyeli meslektaşlarına, yaşadıkları mesleki ve örgütsel sıkıntıları için ifade ettikleri destek ve dayanışma duygularını ilettiler. hekimlerin meslek örgütlerine sahip çıkmalarının hem gereği, hem güvencesi bu dayanışma ifadeleridir.
öte yandan bu mesleki faaliyetlerden yararlanan toplum ve vatandaşların da bu örgütlere sahip çıkmaları gerekir. çünkü o mesleki faaliyetlerden güven içinde yararlanmalarının tek koşulu bu örgütlerin, o alandaki kontrol ve denetimlerinin söz konusu olmasıdır.
tabip odalarının genel kurulları
bu yıl hekimler tüm türkiye'de kendi bağlı odaların seçilmiş kurularını belirleyerek meslek örgütlerini yenileyecekler yalnız seçilmiş kurulları değil, aynı zamanda "hekim meslek örgütü"nün bütünü yenilenmiş olacak. bunun için tüm hekimlerin bu süreçlere aktif olarak katılmaları gerekir.
hekimlerin yoğun bulunduğu illerdeki meslek örgütlerinin güçleri ve önemleri çok daha büyüktür. bu illerdeki seçimlerde seçilenler de meslek örgütünün çatısını belirleyecektir. bu bakımdan daha az sayıda hekimin olduğu illere göre büyük illerdeki hekim örgütlerinin genel kurulları ve seçimleri çok daha önemlidir.
önceki haftalarda ankara'da genel kurul ve seçimler yapıldı. bu hafta sonunda da istanbul ve izmir'de yapılacak.
istanbul'da uzun süredir meslek örgütünün seçilmiş kurullarında görev yapan çoğu arkadaşım ve örgüt içinde birlikte çalıştığım, yukarıda dile getirdiğim düşünceleri paylaştıklarından emin olduğum, sevgili hocam, meslektaşım, ağabeyim prof. dr. taner gören'in başkan adayı olduğu "demokratik katılım grubu"' yine aday olduğunu duyurdu.
meslek örgütünün görevlerini yerine getirmenin ötesinde; şu ana kadar akp hükümeti tarafından uygulamaya konulan halkın, toplumun sağlığına da, hekimliğin kural ve ilkelerine de, hekimlerin bir grup olarak varlıklarına ve güç olmalarına da karşı olan "sağlıkta dönüşüm programı"na karşı ciddi mücadele veren "demokratik katılımcı" arkadaşlarımın bu süreçte yine yapılacak genel kuruldan ve seçimlerden yüzlerinin akıyla çıkacağından eminim. sayın bakan da yukarıdaki sözleri söylerken benzer şeyleri düşünüyor olabilir. her zaman ele geçirmeyi istediğini dile getirdiği bu örgütü bu kez de eline geçiremeyeceği kaygısıyla "yeni örgütler kurma" hayalini dile getirmiş olabilir.
bunun gerçek olabilmesi için, istanbullu hekimlerin şimdiye kadar olduğu gibi desteklerini vermeleri gerekiyor. oyların tümünün "sağlıkta dönüşüm politikalarına" elinden geldiğince mücadele edenlere verilmesi gerek. hekimlerin bu süreci değiştirmek için ellerinde kalan belki de son olanak meslek örgütleridir.
şu ana kadar genel kurul, seçimden ve demokratik katılım grubu'ndan haberdar olmayan meslektaşlarıma duyuruyor, cumartesi günü tabip odasındaki genel kurula, pazar günü de sultanahmet endüstri meslek lisesi'ndeki seçimlere katılmalarını diliyorum. gerekli bilgilere aşağıdaki bağlantılardan öğrenebilirler. (ms/hk)
(1) "Performans puanlarına köklü değişiklik geliyor" medimagazin, 17.4.2012